ABD, Suriye’yi Rusya’ya bırakır mı?

Rusya’nın Suriye’de askeri hamlesi ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçen haftaki Birleşmiş Milletler şovu stratejik açıdan ‘Ortadoğu’da ben de varım’ diyerek ABD’ye meydan okuma anlamına geliyor.

‘IŞİD’le savaşıyorum’ bahanesiyle ABD destekli Esed rejimi muhaliflerini hedef alan ve Suriye’deki askeri üslerini muhkemleştiren Rusya, şüphesiz ABD ve Türkiye dahil NATO müttefikleri için büyük sorun kaynağı. Ancak Obama yönetimi, etliye sütlüye fazla karışmama politikasında ısrarlı. Yani Suriye için Rusya’yla kapışma niyetinde değiller.

Hazırlıksız yakalanan Washington’un oyun planı yavaş yavaş şekilleniyor. Perşembe akşamı üst düzey dış politika danışmanlarıyla bir toplantı yapan Başkan Barack Obama, Washington Post’un bildirdiğine göre, Suriye’de Rusya’yla doğrudan karşı karşıya gelmeme kararı verdi. Ancak ABD’nin IŞİD’le mücadelesine yeni bir ivme kazandırılacak. Buna Suriye’deki Arap ve Kürt savaşçılara doğrudan silah göndermek de dahil. YPG gibi Kürt gruplara silah takviyesi, Türk-Amerikan ilişkilerindeki zorlukları da artırmaya namzet.

Obama, Rusya’nın Suriye’deki hamlesini gücünden değil zayıflığından yaptığı kanaatinde. ABD Başkanı, cuma günkü basın toplantısında Putin’in Ortadoğu’da desteklediği Kaddafi ve Esed’in ülkelerinin dağıldığını, şimdi de Esed rejimine yardım için askerler ve uçaklar göndermek zorunda kaldığını söyledi. Obama’ya göre Rusya, bu gidişle Suriye’de batağa saplanacak. İkili görüşmelerinde Putin’i de bizzat uyarmış. Obama, Rusya’nın Suriye’deki muhalif çoğunluğu ve Sünni Arap dünyasını da karşısına alacağına işaret ediyor. ABD Başkanı, BM’de uluslararası camiayı kendi koalisyonuna katılmaya davet eden Putin’in arkasında sıraya dizilen olmadığına dikkat çekiyor.

ABD ULUSAL GÜVENLİK CAMİASI ENDİŞELİ

Obama’nın Suriye’de krizin derinleşmesinden sıkça sorumlu tutulan bir siyasetçi olarak kendini savunma ve biraz da propaganda bağlamında serdettiği bu tespitlerde kısmen haklılık payı var. Ancak Amerikan ulusal güvenlik camiası, özellikle de CIA ve Pentagon, Rus hamlesinin hem kısa hem uzun vadede doğurabileceği sıkıntılardan dolayı, bir sene sonra görevini devredecek başkan kadar rahat değil. Rusya’nın Suriye’de ilk işlerinden biri CIA’nın eğittiği bir grup muhalifi bombalamak oldu. ABD kendi desteklediği muhalifleri Ruslara yem ederse, sadece Suriye değil tüm dünya genelinde itibar ve nüfuz kaybına uğrayabilir. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’e askeri olarak yerleşen Rusya, NATO’nun bölgedeki tüm hesaplarını altüst edebilir. Yani iş ciddi.

Suriye konusunda Obama’yla taktiksel ayrılık içinde olanlar sadece ulusal güvenlik camiasının mühim bir kısmı ve siyasi muhalifleri değil. Başkanlık yarışına giren eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da sabık patronuyla yer yer açıktan ayrı düşüyor. Clinton, Türkiye’nin de uzun süredir bastırdığı Suriye’de uçuşa yasaklı bölge fikrini tekrar gündeme getirdi. Ancak Obama başkanlık kampanyası yapmakla fiilen başkanlık görevini yürütmek arasında fark olduğunu hatırlatarak, Clinton’a nazikçe hariçten gazel okumaması mesajı verdi. Ama milletin ağzı torba değil ki büzesin. Obama’ya ABD’yi dünyada zayıf konuma düşürdüğü gerekçesiyle eleştiriler yoğunlaşıyor.

Görüşlerini aldığım ABD’nin eski Ankara ve Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey, eğer ‘hızla karşılık verilmezse’ Rusya’nın hamlelerinin Amerika, Türkiye ve Suriye halkı için ‘felaket’ olacağını söylüyor. Washington Enstitüsü uzmanı Jeffrey, Rusya’nın uzun vadede Türkiye’nin güneyinde, Karadeniz ve Kafkaslar’da NATO’yu ‘askeri alandan menetme’ kabiliyetleri kazanabileceği, ABD’nin inandırıcılığını zayıflatabileceği kaygılarını taşıyor.

‘ABD İLE TÜRKİYE KARŞILIKLI TAVİZ VERMELİ’

Büyükelçi Jeffrey, Rus hamlesinin kısa vadede Türkiye’nin Suriye’deki ‘haklı’ rejim değişikliği politikasına da ‘doğrudan tehdit’ oluşturduğu kanaatinde. Jeffrey, “Eğer ABD ve Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde ‘gitme yasaklı bölge’ oluşturma ve Suriyeli muhalefet gruplarına desteği sürdürme hatta artırma yönünde ortak hareket ederse, Rusya’nın bunu durduracak gücü, hatta Putin’in buna cesareti yok.” diyor. Ancak deneyimli büyükelçi, ABD ve Türkiye karşılıklı tavizler vererek ‘temel prensipler’de anlaşamazlarsa, Putin’in kazanabileceğini ekliyor. Jeffrey’e göre Türkiye kuzey Suriye’nin bazı bölgelerinde YPG’nin rol oynamasına, ABD de Türkiye’nin bazı İslami gruplara desteğine razı olmalı. Obama yönetimine yakın düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nden (CAP) Michael Werz de, Türkiye ve ABD’nin ‘Esed karşıtı koalisyon’ denince zihinlerinde farklı şeyler olduğuna dikkat çekiyor.

Putin, New York’taki konuşmasında Suriye’de IŞİD’e karşı en etkili savaşan silahlı gruplardan olan Kürtlerin de desteklenmesi gerektiğini söyledi. Washington aynı görüşte. Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Gönül Tol’a göre, böyle bir konjonktürde Ankara’nın ‘Cerablus ve Azez arasındaki bölgede 100’er bin kişilik üç şehir kurma’ türü önerilerinin kabul görmesi kolay değil. Tol, Amerika’nın Suriye içindeki hava operasyonları Rusya yüzünden kısıtlanırsa IŞİD ile mücadelede kara gücüne yani Kürtlere daha çok yaslanabileceğini söylüyor. Kısacası Ankara sadece Esed’le bir süre daha yaşamaya değil, PKK’yla savaştığı bir dönemde onun Suriye’deki refikleriyle aynı koalisyonun parçası olmaya itiliyor. Şu durumda bir dış politika zaferinden bahsetmek zor.

Türkiye’nin temel talihsizliği, başta Suriye olmak üzere bölgede dengelerin yeniden kurulduğu dönemde, büyük bir iç siyasi kargaşa yaşıyor olması. Kırılan sadece gazeteci Ahmet Hakan’ın kemikleri değil. AKP idaresi uluslararası masada yer kapacağına, iç barışı tehdit eden faşizan hamleleriyle Türkiye’nin sandalyesinin ayaklarını kırıyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.