“Hz. Ali’nin evlatları bunlar”

Kayseri’deki hizmetlerin temellerini ele alarak, bu işin ne kadar köklü bir ulu çınar olduğunu ifade etmek istiyorum.

1980 öncesi bir grup Yüksek İslam Enstitüsü öğrencisi Kayseri’ye gidiyor. Kalacakları ev için epeyce kapı çalıyorlar. Ama bekar oldukları için kiralık ev bulamıyorlar. Bir ikindi vakti, camiye geliyorlar, ama cemaat farzı kıldığı için bunlar bir kenarda ayrı bir cemaat oluyorlar. Bu sırada cemaat de dağılmaya başlıyor. O zamanlar Kayseri’de pek camilerde ikinci cemaat yapılmadığı için bu durum Hacı Hafız Ali Oruç Hoca’nın dikkatini çekiyor:

“Onları görünce, bir kenara çekilip bekledim. Namazlarını bitirip kalkarlarken ‘Gençler sizler kimlersiniz?’ diyerek yanlarına yaklaştım. Onlar da, konuşacak birisini arıyorlarmış, dertlerini anlattılar. Bunları önce Müftümüz Necmeddin Nursaçan Hoca’mıza götürüp tanıştırdım. Sonra da ‘Gelin ev işinize bakalım. Ben size iyi bir kefil bulacağım.’ diyerek arkadaşım, Hacı Hafız Durdu’ya götürdüm. ‘Gel bunlara kefil ol.’ dedim. O hemen kabul edip manifatura dükkanını bırakıp peşimize takıldı. Gençler bir doktorun evine talip olmuşlar vermemiş. Biz gidince doktor, onlara, ‘Hani sizin hiç tanıdığınız yoktu ya?’ dedi. Onlar ‘Yeni tanıştık.’ dediler. Durdu Hoca’ya döndü ‘Bak seni tanırım ve severim. Bunlar talebe… Yarın kira ödemez, evi tahrip edip giderlerse, ne olacak? Sen her şeylerine kefil misin?’ diye sordu. O da ‘Evet ben bunların her şeyine kefilim.’ dedi. Doktor evi bunlara verdi. Oradan ayrılınca ‘Ya arkadaşım, sen bunları daha şimdi tanıdın ama bir anda her şeylerine böyle nasıl kefil oldun?’ dedim. Bana ‘Ali Hoca’m, ben birkaç gün önce rüyamda Hz. Ali Efendimiz’i gördüm. Bunları bana takdim etti: ‘Bunlar benim evlatlarım, bunlara sahip çık!’ dedi. Ben onları bekliyordum. Dün bir ara dükkanın önünden geçtiler. Müşteri ile çok acil bir iş vardı, onu bitirip arkadan koştum ama nereye gittiklerini bilemedim. Bulamadığım için çok üzüldüm. Hep onları bekliyordum. Allah razı olsun, sen alıp getirdin. Bunlara sahip çıkmamız lâzım, anlaşılan bunlar sıradan değiller.’ dedi. Sonra bunları daha yakından tanıma imkanım olunca pek çok kimseyle tanıştırdım. Bütün tanıdıklarla, İzmir’e esas hocalarını görmek için bir otobüs dolusu yola çıktık. Aydın İmam-Hatip Yurdu’na geldik. Orada Hocaefendi’nin talebelerinden Vehbi Hoca, bize gayet ilmî bir sohbet yaptı. Onu dinledikten sonra ‘Talebesi böyleyse hocası kim bilir nasıldır?’ dedik. İzmir’e Bozyaka Yurdu’na geldik, başka bir dünya… Yatsıdan sonra dinlenmeye çekildik. Sabah namazından önce baktık teheccüd namazı kılıyorlardı. Biz de kılıp sabahı beklerken talebelerin hâli, seneler önce gördüğüm bir rüyanın tamtamına aynı olduğunu hatırladım. O zaman kaderin derin sırlarını düşündüm. O ilim yuvasından bana Sahabe kokusu geliyordu. Her şey aklımıza yattı. Hatırımız geçenlerle beraber yurt hizmetine başladık.” dedi.

Şimdi hem Ali Oruç, hem Durdu Hoca’mız Hakk’ın rahmetine kavuştular. Cenab-ı Hak onlara rahmet eylesin…

Onlarla ilgili bir hatıramı da nakletmek istiyorum… Biz onlarla Konya’dan Kayseri’ye yolculuk yaptık. Suvermez (veya Sırvermez) köyüne gelince tanıdığımız imam arkadaşı aradık. İzne ayrılmış. Tam o sırada köyden birisi “Siz misafirsiniz karnınız açtır” diye bizimle ilgilendi. Ben “Yok” desem de Ali Hoca “Gerçekten açız!” dedi. “Evime mi götüreyim? Yoksa şurada Hacı yemeği var, oraya mı götüreyim?” dedi. Ali Hoca “Hacı evine götür.” dedi. Gittik. Yemekten sonra ayrılırken şöyle bildiğimiz köy ekmeklerinden çok büyük ekmekler vardı, onları dizmişler. Ali Hoca onları görünce “Şunları arabamızın arkasına koyar mısınız?” diyerek davet sahiplerinden izin istedi. Ben “Olmaz Hocam!” dediysem de o “Siz ne anlarsınız” diyerek, dört-beş ekmek koydurttu. Neyse Kayseri’ye geldik arkadaşlar Talas tarafında kırlara çıkmışlar. Biz de gittik. Ama bütün yiyecekler hazır, hiçbir ekmekleri yok… Yemeğe oturunca fark etmişler. Ali Hoca’mız, gülerek bana “Şimdi gördün mü benim kerametimi” dedi ve arabanın arkasındakileri çıkarttı.

Bunları niye anlatıyorum?.. Kayseri’de son olarak hizmete yapılanlar için… Bu hizmetin temelini Hz. Ali Efendimiz atmış; kimin haddine düşmüş ki, onu yok etsin…

Cenab-ı Hak hepimizi akıl tutulmalarından korusun…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.