Sosyal Sorumluluklarım Çok Fazla Bu Yüzden Ailemi İhmal Ediyorum

Bu yazımda okuyucularımdan gelen sorulardan bir tanesine cevap vermeye çalışacağım.

SORU : Sosyal sorumluluklarım çok fazla. Bu sorumlulukların peşinde koşarken evimi ve ailemi ihmal ettiğim zamanlar oluyor. Bu hususta neler tavsiye edersiniz?

İnsanlar hayatı şu dört ünite içerisinde yaşarlar.

1) Aile Hayatı: Eş ve çocuklardan oluşan ünitenin adıdır. Bu ünite bir eş ve bir ebeveyn olarak yüklenmiş olduğumuz sorumlulukları kapsar.

2) Çalışma Hayatı: İş hayatımızın kapsadığı sahanın adıdır. Bir meslek erbabı olarak yüklenmiş olduğumuz sorumlulukları bu ünitede yer almaktadır.

3) Sosyal Çevremiz: Arkadaş, ibadet, sosyal sorumluluklar, akrabalarımız ve bir kısım hobilerimizden, üye olduğumuz sivil toplum örgütlerindeki sorumluluklarımızdan müteşekkil olan hayatımıza bakan ünitedir.

4) Şahsi Hayat: Kendi bedensel ihtiyaçlarımızı karşılamak düşüncesiyle yemek, içmek uyumak, temizlenmek gibi bedensel ihtiyaçlarımızı karşıladığımız bazen de sadece kendi kendimizi dinlemek için şahsımıza ayırdığımız zamandan oluşan dilimdir.

Başarılı ve huzurlu bir insan – ki mutlu insanı tarif ederken bu iki unsuru birbirinden ayırmadan insana nazar etmek lazımdır- Bu dört ünite arasındaki gerekli dengeyi ve sağlıklı geçişi doğru bir şekilde sağlayabilen insandır. Çapraz mantıkla mevzuya baktığımızda bütün problemlerimiz bu üniteler arasındaki dengesizliklerden kaynaklanmaktadır. Bir ünitenin beklentilerini karşılayamayan dolayısıyla başarılı ve huzurlu olamayan fertler yalnız kendilerinin değil çevresindeki diğer ünite mensubu insanların da mutlu olmasına engel olmaktalar.

Üniteler Arası Etkileşim ve Geçişler

Aslında bütün bu üniteler arasında doğrusal bir etkileşim söz konusudur. Bir tanesini aksatmaya başladığınızda diğerinde bu aksatmadan nasibini alır. Aile hayatını ihmal edip evinde mutsuz olan bir insanın iş hayatında veya sosyal çevresinde hedeflediği başarıyı yakalaması mümkün değildir. Zihinde yer eden ailevi problemler onu mutlaka verimsizleştirecektir. Bu münasebetle her bir ünite mutlu ve başarılı olabilme adına ihtimamla gözetilmelidir.

Basit bir mantıkla şöyle diyebiliriz. Ben bu dört ünitenin tamamına karşı sorumluyum o halde bu dört ünitenin tamamına karşı verici olmak durumundayım. Hatta aralarında bir tanesini daha ön plana çıkartma veya geri plana itme hakkım yok her birine karşı eşit düzeyde sorumlulukla mükellefim. Hem kendime bakmak hem ailemle ilgilenmek, hem işimi yapmak hem de sosyal sorumluluklarımı eda etmem şart. Başarılı ve mutlu olmak istiyorsam üniteler grafiğinde dengeyi kurmak gerekiyor diye düşünmeliyim.

Basit bir örnekle yukarıdaki paragrafı açalım bir hafta toplamda 168 saattir. Biz onu 160 kabul edelim. Bu demektir ki 40 saat çalışmak, 40 saat ailemle ilgilenmek, 40 saat sosyal çevremle iletişim halinde olmak, 40 saat de bizzat kendi vücudunun ihtiyaçlarını karşılamak durumundayım. Elde kalan sekiz saatte üniteler arasındaki geçişlerde kullanmış olduğum zaman olsun. Elbette zaman zaman dönemsel yoğunluğun tazyikiyle üniteler dengesizlikler olabilir ama başarı ve huzur istiyorsak bu dengeyi kurabilmek şart. Başarı ve huzur talebi hiç birini diğerinden daha önemli veya önemsiz görme hakkını bize vermiyor.

Zamanı Tanzim Etmeyi Bilmek Şart

Mevzuyu yaşamış canlı bir misalle örneklendirebilir misiniz? dediklerinde aklıma gelen en güzel örnek Efendiler Efendisi (sav) olmakta. Bize göre pek çok ekstra sorumluluk sahibi bir insan olduğu halde hayat ünitelerinin yükümlülüklerini bir ömür boyu aksatmadan yerine getirmiş.

Efendimiz (sav). Her şeyi kendisinden öğrenme durumunda olan ve öğrendikleri bilgilerle bütün bir hayatlarını değiştiren binlerce insana bir peygamber olarak tebliğde bulunmaktaydı. Devlet başkanı olması münasebetiyle takip etmesi gereken Medine Site İslam Devleti’ne ait resmi işleri vardı.  Eş ve evlerinin ihtiyaçlarını bir aile reisi olarak takip etmesi gerekiyordu. Belki de sorumluluklarının en büyüğü olan Rabbi ile arasındaki iletişimi olması gereken düzeyde devam ettirmesine temel olan ibadetlerini aksatmadan yerine getiriyordu. Vücudunun bu programı kaldırabilmesi için ihtiyaç duyduğu enerjiyi elde edebileceği uyku ve beslenme gibi gerekli şahsi bakımları da aksatmıyordu.

Kendisi bir beşer olduğu halde hiçbir beşerin yürütmediği kadar ağır olan bir programı gündelik hayatın akışı içerisinde takip ediyor üstelik hitap ettiği hiçbir kesim onun sorumluluklarında ihmale şahit olmuyordu. Günümüzde sözde donanımlı olduğunu iddia eden insanlar zaman tanzimi nedir bilmediklerinden bu ünitelerden bazen bir tanesini bazen de iki tanesini dengeli bir şekilde takip edebildiği halde bazen iki bazen de üç ünitesinde büyük aksaklıklar yaşamaktadır. Psikologlara ve aile danışmanlarına başvuran kişiler sık sık ya eşlerinin ailesiyle alakalı ihmalinden ya kendi kendisine yeterli vakit ayıramadığından ya da sosyal çevresindeki yetersizliğinden bazen de işyerindeki verimsizliğinden dolayı şikâyette bulunmaktadır. Hatta çok zaman tek değil birden fazla ünitedeki problemleri dile getirmektedirler.

Eş ve Çocukların İhmali Ne Kadar da Kötü Bir Davranıştır.

Yazımı önemi bilinmediği için çabuk gözden çıkarılan aile ünitesi mutlaka muhafaza altına alınması ve mensupları tarafından gerekli ihtimamla şartlarına riayet ederek yaşanabilmesi adına ölçü olur düşüncesiyle Efendimiz (sav) bir hadisi ile bitirmek istiyorum “İmanı en olgun olan mümin, ahlâkça en güzel olandır. Sizin en hayırlınız da eşlerine en güzel davrananızdır.” Sadece böyle söylemekle kalmamış aynı zamanda söylemiş olduğu bu hakikatleri gündeminin yoğunluğuna rağmen birbirinden yaş, millet, kişilik olarak farklı eşleriyle yuvasında yaşamıştır. Onun bütün eşleriyle yaşadığı örnek aile hayatında kayda geçecek kadar önem arz eden bir sıkıntının olmaması bizlerce üzerinde durulması gereken önemli bir derstir

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.