Putin ve Erdoğan’a Suriye can simidi

Geçen hafta Amerikan kamuoyunun dikkatleri Papa Francis’in Washington, New York ve Philadelphia ziyaretlerine odaklanmışken, dış politika stratejistleri ise Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını artırma hamlesi üzerinde kafa patlatıyordu.

O hamle ki, temelde Ukrayna işgaline tepkisinden dolayı uzun süredir Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yüz yüze ikili zirve yapmayan ABD Başkanı Barack Obama’nın bile direncini kırdı. Liderler Birleşmiş Milletler Genel Kurulu açılışı vesilesiyle geldikleri New York’ta buluşacak.

Putin’in on yıldır es geçtiği BM zirvesine iştirak etmesinin temel nedeni Suriye hamlesini uluslararası gündemin merkezine oturtmak. Gözler bugün Genel Kurul’da yapacağı ve Suriye’deki oyun planına ilişkin detaylar vermesi beklenen konuşmada olacak. Kendini Esed rejiminin yanında ve IŞİD’in karşısında konumlandıran Rusya’nın son dönemde Suriye’ye yaptığı yoğun askeri sevkiyat, Washington’u hazırlıksız yakaladı ve rahatsız etti. Zira Rus hamlesi Suriye’de Batı’yı oyun planlarını değiştirme mecburiyetinde bırakabilir.

RUS ASKERİ TAKVİYESİNİN YANSIMALARI

Resmi söylemlerine bakılırsa Rusların askeri takviyesinin amacı hem kendi ulusal güvenliklerine hem de bölgeye tehdit olarak gördükleri IŞİD’e karşı savaş. Hava gücüne ilaveten Rus kara gücü kullanılıp kullanılmayacağı netlik kazanmış değil. Rusya Esed’le işbirliği halinde IŞİD’e karşı savaşırken Batı’nın ve bölgesel güçlerin desteklediği Esed karşıtı diğer muhaliflere de saldırır mı? Rus takviyesiyle rahatlayan Esed, IŞİD’le mücadeleye harcadığı enerji ve kaynakları ılımlı rejim muhalifleriyle savaşa kaydırır mı? Şu sıralar Washington’da stratejistler bu tür sorular ve belirsizlikler üzerinde kafa yoruyor.

Bölgesel aktörler Rusya’nın hamlesinin kendi ulusal çıkarlarına yansımalarını tartmak için Kremlin’le temas yarışına girdi. Putin’le son dönemde görüşenler listesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Filistin lideri Mahmud Abbas var. Rus hamlesi ardından ABD, Avrupa ve bölgeden ‘Esed hemen gitmese de olur. Yeter ki siyasi çözüm bulunsun’ türü seslerin yükselmesi de dikkat çekici. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ‘Esed gitmeli’ görüşünü tekrarlamakla birlikte bunun yöntemi ve zamanlamasıyla ilgili kapıyı daha açık bırakan açıklamalar yapıyor. İngiliz Dışişleri Bakanı Philip Hammond ise geçiş döneminde Esed’in bir süre rol oynamasına imkân verecek şekilde Rusya ve İran’a ‘tavizler’ verilebileceğini söyledi.

Rusya’nın Suriye’de sahadaki ve masadaki durumu değiştirecek hamlesi Ankara’yı da yeni bir düşünüşe mecbur bırakıyor. Erdoğan’ın geçen hafta Moskova’da Putin’le görüşmesi ardından Esed’in hemen gitmesi şartını yumuşatmış izlenimi vermesi, tekrar oturulması beklenen barış masasında Türkiye’ye yer açma ve uluslararası camiadaki akıntıya karşı daha fazla kürek çekmeme çabasının ürünü. Ankara açısından önemli bir güvenlik önceliği ise Rusya’nın askeri operasyonlarıyla Suriye sınırında ABD ile kotarılan kısmi güvenli bölge planlarına halel gelmemesi. Ankara söz konusu planı, hem Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’den arındırılarak mülteci barınmasına müsait bir bölge oluşturulması hem de kesintisiz bir Kürt yönetim koridoru oluşmaması yönüyle önemsiyor.

MİNİ SOĞUK SAVAŞ ÇIKAR MI?

Rus hamlesinin Suriye’de bu kez İran dahil oyuncuları masaya oturtma ihtimali yüksek olmakla beraber, ABD ile Rusya arasındaki güncel olumsuz dinamiklerden ve Soğuk Savaş geçmişinden dolayı güvenlik krizini derinleştirme ihtimali de yok değil. Gerçi bu senaryo mülteci akınını daha da artıracağından Avrupa’yı memnun etmez, ama iş ABD ile Rusya arasında bölgesel güç ve nüfuz mücadelesine dönüşürse Suriye’deki savaş kızışabilir. Pentagon’un uzaktan kumandalı eğit donat programı fiyaskoyla sonuçlanmışken, Rusya’nın askeri varlıklarıyla doğrudan sahaya inmesi Amerikan güvenlik camiasını hırslandırabilir. ABD ‘el mi yaman bey mi yaman’ psikolojisine girerse, Obama yönetiminin şimdiye dek kaçındığı sahaya Amerikan askeri sürme senaryosu devreye girebilir. Zira askeri varlık gösteren ülkelerin hem sahada etkinliği hem de barış masasında pazarlık gücü artıyor.

Putin’in parçalanması mukadder Suriye’den Esed çizgisine kalacak bölgeyi yardımları karşılığında Rus askeri himayesine alma ve kalıcı üsler edinme planı aşikâr. Bu da bölgede Amerikan hegemonyasının ve gururunun kırılması demek. Kısacası Suriye’de sıcak savaş biterken, bölgede mini bir Soğuk Savaş’ın fitilleri ateşlenebilir. Bu bağlamda ABD, İran’la nükleer anlaşma sonucu ortaya çıkan diyalog zeminini Tahran’ı Moskova’dan uzaklaştırmayı deneme adına değerlendirmeye çalışacaktır.

PUTİN’İN ZAMAN KAZANMA HAMLESİ

Putin’in Suriye hamlesi zekice. ‘Kırım’ı fethettik’ propagandası, Rus halkının dikkatini Batı ambargosunun da etkisiyle artan ekonomik sorunlara yoğunlaşmaktan eskisi kadar alıkoyamıyordu. Baskıcı ve yolsuz rejimini milliyetçi duyguları körükleyerek ayakta tutmaya çalışan Moskova yönetimi için, Suriye hamlesi yeni bir güç gösterisi ve propaganda malzemesi. Putin’in ABD ve Avrupa tarafından tekrar muhatap alınması ve uluslararası yalnızlık çemberini kırması, Rus halkının rejim medyasınca pompalanan toplu hipnoz etkisinden kurtulmasını geciktirebilir. Neo-Sovyet ruhu bölgedeki güvenlik dengelerini kalıcı şekilde Rusya lehine değiştiremese de, Putin rejimine zaman kazandırabilir.

Sözün özü, yakın vadede Suriye konusunda uluslararası hareketlilik artacak gibi. Putin gibi dış politikayı büyük ölçüde iç politika aracı haline getiren Erdoğan da Suriye’deki yeni durumu AKP idaresinin uluslararası yalnızlığını kırma adına bir fırsat olarak değerlendirebilir. Zira önemli bölgesel oyunculardan biri olan Türkiye’siz Suriye’ye nihai çözüm bulunması zor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.