İslam korkusunun yaptırdıkları

Geçtiğimiz günlerde Amerika’da İslam ve Müslüman korkusunun toplumsal alanda geldiği noktayı çarpıcı şekilde ortaya koyan trajikomik bir olay yaşandı.

Virginia eyaletine bağlı Augusta vilayetinde bir grup veli, Riverheads lisesinde öğrencilere İslam propagandası yapıldığı gerekçesiyle ortalığı ayağa kaldırdılar. Öyle sert tepki mesajları yağdı ki, yetkililer vilayetteki tüm devlet okullarını bir gün tatil etme gereği duydu.

Amerikalı velileri kızdıran ne miydi? Cheryl LaPorte adlı öğretmen, dünya coğrafyası dersinde diğer tüm dinlerle birlikte İslam kültürünü de anlatıyordu. Geleneksel hat sanatını işlerken öğrencilerine Arapça bir metin vererek evde benzerini yazmalarını istedi. Ancak o metnin Kelime-i Şehadet olduğunu öğrenince rahatsız olan bir öğrenci, meseleyi ailesine taşıdı. Ardından sosyal medyada organize olan çok sayıda Augusta’lı, İslam propagandası yaptığı iddiasıyla öğretmenin görevden alınmasını talep ettiler. Neyse ki okul idaresi ve bölge eğitim müdürlüğü, müfredat dışına çıkmadığını açıklayarak öğretmeni korudu. Ancak kamuoyundaki hassasiyete binaen artık hat sanatıyla ilgili ödevde dini olmayan bir Arapça metin paylaşılacağını kaydettiler.

Olay, Virginia eyaletinde muhafazakâr Hıristiyan beyazların en yoğun yaşadığı bölgelerden birinde cereyan etti. Diğer yandan, tepkilerin abartılı olduğunu savunan birçok Augusta sakini de oldu. Sonuçta mesele çözüldü ama vahşi terör eylemlerini sürdüren bir kısım Müslümanlar ve onlar üzerinden bütün Müslümanları ve İslam’ı suçlayan sorumsuz siyasetçiler var olduğu sürece, Amerika’da bu tür toplumsal reaksiyonlar artabilir. Ve “Müslüman’ım” demek zorlaşabilir.

BAŞKAN JEFFERSON’UN KEMİKLERİ SIZLAMIŞTIR

İlginçtir, Augusta olayı, ABD’de İslam dahil tüm dinlerin mensuplarına vatandaşlık hakkı verilmesini savunan vizyoner kurucu liderlerden üçüncü başkan Thomas Jefferson’un eyaletinde yaşandı. Augusta, Jefferson’un siyasetçi olarak temellerini attığı ve bir mimar olarak da kampüs planını çizdiği tarihi Virginia Üniversitesi’ne (UVA) de çok yakın. Hayatı boyunca bilgi ve eğitimin halk tabanına yayılmasını, halk muayyen ölçüde aydınlanmadığı sürece ülkenin emniyette olmayacağını savunan Jefferson çok haklı. Emniyet ve güvenliği eğitimde değil, eğitimin reddinde arayan; İslam ve Müslümanlarla ilgili safsataları gerçek verilere tercih eden zihniyet, ABD için terör saldırılarından daha yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Zira Jefferson’un dediği gibi, “Hiçbir ülkenin cehalet içinde yaşamanın cezasından muaf kalması mümkün değildir.”

Neyse ki Amerika’da İslam’a karşı önyargıları pompalayan, halkı korkutup kışkırtan bir kısım medya mensubu, yorumcu ve siyasetçiye Jefferson ruhuyla karşı çıkanlar da az değil. 21 Aralık’ta Washington Post’ta ortak imzalı açık mektup yayınlayan 50 din adamı ve cemaat lideri, Müslüman karşıtı söylemleri kınadı. Hıristiyan, Musevi, Budist gibi birçok dini gruptan önde gelen temsilciler mektuplarında “Müslümanlar bizim eşitlerimizdir” derken, bir Müslüman’ın ABD başkanı olamayacağı, Müslümanların fişlenmesi ve camilerinin kapatılması gibi telkinlerin “Amerikan ve anayasal olmadığını” kaydettiler. ABD Bağımsızlık Bildirisi, Amerikan anayasası ve Haklar Bildirgesi’ndeki demokratik değerlere işaret eden dini liderler, “Biz birlikte korkuyu değil, özgürlüğü seçiyoruz” ifadelerini kullandılar.

MÜSLÜMANLARA KARŞI NEFRET SUÇLARI

Her şeye rağmen, Amerika’da Müslümanlara karşı nefret suçları kitlesel boyuta ulaşmış değil. Öte yandan gözlemciler özellikle Paris ve California’daki terör eylemlerinin ardından saldırılarda artış olduğunu kaydediyorlar. Phoenix, Palm Beach, Philadelphia, New Jersey ve California’da camilere vandallıklar ve tehditler yapıldı. Müslüman Temsilciler Meclisi üyesi Andre Carson ölüm tehdidi aldı. Florida’da tesettürlü bir kadının arabası takip edilerek taşlandı. California’da parkta namaz kılan bir ailenin üzerine sıcak kahve fırlatıldı. Manhattan’da bir restorandaki işçilere “Müslüman mısınız?” diye soran ve bağıran bir adam, bir çalışanı tokatladı. Teksas Plano’ya yeni taşınan bir Müslüman ailenin evinin camları üst üste iki kez kırıldı. Müslüman hakları savunuculuğu yapan CAIR örgütü tehdit mektupları aldı.

Amerikan devlet yetkilileri Müslümanlara karşı nefret suçlarına müsamaha göstermiyor ve zanlıların üzerine gidiyor. Şiddet ve nefret suçu kategorisine girmeyen davranışlara ise devletin yapabileceği pek bir şey yok. Önümüzdeki süreçte Amerikalı Müslümanların daha fazla ayrımcılık, dışlama ve terslenmeyle karşılaşması mukadder. Diğer yandan, böyle muameleleri tasvip etmeyen gayrimüslim Amerikalılardan Müslümanlara kol kanat gerenler de artıyor. Mesela yaşadığım bölgedeki süpermarkette Müslüman bir aileye sataşan birine başka bir Amerikalının itiraz ettiğini, hatta ikisi birbirine girince güvenliğin devreye girdiğini öğrendim.

Obama yönetimi, eyalet valileri ve yerel idareciler, Müslümanların hak ihlallerine maruz kalmaması için üzerlerine düşeni genelde yapıyorlar. Merkez medyanın da büyük kısmı sorumlu davranıyor. Ancak her bir terör eylemi, öfke, korku ve önyargıları daha da körüklüyor. Müslümanların en rahat ve özgür yaşadığı ülkelerden biri olan Amerika’da bile durumun kötüye gitmesi endişe verici. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin?” ayetindeki akıbete uğramak istemiyorsak, Fethullah Gülen’in 17 Aralık’ta Le Monde’da çıkan makalesinde işaret ettiği gibi, “Teröristlerin devşirme faaliyetlerine zemin hazırlayan bütün faktörleri dikkate alan ve bütün cemiyeti kapsayan projeler” üretmek şart. Buna, gerçek teröristleri hafife alıp siyasi sebeplerle Gülen ve sevenlerini ‘terör örgütü’ ilan edenler de dahil…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.