Diriliş, Kösem, Kurtlar ve dizilerle kutsanan devlet

Senaristler bilerek mi yapıyor bilmiyorum ama Diriliş Ertuğrul dizisinde her hafta devletin kutsanması ile alakalı mesajlar verilmeye devam ediyor.

“Bu yaklaşımın tarihi gerçeklikle alakası var mı?” diye sorarsanız, Osmanlı öncesi Anadolu Selçuklarının kendi içlerinde beylik savaşına tutuştuğu zaman dilimini anlatan senaryonun gerçeklikle alakası olabilir ama benim tarih okumalarım, bunun içine devlet ruhu kaçan İslamcı AKP iktidarının bugünkü uygulamalarını meşrulaştırıcı ölçüde olmadığını söylüyor. Fakat senaryo bunu yalanlıyor. “Devlete itaat etmeyen hain” söylemi almış başını gidiyor dizide. Kim olduğunu dahi bilmediğimiz aksakallı bir adama “Bizans bir yanda, Moğol diğer yanda. Biz de nifaka düşeriz.” dedirtiliyor. “Ya hainler?” soruna da şu cevap verdiriliyor: “O haysiyet yoksunları sadece mücadelemizi geciktirirler.”

EN BÜYÜK CİHAD ZALİM SULTAN KARŞISINDA HAKKI SÖYLEMEK

Ben ekran başında bu diziyi izleyen hiç kimsenin kendi kendine dahi olsa “Devlet, ihanet, nifak nedir?” sorusunu sorduğunu sanmıyorum. Peygamber Efendimizin (sas) “Allah katındaki en büyük cihad, zalim sultan karşısında hakkı söylemektir” hadisini, dizide sürekli vurgusu yapılan devlete ihanet söylemi karşısından nereye koymalı, nasıl yorumlamalı diye düşündüğü kanaatinde değilim. Ya da bu ‘ihanet’ söylemi demokratik hukuk sistemleri içinde kendine yer bulan ferdi veya örgütlü sivil muhalefet karşısında nerede duruyor? Sizce gece TV ekranı karşısında bu diziyi izleyerek yorgunluğunu atmaya çalışan insanlar arasında böyle eleştirel bir mantıkla meseleye yaklaşıp düşünen var mıdır?

TARİHSEL HATALAR, İLMİ YANLIŞLAR

Ya yaşadıkları zamanlara ve mekanlara baktığınızda birbirlerini dünya gözüyle görme imkanı olmayan iki kişinin, Ebu Bekir b. Arabi ile Ertuğrul Gazi’nin aşağıdaki muhaveresine ne dersiniz?

– Ya Müslümanım deyip zalim olanlar? Ya mezhep kavgasına tutuşanlar. Ya gavurla iş birliği yapıp bizi sırtımızdan bıçaklayanlar?

– “Esas onlar zalimlerin ta kendileridir. Müslüman Müslümanı nasıl kafirlikle suçlar? Müslüman Müslümanı nasıl öldürür?”

– “En çetin ve en zor olan da kendi kardaşlarımızın bize ettikleri değil midir?”

– “Unutma, Hz Peygamber’e en büyük zulmü amcası Ebu Leheb yapmıştır. En büyük desteği de Hz. Ali vermiştir.”

TARİHİ TAHRİF, İŞSİZLİK KORKUSU

Ben bu diziye sorgulayıcı bir göz, muhakeme eden bir zihniyet ve bugünkü sosyal, siyasal ve kültürel zeminde verilmek istenen mesajla birlikte baktığım zaman şunu görüyorum: Senaristlerin kafası karışık. Bir tarafta karabasan gibi muhalif olanlara hakk-ı hayat tanımayan bir siyasi erk, diğer tarafta bu zemin üzerinde hem sanat hem de maddi hayatlarını devam ettirmek zorunda olan kişi ve kurumlar.

Senaristler, yapımcılar, patronlar, oyuncular bu ortamda arada kalan ilk kişiler bence. Dizi kahramanlarına söyletilenlere bakınca bunu görmemek için kör, anlamamak için deli olmak lazım. Bazen vicdanlar ağır basıyor ve “Daha ileri gidersek tarihi gerçekleri tahrif etmiş oluruz.” endişesi galebe çalıyor gibi. Bazen “Bunu da demez ve dedirtmezsek diziyi yayından kaldırırlar, işsiz kalırız” diye düşündüklerini zannediyorum. Hasılı, özgürlüğün bu denli kısıtlandığı bir ortamda iş yapmak oldukça zor. Allah yardımcıları olsun.

İZLEDİĞİNİ SORGULAMAYAN İZLEYİCİ

Ama üzülmesinler, nasıl olsa % 90’ı itibariyle sorgulamayan bir seyirci kitlesine sahipler. Bu açıdan şanslı sayılırlar. Büyük ihtimalle de bu nokta onlar için hem çıkış yolu hem de hayat öpücüğü. ‘Niçin’ ve ‘nasıl’ sorularından ziyade ‘Ne’ sorusuna cevap arayan bir kitleye hitap ediyorlar. Sanatçıların kabiliyetlerini konuşturmaları, maziyi kutsayan tarih anlayışımızla devleti kutsamaya devam.

Ah bir de vicdan olmasa.

Hala senarist veya danışmaların ilmi sorumluluk bağlamında ölmediğine inandığım vicdanları olmasa!

İşte bunların varlığı… Neyse daha ötesine geçmeyelim. Kırmızı çizgimizi aşmayalım!

KÖSEM SULTAN DA FARKLI DEĞİL

Kösem Sultan dizisi de bundan farklı değil. Hatta orada daha pervasız bir devlet kutsaması söz konusu. Farkın temel nedeni Selçuklu-Osmanlı arasındaki devlet aygıtına bakış açısı mıdır, yoksa yukarıda senaristler ekseninde dile getirdiğim ilmi sorumluluk, tarihi tahrip endişesi ve vicdan mıdır bilmiyorum. Bildiğim bir tek şey var, insanı değil, toplumu değil, adaleti değil, sadece ve sadece devleti önceleyen bir zihniyetin Kösem Sultan dizisinde daha etkin olduğu. Söz konusu devlet olunca geriye kalan her şey teferruat.

ASAYİŞ BERKEMAL, ADALET BERKEMAL Mİ?

Bu zihniyetin ürettiği şey ‘Asayiş ber kemal mi?’ olur. Halbuki asıl sorulması gereken şey ‘Adalet ber kemal mi?’ değil midir? Ne diyordu Edebali Osman Gazi’ye: ‘Ey oğul! Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!’ Kösem Sultan dizisine bakınca aradan geçen yıllar ve asırlar bu tavsiyeyi tersine çevirmiş.

KURTLAR VADİSİ’YLE ENDOKTRİNİZASYON

Kurtlar Vadisi Pusu? Onu ne sen sor ne de ben söyleyeyim! Bir tek kelimelik ipucu sizlere: Endokrinize…

Bitiriyorum. Hangi devlet olursa olsun, hak hukuk tanımadan önüne çıkan herkesi yok eden aç kurtların Kösemlerle el vererek çağırdıkları devlet, dirilişe değil ölüme sürükler. Ama ne garip ki güzelim Türkiye’de kimse farkında değil ya da ‘değilmiş’ gibi davranıyor.

KİMİN İSABETLİ OLDUĞUNU ASIL ALLAH BİLİR

İki ayet meali: ‘De ki: Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır. Kimin daha isabetli olduğunu ise asıl Rabbiniz bilir.’ (17/84) ve ‘Başınıza gelen her musîbet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir.’ (42/30)

Write a comment

1 Comment

  1. Halit March 15, 13:58

    Kabilden beri yasanan devr-i daimler.Dinin mubarek ve kutsi saydiklarina insanlara yeter de artar da.”Hira Dagi kadar musluman Tanri Dagi kadar Turk”,bu sozu de kullanamazlar.Kurani bakisla,kimlikleri degil,insanligi one cikarmak daha dogrusu olabilir fakat niyetler onemli.

Only registered users can comment.