Beyaz Saray aslanın ağzında

Amerika’daki başkanlık seçim kampanyası kızışıyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi adaylar ilk önseçim sınavlarını Iowa’da verdi. Başa oynayanların işi kolay değil, zira kıran kırana bir yarış söz konusu. Bir başka deyişle, Beyaz Saray aslanın ağzında…

2016 seçimleri şimdiden birçok gözlemciyi şaşırttı. Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Demokrat Parti adaylığını rahatlıkla kazanacağı tahmin ediliyordu. Ama rakibi Vermont Senatörü Bernie Sanders, kolay lokma olmadığını ispatladı. Iowa’da burun farkıyla birinciliği Clinton’a kaptıran Sanders, bu salı New Hampshire’da yapılacak ön seçimin favorisi. Iowa ve New Hampshire demografik yapıları itibarıyla Amerika genelini temsil etmiyor ve küçük olduklarından matematiksel olarak sonuca çok fazla tesir etmiyor. Ancak adayların ve ekiplerinin potansiyeline ilişkin önemli ipuçları veriyor ve diğer eyaletlerdeki oy eğilimlerinde etkili oluyor.

 Seçim sürecinde gözlemcileri ters köşeye yatıranlardan biri de Cumhuriyetçi aday adayı Donald Trump oldu. İşadamı ve şovmen Trump, Amerikan siyasi kültüründe alışılagelmedik derecede nezaketten uzak, ayrımcı ve aşırı popülist taktiklerle, rakiplerine anketlerde üstünlük sağladı. Iowa önseçimini kazanan Teksas Senatörü Ted Cruz’un üç puan gerisinde kalması, Trump rüzgârının kesildiği anlamına gelmiyor. Evanjelik Hıristiyan nüfusu yoğun Iowa’da en dindar adaylardan biri olan Senatör Cruz’un ipi göğüslemesi çok anormal değil. New Hampshire’da ise Trump açık ara önde. Ulusal anketlerde de Cumhuriyetçiler arası birinciliği kimseye kaptırmıyor.

YELPAZENİN UÇLARINDAKİLERİN YÜKSELİŞİ

Seçim kampanyasında en dikkat çeken hususlardan biri de, gerek Cumhuriyetçi gerek Demokrat Partili seçmenlerin siyasi yelpazenin uçlarındaki adaylara fazla temayül göstermesi. Cumhuriyetçi Parti’de başa güreşen ilk iki isim, Trump ve Cruz, parti erklerine ve yelpazenin merkezindekilere saç baş yolduruyor. Demokrat Parti’de sosyal demokrat Sanders’in yükselişi durdurulamıyor. Neden mi? Çünkü halkın büyük kısmı gidişattan hoşnutsuz ve ülkeyi bu hale ‘müesses nizam’ (establishment) temsilcilerinin getirdiğini düşünüyor. ‘Kafamı daha fazla kızdırmayın, yoksa hepinizi alaşağı ederim’ mesajını veriyor.

Amerikan halkının öfkesinden korkulur. Zira çayla ilgili bir vergi anlaşmazlığından dolayı tepeleri atıp devrin süper gücü Büyük Britanya’ya kazan kaldırmış, protesto için 1773’te Boston’da çay gemilerini yakmış ve 1776’da 13 koloninin bağımsızlık ilanına giden Amerikan devriminin ilk fitilini ateşlemişlerdi. O protestocu ve devrimci ruh zamanla kapitalizmin ve devletin çarkları altında biraz ezilmiş olmakla birlikte, Amerikan genlerinde hâlâ yaşıyor. Özellikle ekonomik buhran dönemlerinde kendini yer yer hissettiriyor. Sağın ve solun uç temsilcileri, müesses nizama kafa tutan o ruhu binek yapıp Beyaz Saray menziline ulaşmak istiyor.

MÜESSES NİZAM TEMSİLCİLERİ ZORDA

Cumhuriyetçi Parti’de müesses nizamın temsilcileri arasında şu ana dek nispeten ümit vaat eden tek isim, genç Florida Senatörü Marco Rubio. Rubio, Iowa’da Trump ve Cruz’a çok yakın bir üçüncülük alarak iddiasını ispatladı. New Hampshire’da Trump’un ardından ikinciliğe en yakın isim. Cumhuriyetçi Parti erklerinin beğendiği Florida Valisi Jeb Bush ve New Jersey Valisi Chris Christie gibi isimlerin ise esamisi okunmuyor. Real Clear Politics (RCP) web sitesinin ülke geneli anket ortalamasına göre Bush’un oyu sadece yüzde 4,5 civarında. Cumhuriyetçilerin iki başkan çıkarmış köklü siyasi hanedanı için büyük hayal kırıklığı.

Demokrat Parti’nin kodamanları, Cumhuriyetçilere nazaran biraz daha güvende. Zira Clinton siyasi hanedanı Sanders’a karşı beklenenden fazla zorlansa da, ulusal anketlerde konumları hâlâ sağlam. Ancak özel e-mailinden gizlilik dereceli yazışmalar yapmasıyla ilgili skandal, Clinton’un zeminini kayganlaştırmaya devam ediyor. Rakibi Sanders’in bunun üzerine çok gitmemekle birlikte, Clinton seçmen nezdinde güven erozyonuna uğradı.

Partisindeki ve Amerika’nın genelindeki müesses nizamı alt etmeye çalışan yaşlı devrimci Bernie Sanders, sokaktaki insan merkezli vaatleriyle Clinton’un hitap etmekte zorlandığı genç kitlelere ve çalışan kesimlere dokunuyor. Clinton da ‘reformcu’ ve ‘ilerici’ olduğunu söyleyerek o kitleleri yanına çekmeye çalışıyor. Bu yolda en büyük yardımcısı ise siyaseti çok iyi okuması ve kamuoyunu yönlendirmesiyle tanınan eşi eski Başkan Bill Clinton. Sanders’in önünü kesip merkez çizgide bir adayı garantilemek için Başkan Yardımcısı Joe Biden’ı yarışa çekmek isteyenler de var ama Biden şimdilik buna pek istekli gözükmüyor.

TÜRKİYE’DEKİ BAŞKANLIK TARTIŞMASI NASIL GÖRÜNÜYOR?

Amerika’daki başkanlık seçim kampanyasını takip ederken, Türkiye’deki başkanlık sistemi tartışması da zihnimin bir köşesinde. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, Kongre, bağımsız yargı ve medyanın güçlü kıskaçları arasında icra görevini sürdürmeye çalışan nispeten zayıf Amerikan tarzı bir başkanlık konumu hayal ediyor olamaz. Göstergeler, başkanlık sistemi adı altında baskıcı ve denge-kontrolden uzak yeni bir müesses nizam kurma çabalarına işaret ediyor.

Geçen çarşamba Temsilciler Meclisi Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler alt komitesinde yapılan Türkiye oturumuna başkanlık yapan California milletvekili Dana Rochrabacher, “Gördüğümüz şu ki, bir cumhurbaşkanı iktidarını sürdürmek için kanunları değiştirmek istiyor.” diyerek birçok meslektaşı adına kaygılarını dile getirdi. ABD’de sadece iki dönem görev yapma geleneğinin ilk başkan George Washington tarafından başlatıldığını hatırlatan Rochrabacher, bu süreden sonra yozlaşmanın başladığını kaydederek, Türkiye’de de sadece parasal yolsuzluk değil, iktidar yozlaşmasının işaretlerini gördüklerini ifade etti.

Seçimleri izlemek heyecanlı, ama demokrasi sandıktan ibaret değil. Anlayana…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.