Şehit Cenazelerinin Arkasından Ağlamaktan Daha Kötüsü

Terörün geldiği nokta hepimizin malumu. Şehit cenazelerinin gelmediği tek bir gün bile yok. Ateş her gün güzel memleketimizin bir başka köşesine düşüyor. Artık saat başı verilen haberlerin akan görüntülerinde bayraklara sarılı tabutlar ve bu tabutlara sarılıp ağlayan insanlar haberin olağan jeneriği halini almış durumda.

Birileri öldürülen bu gençlere çizgi film kahramanı muamelesi yapıyor olsa da onların her biri birer vatan evladı. Annesi, babası, eşi, çocuğu hayalleri olan insanlar. Daha doğrusu insanlardı. Arkalarında gözü yaslı pek çok sevenini bırakarak hayatlarının baharında bir bir toprağa düştüler.

İçimizde, gerekirse Davutoğlu’ nun dediği gibi devletler evlatlarını feda edebilir diye düşünenleriniz olabilir. Doğrudur, inandığı değerler adına bizden daha fazla kendi evlatlarını toprağa vermiş başka bir millet göstermek mümkün olmayabilir. Sırf Birinci Dünya Savaşı’nda bir milyondan fazla zayiat vermiş bir toplumuz. Ama günümüzde durum öyle değil. Devletler kendi iç bünyesinde  bizim feda ettiğimiz bu kadar insanı sadece iç savaş dönemlerinde kaybetmişler.

Neden Böyle Olduğunu Bırak, Ne Olacağa Bak

Pek çok yazar ne oldu da böyle oldu diyor ve birbirinden farklı referanslarla tekrar terörün başlamasının tahlillerini yapıyor. Ben meselenin o kısmına zaten sorgulayan çok insan olduğu için hiç girmeyeceğim. Herkes aklı fikri ve izanına göre hadiseleri okuyup kendi yorumunu yapabilir. Ben bundan sonra ne olacak onu konuşmak lazım diye düşünüyorum. Çünkü bundan sonra olacak olanlar kişiye göre yorumlanamayacak kadar objektif kalacak.

Gelecekte yaşanacaklar şu andan itibaren tedbir alınırsa ve alınmazsa seklinde iki ana başlık altında toplanıyor. Bu başlıklardan hiç biri iyi olanı temsil etmiyor. Çünkü birisinde yaşanan kayıp kısmi, diğerinde ise nispi. Yani birisi kötü diğeri en kötü senaryoyu ifade ediyor.

Terörü genelde yangına benzetirler. Bence bu eksik bir benzetme. Ben terörü 9.5 şiddetinde yaşanan bir depreme benzetiyorum. Zira yangında mesela bu bir orman yangınıysa ateşten etkilenmeyen ağaçlar ve hayvanlar da olabilir. Afet bulundukları yere gelmez ve zarar görmezler. Ama bir şehirde 9.5 şiddetinde bir deprem yaşanmışsa yıkılan evler olduğu gibi sağlam kalan evlerde çatlayan kirişler ve sıvası dökülen duvarlar olur. Evinde depremden mütevellit hiç bir zarar olmayan insanlar bile depremin travmasını yaşarlar. Yani bu afet diğerlerinden çok farklıdır. Herkes zarar görür. Zararı hem maddi hem de manevidir. Bugün bir kısım insanlar evladını teröre kurban verip yıkılıyor, bir kısmı aynı acıyı kendi acısı gibi hissedip ağlayanla beraber oturup ağlıyor, bir kısmı da yaşanan olaylardan etkilenip sağlıklı düşünemez hale geliyor.

Terör hadiselerinin önüne geçilmesi adına devlet büyüklerinin acilen tedbir alması deprem sonrası yaşanacak artçı sarsıntıları hafifletmek manasına geliyor. Bu sarsıntıları tamamen ortadan kaldırmak mümkün görünmüyor. Yapılan tam teşekküllü bir ateşkes olsa bile, bunu dinlemeyecek, insan öldürmeye devam edecek terör mensupları olacaktır. Veya doğudaki insanımıza ön yargıyla bakmaya başlayanların sayısı artacaktır. Ama tedbir almazlarsa yani aynen bugün olduğu gibi sadece dağları bombalayıp, sövmekle yetinilirse  daha acılı günler hepimizi bekliyor demektir.

İç Savaş mı Geliyor?

Tedbir alınmadığında devreye girecek en kötü netice iç savaş. PKK artık eski PKK değil. Bizzat yapılan ihmaller neticesinde palazlanıp tarihinde hiç olmadığı kadar büyüdü. Artık dağda değil şehirde. Bireysel eylem değil kitlesel eylem peşinde. Kendileriyle mücadele ettiğini sanan devlet ricali gibi ne yaptığını bilmeyen bir kafa karışıklığına sahip değiller. Zihinleri hassas oldukları konuda oldukça parlak. Diplomasi dâhil pek çok hususta bizden öndeler. Yani bu sefer biraz öldürür sonra nasılsa bırakırlar diye düşünülmeyecek kadar tehlikeliler.

Geçici bir hükûmetin görev yaptığı ve ülke meselelerinden ziyade seçime odaklanıldığı, hele istişare mekanizmasının hiç işlemediği şu dönemde terörü önlemek için mesafe kat edilecek gibi görünmüyor. Devleti idare etmekle mükellef insanların kendi halkını sınıflara ayırıp aşağılamasına mukabil neredeyse tüm Doğu Anadolu’yu ve Güney Doğu’yu da tek bir çatı altına toplamış görünen terör örgütü karşısında umutsuzluğa kapılanların sayısı hiç az değil.

Bir an önce hükûmet kurulup, ayırımcılık yapmadan tüm halkını kuşatan söylemlerle barış hayata geçirilmezse, parti menfaatlerinden ziyade millet menfaatleri ön plana çıkarılmazsa yarın arkasından ağladığımız tek şey şehitlerimiz olmayacak. Kaybettiğimiz vatan toprağının arkasından da gözyaşı dökeceğiz.

Belki de o zaman hepimizi ağlatan devlet büyükleri işte milli birliği sağladık herkesi aynı anda ağlatmayı başardık derler.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.