İlahi adalet

Yürekleri dağlayan hadiseler yaşanıyor ülkemizde.

Darbe teşebbüsü devlet erkini yönetenlerin kin, nefret ve intikam duygularını ayyuka çıkardı.

Cadı avı sadece kamu kuruluşlarının değil hayatın her alanına, toplumun her kesimine sirayet etmiş durumda.

Cadı avı yapanları tatmin ve yapılanlara meşruiyet kazandırmak için ortaya atılan “Cadılar toplumun her yanını sarmışsa tabii ki cadı avı yapılır.” gerekçesini kimse satın almıyor.

Almıyor; zira cadı avına maruz kalanları biliyor.

Darbe ile bu insanların uzaktan yakından alakası olmadığını farkında herkes.

Buna rağmen cadı avından kurtulmanın bir tek yolu var; iktidarın söylemlerine inanmanız.

Bu yetmez; bu söylemleri tekrarlamanız.

Suçluların canları cehenneme; yargılansın ve cezalarını çeksinler demeniz.

Ama bu da yetmez; bir de ‘FETÖ’ demeniz.

Besmele gibi her yazımda bunları ifade etmekten de artık sıkılır oldum.

Sanki suçluymuşum da, darbe ile uzaktan yakından alakam varmış da, kendimi aklama peşindeymişim gibi bir hava veriyor darbe karşıtı bir yerde durduğumu tekrar etmek.

Ama bir kez daha söyleyeyim; milletin silahı ile milleti vuranlara Allah lanet etsin.

Ahireti bilemem, orada ahkemü’l hakimin olan Allah, ne yapar, nasıl muamelede bulunur, bu Allah’ın bileceği bir iş ama dünyada cezalarını en ağır bir şekilde çeksinler.

Çeksinler fakat çok sık tekrar edilen cümle ile kurunun yanında yaş da yanmasın.

Bugün binlerce ailenin evinde yangın var.

Milyonlarca insan Orta Çağ’ın kabile devletlerinde bile görülmeyen zulümlere maruz kalıyor.

Mafya usulleri devlet eliyle uygulanıyor.

Kocasından dolayı karısı resmen rehin tutuluyor.

Yapılan itirazların hiç birisi bir mana ifade etmiyor.

Avukatlar bırakın cadı avına maruz kalan insanların davalarını almıyor, alamıyor.

Baro avukatları ringe havlu atıyor.

Adım adım soykırıma doğru giden bir süreç yaşanıyor.

Nereden nereye demekten insan kendini alamıyor.

İmani perspektiften bakınca iki ayrı sonuç çıkartıyorum.

İlki; yolun kaderi.

Peygamber Efendimiz (sas) nice belalara maruz kaldı.

İşkenceler gördü.

Haşa ve kella bir suçu ve bir günahı mı vardı?

Sadece Peygamberimiz mi?

Hz. Nuh’tan Salih’e, İbrahim’den Musa ve İsa’ya kadar nice peygamberler aynı akıbeti yaşamadı mı?

Ya sahabe-i kiram?

Onlar da aynı kadere ortak olmamışlar mı?

Ya da şu anda dünyanın dört bir yanında zulme maruz kalan müslim veya gayri müslim halklara ne demeli?

Bu teşbih bugün zulüm görenleri peygamber yapma veya peygamberlerle beraber zulüm gören insanlarla özdeş yapmaz.

Zulme maruz kalma gerekçeleri ya da karşı karşıya oldukları zalimler ve zulüm çeşitleri farklı olabilir, fakat mazlumiyet kimliğinde bir birleşme söz konusudur.

Yolun kaderi derken kastım bu.

İkincisi; günahkâr olma.

Bu zulümleri hak edecek ölçüde büyük zulümlere bulaşma.

Allah beyan buyuruyor yüce Kur’an’ın’da.

“İşte biz, işledikleri günahlardan ötürü, zalimlerden kimini kimine musallat ederiz.” (En’am,129)

Ortada bir zulüm varsa, adil olan Allah onun cezasını dünyada hem de bir başka zalimin eliyle veriyor.

Ben böyle bakıyorum meseleye.

Bediüzzaman’ın bakış açısı bu aynı zamanda.

“Beşer zulüm etse de kader adalet eder.” diyor.

Sıhhatli olmadığını bildiğim bir hadiste de benzer ifadeler var.

Hadis sahih değil ama muhteva yukarıda mealini verdiğim ayete uygun.

“Zalim, yeryüzünde Allah’ın adaletidir.”

Bazıları bu rivayeti “Zalim, yeryüzünde Allah’ın kılıcıdır” diye anlatır.

Benim rivayetlerde gördüğüm Allah’ın kılıcı değil, adaletidir.

Rivayetin devamında şu var: “Allah onunla intikam alır.”

Kimden?

Zalimlerden.

Allah’a intikam almak yaraşır mı?

Hayır, buradaki intikamdan kasıt; adaletin tahakkukudur.

Yoksa Allah zulümden fersah fersah uzaktır.

Adil-i mutlaktır O.

Rivayet devam ediyor: “Sonra (döner), ondan da intikamını alır.”

Yani adaletini bir kez daha tahakkuk ettirir.

Darbe teşebbüsünden sonra ülkemizde yaygın olan demokrasi havariliği hala etkisini sürdürüyor.

Demokrasiyi hakim kılma adına sevindirici bu.

İnandırıcı mı?

Bunu zaman gösterecek ama daha düne kadar demokrasiden fersah fersah kaçan insanların meydanlarda demokrasi demeleri her şeye rağmen sevindirici.

Fakat bu kalabalıkların darbe teşebbüsündeki karanlık noktaları hiç nazara almadan devlet eliyle uygulanan cadı avına fiilen, kavlen ve kalben destek vermeleri, yapılan zulümleri görmemekte ısrar etmeleri hayra alamet değil.

Gazete manşetlerine baktım bir bütün halinde dün.

İnanın irkildim.

Bazılarının yaptığı tespit ve tasnif içinde cemaat ve örgüt ayırımını kısa bir süreliğine kabul etsek bile; cemaat kapsamı içinde yer alan herkesi örgüt torbası içine koyup akıl almaz zulümlere onları maruz bırakmak adl-i ilahiye davetiyedir.

Nasıl hemen herkes darbe sorumlusu olarak ilan edip günah keçisi haline getirdikleri cemaatin başına gelenleri, dün yaptıkları zulümlerin neticesi olarak değerlendiriyor; suçu suçsuz ayırt etmeksizin bugün yapılan zulümlerde de yarın benzeri sonuçların yaşanacağını gösterir.

İlahi adalet kuralları bu dünyada böyle işler.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.