Eski Babil ve Yeni Türkiye Arasındaki Benzerlik

Kur’an’nın kendisinden çokça bahsettiği ve Efendimiz’in (sav) torunu olmakla övündüğü Hz İbrahim Babil’de neşet etmiş bir peygamberdir. O dönemin Babil’i ile günümüz Türkiye’sinde yaşanan hadiseler büyük ölçüde benzerlik arz etmektedir. Sorgulayan zihinlerin iki ayrı zamanda yaşanan benzer hadiselerden alacağı çok dersler vardır.

Hz İbrahim’in yaşadığı dönem zulmün tavan yaptığı bir dönemdir. Öyledir ki Hz İbrahim en büyük zalimlerden birisi olan Nemrut tarafından daha doğmadan kurban edilmeye kalkılmış bir insandır. Ama zalimin zulmünün annelerin rahmine uzandığı o dönemde kaderin de ayrı bir planı vardır. Bu plan sebeplerin çok üzerinde ve zalimlerin rağmına gelişecektir.

Kader ağlarını ilmik ilmik örer. Binlerce çocuğun öldürülüp, Babil sokaklarında masum kanıyla kızıla bulandığı cinnet dönemlerinde diktatörün eli Hz İbrahim’e ulaşamaz. Bir mağarada selamet içerisinde doğan Hz İbrahim çok hızlı gelişir.

Diktatörler okula, eğitime, öğretmene düşman insanlardır. Doğruyu söyleyen gazete ve televizyon kanalı gibi oluşumları da sevmezler.  Zira doğruyu haykıran bütün sesler kendisine engeldirler. Onlar toplumu istedikleri gibi idare edebilmek için sorgulamayan ve kendisine körü körüne itaat eden cahil insanlara ihtiyaç duyarlar. Eğitimsiz toplum, cehaletinin bir yansıması olarak çarpık insanları kendisini temsil etsin diye öne çıkarabilir ama eğitilmiş, bilgili insanlar zalime geçit vermezler.

Nemrut’un yaşadığı toplum da aynen böyledir. Nemrut, ilah olma iddiasından tutun da, istemiş olduğu her kötülüğü yapma hakkına sahip olduğuna kadar pek çok yanlış fikri toplumuna kabul ettirmiştir. Nemrut halkına sizi ben giydiririm, size ben yediririm, ben olmazsam siz bitersiniz, bu yüzden bana karşı çıkanı da mahvederim demektedir. Nemrut’un bu sözleri o dönemin Diyanet’i hükmünde olan Ruhbanlarla halka kabul ettirilmektedir. Nemrut’a doğmadan önce Hz İbrahim’in öldürülmesi gerektiği fikrini verenler de zaten ruhbanlardır. Zulmün getirdiği kaostan nemalanan ama halkın üzerinde çok büyük tesiri olan Ruhbanlar tapınaklarda Nemrut adına konuşan vekilleri gibidirler.

Nemrut’un yalanlarla toplumu uyuttuğunu gören Hz İbrahim daha ergenlik dönemindeyken sorduğu sorularla hadiseleri sorgulamaya başlar. Hz İbrahim’in sorduğu sorular aynı zamanda doğru düşünceye kapı açar mahiyettedir. Hz İbrahim daha çocukken annesine babamı kim yarattı diye sorar. Nemrut cevabını alınca peki Nemrut’u kim yarattı der. Babası yaptığı putları satsın diye kendisini pazara gönderdiğinde ne kendisine ne de kimseye faydası olmayan putlar satıyorum diye bağırır. Putları kırıp baltayı en büyük putun boynuna astığında ve kendisine kim kırdı diye sorduklarında balta onun boynunda belki de o kırmıştır cevabını verir. Hz İbrahim’in verdiği cevaplara baktığımızda insanlara düşünmeyi öğreten, kendilerini düşünce kabızlığından kurtaran çıkışlar olduğunu görürüz.

Bu yeni durum Nemrut’u rahatsız eder. İnsanların Hz İbrahim’in söylediği sözlerden etkilenmeye başlayacağını düşünür. Nemrut’a biat etmeyip kendisinin yaptığı işleri sorgulayan toplum saltanatının sonu demektir. Öyle bir karşılık vermelidir ki Hz İbrahim’e olanları görenler bir daha onun gibi yanlışı sorgulamayı düşünmesinler. Çok daha kolay metotlar varken Hz İbrahim’i devasa bir ateşte yakmaya karar verir. Yakılacak ateşin odunlarını bizzat halka toplatır. Hz İbrahim’i Babil halkına sürekli toplum huzurunu bozan bir terörist olarak lanse etmektedir. Hz İbrahim’in sözlerine inanan insanları en ağır şekilde cezalandıracağını haykırmaktadır. Hz İbrahim ateşe atılırken ve ateşte yanarken de bütün ahalinin toplanıp kendi kudretini seyretmelerini emreder.

Nemrut fazilet göstermek yerine fazileti üstün olanı yok etmeye çalışmaktadır. Bütün diktatörler gibi vicdan azabından uzak ve kendi halkının düşmanıdır. Planları tutmaz. Çünkü Nemrut  Allah’ın doğrularla beraber olduğunu bilmez. Harından yanına yaklaşılmayacak kadar büyük yakılan ateşe atılan Hz İbrahim yanmaz. Hz İbrahim ateşe yerine bir gül bahçesine düşer. Rivayet odur ki ateşte yani bahçede bir hafta kalır. Sonrasında ise hayatta en mesut olduğum günler ateşin içerisinde geçen günlerimdi der. Hz İbrahim davasının adamıdır. Davası uğruna çekilen sıkıntı onun adına tadından yenmeyecek kadar büyük bir lezzet manasını taşımaktadır.

Eski Babil diktatörlerin hükmettiği, halkın ezildiği ama zalimin karşısına çıkıp Hz İbrahim’in doğruyu haykırdığı bir ülkeydi.

Bilmiyorum hadiselere sübjektif mi bakıyorum ama sanki ben Yeni Türkiye’nin her geçen gün  Eski Babil’e daha çok benzemeye başladığını düşünüyorum.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.