Devlet memuru mu, halk hizmetkârı mı?

Yıllardır tanışırım kendisi ile. 2 saatlik bir araba yolculuğunda sağdan-soldan muhabbet ediyoruz.

Gündem yok. Sonbaharın girmesiyle renk değiştirmeye başlayan ağaçlar oluyor bazen muhabbet konusu; bazen de tweet’e düşen ülkemizle alakalı can alıcı bir konu. Size de tavsiye ederim dostlarınızla bu türlü muhabbetler kurmanızı. Eskiyen, eskimeye duran ya da eskimeyen dostluklar yenileniyor. Hatıralar canlanıyor. Keşke kelimeleri ile başlayan cümleler kuruluyor, dersler çıkartılıyor, ibretler alınıyor.

Amerika’da resmi kurumlarda çalışan memurların öğle yemeği tatili olmadığını, bunun yerine nöbetleşe yemeğe çıktıklarını söyledim bir vesile ile. Bu uygulamanın hizmet veren memura, hizmet alan halka, ekonomiye, sosyal hayata getiri ve götürülerini konuştuk uzun uzadıya. Türkiye’de yaşadığı bir vakıayı anlattı bana o dostum. Özel bir şirkette memurların 1,5 saatlik öğle tatilinden sonra bir de yarım saat nöbetleşe namaz için mola verdiklerini gördüğünü ve bunu ahlaki bulmadığı için müdüre şikayet ettiğini söyledi.

Bu vakıayı anlatırken kullandığı bir cümle var; o cümle beni derinden derine sarstı. Sebebini hemen söyleyeyim, üzerinde azıcık düşündüğümüzde yanlış olduğu muhakkak bazı uygulamaların onun gibi dünyaya açık, ufku engin bir insanın bile şuuraltında ne kadar yer ettiğini görmem. Dedi ki: “Devlet memuru olsa neyse, özel şirkette çalışıyor.” Hemen itiraz ettim; “Devlet memuru olsa, özel şirkette değil de bir kamu kurumunda çalışsa caiz mi, doğru mu, ahlaki mi?” İnsaflı insan başka oluyor. Hiç düşünmeden “Haklısın, onun için de aynı şey.” dedi cevap olarak.

Aslında mesele ciddi. Verdiğim örnek üzerinden meselenin dini, ahlaki, hukuki ve ekonomik yönlerine inip farklı değerlendirmeler yapabilirsiniz. Sadece “devlet memuru” kavramı üzerinde kısa bir mukayesede bulunalım isterseniz. Bundan birkaç hafta önce Mehtap TV’de yayınlanan Akıl Defteri programında da gündeme gelmişti bu memur ve devlet memuru kavramı.

Memur, Arapça bir kelime. Emir kelimesinden türetilmiş. Emir alan demek. Istılahî manası da devlet hizmetinde belli bir ücretle çalışan ve mevcut bağlayıcı kurallar eşliğinde amirinin dediğini yapmakla yükümlü insan demek. Dikkat edin, memurun hizmet verdiği halkın ve halka yönelik yaptığı işin hiç adı yok söz konusu tarifte. Halbuki memurun maaşını kim veriyor? Devlet. Devlet parayı nereden buluyor? Vatandaşlardan, halktan, milletten alıyor. Öyleyse devlet aracılık rolünü üstleniyor. Bu demektir ki memurun asıl patronu vatandaş, halk ve daha kapsayıcı isimlendirme ile millet. Maaşını ondan alıyor ve ona hizmetle yükümlü. Hakikat bu ise, o zaman biz bu hizmetle yükümlü kişilere neden devlet memuru diyoruz da halkın memuru demiyoruz ya da memurun yaptığı işe uygun daha farklı bir isim vermiyoruz?

Bu zaviyeden Amerika’ya bakalım, memurun Amerika’daki karşılığı “public servant”. Public, halk, servant ise köle, uşak, hizmetçi, hademe demek. Literal bir tercüme yapacak olursanız public servant; halkın kölesi, halkın uşağı, halkın hizmetçisi, halkın hademesi demek. Bu tabiri kaba bulduysanız daha kibar bir biçimde “kamu görevlisi, kamu çalışanı” diyebilirsiniz ama işin özü ve mahiyetini kaçırmaksızın. Memur demek, halkın hizmetkârı demektir, devletin değil. Nokta.

Fransız dilindeki karşılığı ise “fonctionnaire” demekmiş memurun. Fransızca bilen bir dostumun izahları ve yaptığım kısa internet araştırmasında bunun, İngilizcedeki public servant gibi kamuya ait bir fonksiyonu icra eden hizmetkâr manasına geldiğini gördüm.

Sadede ve sonuca gelelim; sadece şu “devlet memuru” isimlendirme ve mukayesesi bile bizim zihniyet planında nerede durduğumuzu gösteriyor. Ve maalesef bu bağlamda Batı dünyası ile aramızda kapanması uzun zaman alacak bir boşluk ve uçurum var. Kolay değil bu uçurumu kapatmak. Bugün başlasanız ve hiç yanlış yapmadan bunu idari sisteme ve sosyo-kültürel hayata taşımaya kalksanız en azından iki-üç nesil alır. Çünkü ıslaha ve inşaya ait çok yönleri olan bir zihniyet sorunu bu.

Biliyorum; belki bazıları ülkenin dört bir yanında şehit haberlerinin geldiği bir zaman diliminde bu konu da nereden çıktı diyeceksiniz? İsterseniz, yaşadıklarımızı bir de bu zaviyeden düşünün. Yardımcı olayım, anahtar kelime devletin kutsanması.

Not: Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabr u cemil diliyorum.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.