Idaho’dan gelen bayan!

İftara az zaman kalmıştı. Bugün evlerine yabancı bir kaç misafir gelecekti.

Birisi çocuklarının okuldan öğretmeni idi. Diğeri ise daha o gün yeni tanıştıkları bir hanımefendi. Kapı çaldı, açtıklarında yeni tanıştıkları o bayanı gördüler ve şaşırdılar. Sebebi de misafirlerinin ağlıyor olmasıydı.

O günün sabahında ev sahibi olan Türk bayan her günkü gibi işteydi, çalıştığı dükkanda müşterileri ile ilgilenmekteydi. Bir yılı aşkın süredir açık olan dükkanda satılan bütün her şey Türkiye’den getirilmiş olan hediyelik eşyalardı.

California’da, Los Angeles’ın güneyinde, Orange County de bulunan dükkan, bir zamanların gözde turistik mekanlarından iken şimdilerde daha sakin bir halde varlığını devam ettiren bir site içindeydi. Site diyoruz ama orada ve çevresinde yaşayan herkesin dilinde adı KÖY idi. Almanya’dan yıllar önce gelen bir mimarın kendi köyüne benzeterek yaptığı  küçük bir Avrupa köyü.

Amerika’lı olduğu anlaşılan bir bayan dükkana geldi. Idaho’dan geldiğini ve dükkanı görünce ister istemez içeri girdiğini anlattı. Böyle bir yerde Anadolu yapımı eşyalar göreceğini hiç tahmin etmediği belliydi.

Muhabbet başladı ve kısa zamanda koyulaştı. Adı Mrs Schermeister olan bayan ömrünün 28 yılını sandalyeye bağlı romatizma hastası olarak geçirmişti. Hastalığı sırasında kendi kendine bir gün iyi olur da yürüyecek hale gelirse dünyayı dolaşmaya söz vermişti. Bunun için ülkeler tespit etmişti. Şifaya kavuşup da ayağa kalkınca o sözünü yerine getirmek için yola koyulmuştu. Gittiği ülkelerden birisi de Türkiye’ydi. Ama asıl önemli nokta ülkemizi çok sevmiş olması, kendi ifadesi ile dolaştığı yerler içinde en çok sevdiği yerin Türkiye olmasıydı.

İstanbul yanında bir kaç yere daha gitmişti. Konya’da bunlardan birisiydi. Orada Allah yazılı büyük tabaklar, dervişlerin olduğu seramikler satın almıştı. Dükkanı görünce sevinerek içeri girmesi ve muhabbete koyulmasının bir sebebi de buydu.

Konuşma esnasında Idaho’dan gezmeye gelip de nasıl olup köye geldiğini sormuştu Türk bayan. Mrs Schermeister de köydeki eski kilise binasını göstererek 40 yıl evvel orada evlendiğini, küçüklüğünde Orange County’de yaşadığını anlatmıştı. Kilise bir kaç yıl evvel satılığa çıkarılınca bir şirket almıştı. O şirketten de Türklerin kurduğu bir vakıf satın alıp camiye çevirmişti. Evlilik töreninin yapıldığı kiliseyi yeni hali ile gören Mrs Schermeister bundan çok mutlu olduğunu da eklemişti.

Bu kadar denk gelme karşısında zaten misafirperverliği ile meşhur olan Türk ablamız kendisini akşam yemeğe davet etmişti. Yani iftara. Ve daha yeni tanışmalarına rağmen bayan da kabul etmişti. Adresi almış ve eşine de sorarak gelebileceğini eklemişti.

İşte merdivenleri çıkarken ağlamaya başlayan ve kapıda ev sahipleri karşısında ağlamaya devam eden bayan bu Mrs Schermeister’dı. Ağlama sebebi de az sonra belli oldu. Gözyaşları içinde eve giren misafir bu evin bulunduğu küçük sitede 1970’li yıllarda en yakın arkadaşının oturduğunu, sitenin bahçesinde onunla oynadığını anlattı. Bu kadar denk gelmenin tesadüf olamayacağını, bunların bir işaret ve Allah’ın lütfu olduğunu belirtti.

Yemeğin başlarında kendisine sürekli telefon mesajları geldi. Mesajlar rahatsız edici çokluğa ulaşınca izah etti. Daveti alınca eşine sorduğunu, onun da git dediğini anlattı ama bunu duyan komşularının ‘gitme, onlar Müslüman, seni öldürürler’ dediğini ekledi. Gelen mesajlar da bu tür ikazlar yapan komşu ve arkadaşlarındandı. Yemek esnasında çekilen fotoğrafları yolladı onlara karşılık olarak. Mesajların arkası kesildi.

Yemek faslı ise daha da ilginç sahnelere şahit oldu. Orlando olayı yeni olmuş, gündem de ister istemez oraya doğru kaymıştı. Diğer misafir aslen Yahudi olan bir lise öğretmeniydi. “Terörün dini yoktur, o yüzden birbirimizi insan olduğumuz için sevmemiz lazım” demişti konuşmasında.

Sözler diyalog üzerinde, birbirlerimizi anlama ve sevme üzerinde gidip gelmişti. Bayan da yemek boyunca duygulanmaya devam etmişti. Ayrılırken, “İyi ki gelmişim, sizleri tanımışım” diyerek teşekkür etmişti. Yaşadığı eyalete davet edip, “Yemeklerim sizinki kadar güzel olmaz ama sizi misafir etmekten çok memnun olurum. Bana bu ikazları yapan komşularımla tanıştırırım, gittiğim kilise Müslüman bir aile tanıdığımı anlatırım” diye de eklemişti.

Ramazan bereketiyle devam ediyor. Dünyanın bir ucunda yorulmak bilmeden ülkesini, kültürünü tanıtma derdinde olan, Allah rızasından başka şey düşünmeyenler koşturuyor. Allah’da karşılarına böyle sürprizler çıkartıyor. Diğer tarafta ise kendi ülkemizde iftar – sahur demeden hayırsever insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Anlaşılan o ki bir taraftan duaya diğer taraftan da fiili dua yani koşturmaya devam etmek gerekiyor…

Write a comment

1 Comment

  1. Mehmet June 14, 13:27

    Şu günlerde bu tür güzellikleri dinlemek insana bir ferahlık veriyor. Teşekkürler

Only registered users can comment.