Ali H. Aslan
Eski Yazıları
Obama’ya vur, başkanlığı kap
Türkiye 1 Kasım seçimlerine odaklanmışken, Amerika’yı da gelecek yıl kasımda yapılacak başkanlık seçiminin heyecanı yavaş yavaş sarıyor.
Maratona benzeyen başkanlık seçim süreci, partiyi temsil edecek aday olmak için verilen mücadeleyle start aldı. 2016’nın ilk yarısındaki ön seçimlerin ardından Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti’nin hangi adayla yarışa devam edeceği belli olacak. 8 Kasım 2016’da sandıktan çıkacak isim ABD başkanlığını kazanacak.
Adaylar arasında televizyon tartışmaları, Amerika’da başkanlık seçim sürecinin vazgeçilmezlerinden. Demokratik şeffafiyet ve olgunluğun göstergesi. Seçmene saygının gereği. (Türkiye’de benzer TV münazaralarının artık yapıl(a)maması, demokrasi liginin alt sıralarına düşmüş olmaktan kaynaklanıyor) Cumhuriyetçiler Demokratlardan çok daha önce ve fazla sayıda televizyon tartışması yaptığından şu sıralar Amerika’da dikkatler Cumhuriyetçi adaylara fazlaca yoğunlaşmış durumda.
Çarşamba günü ikincisi yapılan ve CNN televizyonunca organize edilen Cumhuriyetçi adaylar tartışması, kamuoyunun siyasetçileri biraz daha tanımasına katkıda bulundu. Anketlerde öne çıkan 11 Cumhuriyetçi aday canlı yayında üç saat ayakta durarak üç bağımsız gazetecinin sorularına cevap verdiler. Bazı sataşmalar olsa da, genelde seviyeli ve medeni bir tartışma yaptılar.
GÖZLER DONALD TRUMP’TA
Tartışma sırasında gözler en çok Cumhuriyetçiler arası yarışta önde giden ünlü milyarder işadamı ve televizyon yıldızı Donald Trump’taydı. Kendine has jest ve mimikleri, açık sözlülüğü, iddialı siyasi görüşleri, popülist söylemi, tepeden bakan tarzı, muazzam özgüveni, şahsi sataşmaları ve tabii ki mali gücü ile yarışın en dikkat çekici isimlerinden biri Donald Trump. O nedenle CNN tartışmasının zihinlerde en çok kalan sahneleri, Trump’ın tartışmalı yorumları, diğer adayların ona verdiği cevaplar ve karşı hamleleri idi.
Yarışın bir başka önemli siması, eski Florida Valisi Jeb Bush. Evet, yanlış duymadınız. Bush ailesi, 41. başkan baba George H. Bush ve 43. başkan George W. Bush’tan sonra piyasaya yeni bir başkan adayı daha sürüyor. Jeb Bush, babası kadar derin, kardeşi kadar doğal bir izlenim vermiyor. Biraz tutuk ve ketum. Ancak beyefendiliği, makuliyeti ve yönetim tecrübesi ile Cumhuriyetçi Parti’deki merkez damarın öncelikli tercihlerinden. Bakalım karşısına Demokrat cenahtan Hillary Clinton çıkarsa, 1992’de babasını ikinci dönem başkanlıktan mahrum bırakan Bill Clinton’la yarım kalan aile hesaplaşmasını tamamlayabilecek mi?
Cumhuriyetçi adaylar arasında sivrilen diğer isimler Dr. Ben Carson, senatörler Marco Rubio, Ted Cruz, Rand Paul; Valiler Scott Walker, Chris Christie; iş kadını Carly Fiorina ve eski Vali Mike Huckabee. Geçen haftaki televizyon tartışmasında Trump’un en yakın takipçisi Carson bekleneni pek veremedi. Anketlerde üst sıralara yerleşmesiyle birçok gözlemciyi şaşırtan siyahi beyin cerrahı, sakin üslubuyla takdir topluyor. Tartışmada hanesine en çok puan yazdıran ise Hewlett-Packard’ın eski CEO’su ve tek kadın aday Carly Fiorina oldu. Fiorina, keskin zekası, güçlü hitabeti ve cuk diye oturan cevaplarıyla Trump’ın maçoluklarının hakkından gelmeyi başardı.
SEÇMENİN WASHINGTON ANTİPATİSİ
İdeolojik ve fikri farklılıkları ne kadar fazla olursa olsun gerek Demokrat gerek Cumhuriyetçi seçmen tabanında ortak bir şey var: Washington antipatisi. Amerikan halkı, başkentlerinin ülkenin hayati sorunlarına kalıcı çözümler üretemediği, siyasetçilerin Washington’da çıkar çarklarına kendilerini kaptırarak halktan uzaklaştığı görüşünde. İronik şekilde, seçimlerde Washington’ın iplerini ele geçirmenin yolu, Washington’a mesafe koymaktan ve eleştirmekten geçiyor. Bu bağlamda Washington bagajına sahip olmayan ve siyaset dışından gelen isimlere halk pozitif önyargıyla bakabiliyor. Cumhuriyetçi adaylardan Trump, Carson ve Fiorina bu durumu en çok siyasi kazanıma dönüştürenler arasında.
Uzun ve şeffaf parti içi ön seçim sürecinin demokrasiye katkıları yanında bazı dezavantajları da yok değil. Daha dengeci ve ortacı isimler tabandan alacağı oy kaygısıyla aşırı söylemlere savrulmak zorunda kalabiliyor. Cumhuriyetçi Parti’de yelpazenin uç kanatlarında yer alan Çay Partisi hareketinin ve evanjelik Hıristiyanların beklentileri, tüm adayların kampanyalarını etkiliyor. Senatör Ted Cruz Çay Partisi’nin, eski Senatör Rick Santorum ve eski Vali Huckabee evanjeliklerin gözdelerinden. Parti adaylığını kotarma şansları çok yüksek değil ama favori adayları kendi tabanlarının pozisyonlarına çekmede etkili olabilirler.
Cumhuriyetçilerin kampanya gündeminin merkezinde Obama ve İslam karşıtlığı var. Obama, muhafazakar tabanın en rahatsız olduğu Amerikan başkanlarından biri. Kültürel önyargılar had safhada. Cumhuriyetçilerin önemli bir kısmı Obama’nın Müslüman ve sosyalist olduğuna inanıyor. Ülkeyi sevmediği, gizli gündemi olduğu görüşleri çok yaygın. O nedenle Amerika’yı Obama’nın elinden kurtarıp yeniden inşa etme ve eski gücüne kavuşturma teması Cumhuriyetçi siyasetçilerce sıkça kullanılıyor.
Ön plana çıkan diğer Cumhuriyetçi gündemleri arasında ise şunlar var: Obama’nın sağlık reformunu iptal ya da revizyon, daha etkin ve müdahaleci dış politika, vergi reformu, kürtajı dizginleme, yerel enerji kaynaklarını kullanma. İran’la nükleer anlaşma karşıtlığı ve İsrail yanlısı yaklaşımlar yaygın. Muhafazakar tabanda İslam’a ve İslam dünyasına tehdit nazarıyla bakanların fazla olması, siyasetçilerin söylemlerine yansıyor.
Cumhuriyetçiler Beyaz Saray’ı sekiz yıl Demokratlara kaptırmış olmanın acısıyla 2016 seçimlerine hırsla asılıyor. Demokrat cephedeki en güçlü başkan adayı Hillary Clinton’dan hiç hazzetmiyorlar. Kısacası ABD’yi renkli ve zorlu bir başkanlık yarışı bekliyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment