Türkiye’nin başının, gözünün sadakasıdır

“Kimse Yok mu” Derneği’nin yaptığı hizmetler, ülkemizin başının, gözünün sadakası hükmündedir.

İnsanımıza gelecek belâ ve musibetlerin def’ine ve ref’ine vesiledir. Yapılan yardımlar, İlâhî imdad ve yardımları tetiklemekte; üzerimize inâyetlerin cezbine ve celbine vâsıta olmaktadır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu iman ve Kur’an hizmetleri için, sadaka belâyı def’ettiği gibi bu hizmetlerin de belâların def’ine sebep olduklarını ifade buyuruyor. Bu hizmet-i imâniye ve Kur’aniye’ye hücumlar başlayınca da zelzelelerin, hatta harp korkusunun başladığını söylüyor… Bu süreçte yaşadıklarımız ve arkadan milletin başına musallat olan âfetler, savaş korkuları da fiilen Üstad Hazretleri’nin sözlerini tasdik etmektedir.

“Kimse Yok mu’ya karşı yapılan saldırılar ve planlanan kıyımlar konusunda, altı hadis kitabımızın en makbulü olan Buharî’de geçen şu hadis-i şerife çok iyi dikkat etmemiz gerekmektedir:

Hakîm İbn Hızâm anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü, dedim, ‘Câhiliye döneminde sadaka vermek, köle âzat etmek, sıla-i rahim yapmak gibi, kulluk adına yaptığım hayırlar var; bana bunlardan bir sevap gelecek mi?’ ‘Sen’ dedi, zaten, daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına Müslüman olmuşsun.” (Buharî, Kitabü’z-Zekat, “Müşrik iken sadaka verip yardım yapan sonra Müslüman olanlar” babı, 1436, hadis)

Hadis-i şerifin ifadesinden anlaşıldığı üzere sadaka, yardım, hayır ve hasenât müşriklerin bile hidayetine vesile oluyor…

Zaten sanâdîd-i Kureyş, denilen Kureyş’in ileri gelenlerinden Ebu Süfyan gibi, o sıkıntılı boykot döneminde, Müslümanlara gizli gizli erzak gönderip yardım yapanlar sonradan Müslüman oldular. Ama Ebu Cehil gibi yardımlara engel olanlar kâfir olarak ölüp Cehennem’i boyladılar. Efendimiz (sas) yardımsever cömertlerin Allah’a ve Cennet’e yakın olup Cehennem’den uzak olduklarını söylüyor. Halk dilinde “Eraeytellezî” diye bilinen “Mâun Sûresi’nde, yardımları engelleyenlere geçmeden önce, “dini, din gününü, yani yapılan kötülüklere ceza ve iyiliklere mükafat verilecek karşılık gününü yalanlayan ve yalan sayanlar ile giriş yapılarak şöyle buyurulmaktadır: “Baksana şu dini, mahşer ve hesabı yalan sayana! O, yetimi şiddetle itip kakar. Muhtacı doyurmaya teşvik etmez… Vay haline şu namaz kılanların: Ki, onlar namazlarından gâfildirler. İbadetlerini gösteriş için yaparlar ve mâûna (yardıma) mâni olup engellerler.” (Mâûn Sûresi)

“Kimse Yok mu” bir hayır ve yardım sarayı… Temel sağlam, çünkü ihlasla atılmış… Karkası, sütunları, direkleri ve kubbeleri de öyle sağlam… Nakış nakış işlenmiş olan tezyinatı da öyle güzel ve mükemmel. Böyle ilmek ilmek örülmüş bir şefkat kanaviçesini, bu kadar hayırlara ve hidayetlere vesile olan hayır kurumunu nobranca kıymak, engellemek ve yok etmeye çalışmak hangi vicdana sığar?

Bir başka yazımda da devam etmek istiyorum. Bu meselenin üzerinde niye bu kadar durduğuma gelince; zaten bütün bunların hesabını hepimize Allah soracak… Belki de gelecek nesiller de…

Gelecek nesiller “Niye sahip çıkmadınız? Niye kıyıcılara kıydırdınız?” dediklerinde, Üstad Hazretleri’nin dediği gibi “Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!” denildiği zaman, yüzümüze tükürükler gelmemek için veyahut silmek için yazılmıştır.”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.