Ayşin Koca - Yangın ve yağmur

Yüreğim yangın yeri. Ayaklarım çıplak, elimdeki kova boş mu dolu mu bilemiyorum. İçerde evladım, evlatlar, analar, babalar yanıyor.

Kıyafetim derli toplu mu farkında değilim. Yanıma gelen biri, kolumu çekiştiriyor. Biri başımdaki örtünün desenini beğenmemiş, bana laf atıyor. Yanındaki cık cık edip, “Bunlar hep böyle diye” mırıldanıyor. Ötedeki binanın kontratını arıyor; kime aitse  yangını o söndürsün diye…

Bir diğeri hem yananlara, hem bakanlara laf atıyor bunlar zaten teröristti diyor. Ona eşlik eden yanındaki, bunlar operasyonel zayiatlar diye ekliyor.

Yangın devam ediyor. Ellerimi bağlamaya karar veriyor çevremdekiler. “Durun yapmayın” desem de nafile. “Senin yüzünden çıktı bu yangın” diyorlar. Çığlıklar arş-ı alayı buluyor. Araya bebek ağlamaları, kadın sızlanmaları ekleniyor.

Kaç kat var bilemiyorum. Bina çok yüksek. Sanki bu yükseklik, binanın çökmesine engel olur diye bir teselli geçiyor içimden. Ama hatrıma geliyor, tahrip pek kolay… Yirmi adamın belki 20 ay, 20 yılda yaptıkları binalar, bir insafsız elle saniyelerde çökertilebiliyor.

Hava güzel, çayır çimen… “Piknik yapalım” diyenler oluyor. Bir köşede mangal yapan bir ekip kuruluyor. “Acaba rüya mı bu?” diyorum içimden. Kolumu bırakmayan adama bakıyorum boş boş. “Sen gerçek misin?” diyorum, “Sık kolumu. Bu rüyaysa uyanmak istiyorum.” Rüya değil, bakışlardaki boşluktan anlıyorum. Herkesin ağzında bir tıslama. İnsanlık insan suretinde yılan gibi, birbirini sokmanın peşinde.

Sanki bir absürd komedi filmi sahnesi… “Kimse endişelenmiyorsa yangın gerçek değil film olabilir ancak” diyorum, “Bunlar hep kurgu.”. Peki duyduğum çığlıklar ne olacak? Bu yüzüne üflenen sıcağın harı?

 

“Yanıyor insanlar” diye çığlık atacağım, bu sefer ağzımı kapatmaya çalışıyor yanımdakiler. Kolumu tuttukları yetmemiş gibi… “Mesele ben değilim, yananlar” diyorum. Onlar nedense bana bakmaktan, yangını göremiyorlar.

 

İnsanlar yanıyor azizim. Çıra gibi hem de… Havada yanık et kokusu, genzimi yakıyor. İçimden bir şeyler kopuyor. “Su, Rabbim” diyorum. Benim elim yetişmedi, önüme engeller çıktı, sen su gönder, sönsün bu yangın.

 

Bulutlar toplaşıyor ama yağmur yağmıyor. Sadece karanlığı bırakıyor.

 

Yeryüzü daraldıkça daralıyor ruhuma. “Bilselerdi yapmazlardı” diyorum. Peygamber nasihati…

 

Ter içinde uyanıyorum.

 

Rüya olsaydı keşke diyorum.

 

Sonu yağmurla biten, bir rüya…

 

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.