Arif Özutku
Eski Yazıları
- Hakikate ermek için bugünleri görmek gerekiyormuş
- Takke Düştü, Kipa Göründü
- Evrensel barış artık hayal değil
- Efendimiz’in, Dindar Nesilden Anladığı
- Gözümüz aydın, paralel Türk Okulları geliyormuş
- Mevlana Yürekli Öğretmenler
- Kayyımları Eğitim Kurumlarına Gönderenler Kendilerinden Ne Bekliyorlar?
- Obama’nın Türk Okulları’nda Gördüğü
- Evdeki Yangın, Mutfaktaki Girdap
- Fehmi Koru’ya Cevap
- Daha eski yazılarını gör...
Tunus’lu Şeyh Melih Amca Hizmet Hareketini Anlatıyor
Tunus’ta gerçekleştirdiğim seyahatin ikinci günü arkadaşlar akşam çayını Melih Amcanın evinde içeceğimizi söylediler.
Melih Amca da kimdir diye kendilerine sorduğumda, elleriyle aracın radyosunu işaret edip şu an sohbet eden kişi odur cevabını verdiler. Radyoda yaşlı bir ses çok fasih bir Arapçayla Efendimiz’i (sav) anlatıyordu. Ayet ve hadisler eşliğinde süslediği sohbeti dinleyenleri mest ediyordu. Onu radyoda dinlerken ruhumu akşam kendisiyle yapacağımız görüşmenin heyecanı sarmaya başladı.
Akşam namazlarını kılıp vakit kaybetmeden Melih Amca’nın evine doğru yola koyulduk. Yaşı yetmişlerde olsa da oldukça diri görünen Melih Amca bizi kapıda karşıladı. Tek tek hepimize sarılıp ardından bizleri içeri buyur etti. Önce arkadaşlar beni tanıtılar, sonrasında ise nefes almaksızın onu dinlemeye başladık. Adının Melih Maraşi, babasının Türk, annesinin Suriyeli olduğunu, Halep’te doğduğunu ve doktorasını bitirdikten sonra bir süre Kuveyt’te Arap Birliği’nde diplomatlık yaptığını ilk tanışma esnasında kendisinden öğrendik.
Gençlerimize Tebliğde Bulunsanız
Melih Amca tam bir mübelliğ. Kuveyt’te Arap Birliği’nde görev yaptığı zamanlarda sürekli çevresindekilere bir vesile ile Efendimiz’i (sav) anlatırmış. O dönemde Avustralya’ya yerleşmeye ve oradaki insanlara Hakkı hakikati anlatmaya karar vermiş. Ama Tunus elçisi kendisine gelip sizin dine hizmet etme isteğinizi gıpta ile takip ediyorum. Keşke Avustralya’ya değil de benim ülkeme gelseniz. Gençlerimize tebliğde bulunsanız. Kimi gençlerimiz nefislerinin, kimi gençlerimiz misyonerlerin elinde kaybolup gidiyor demiş. Bu samimi teklif üzerine Melih Amca tam 47 yıl önce Tunus’a gelip yerleşmiş.
Yerleştikten sonra camilerde namaz kıldırmış, insanlara sohbet etmiş, konferanslar vermiş, radyo programları yapmış, televizyonlara çıkmış gazetelerde yazılar yazmış. Kısa sürede halk tarafından Şeyh Melih diye bilinir olmuş. Zamanla Tunus vatandaşlığına geçen Melih Amca insanların sevgilisi haline gelmiş. Tunus’ta pek çok kişi kendisini tanıyor ve hürmet gösteriyor.
Melih Amca hayat hikâyesinden ve Tunus’a gelişinden kısaca bahsettikten sonra kendi eliyle bizlere çay ikram etti. Arkadaşlar elinden tepsiyi alıp servisi yapmak istedilerse de olmaz sünnete uygun olan ev sahibinin ikram etmesidir dedi. Biz çaylarımızı yudumlarken o söze şöyle başladı: Bundan dört sene önce hayatımın en önemli dönüm noktasını yaşadım. 2011 yılı Ocak ayıydı. Devrim yaşanıyordu ve ülkede güvenlik tamamen ortadan kalkmıştı. Evler yağmalanıyor, insanlar öldürülüyordu. O zaman mahalleli olarak bir karar aldık. Sokağımızın iki tarafına barikat kurup, kendi güvenliğimizi sağlayacaktık. Mahalleye her giren çıkan insan kim bilmek istiyorduk. Bir gün iki delikanlı geldi. Bunlar bizim gençlere hiç benzemiyorlardı. Giyim kuşam ve tavırları başkaydı. Siz kimsiniz, nereye gidiyorsunuz diye sorduk. Biz Türk’üz, bu mahallede oturuyoruz, evimize gidiyoruz dediler. Türkiye’den üniversite okumaya gelen bu iki delikanlıyı daha önce hiç fark etmemiştim. Onlara ben de sizin gibi Türküm, aslen Halepliyim dedim.
Bu çocuklar bir gün sonra beni evimde ziyarete geldiler. Onlarla olan dostluğum her geçen gün daha da ziyadeleşti. Bu çocuklar bana çok sıcak ve farklı geliyordu. Yıllardır onlar gibi insanlar yetiştirmek istemiştim. Kendilerini yakından tanımaya başlayınca ideal insan diye düşündüğüm örnek neslin birer numunesi olarak görmeye başladım. Onlarla olan dostluğumuz vesilesiyle Hizmetle tanıştım. Kendilerinden Hizmeti ve Hocaefendi’yi dinledim. Sonrasında Hira dergisinin editörü Nevzat Savaş beyle görüştüm. Daha sonra Nevzat Bey tarafından tertip edilen Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki konferanslara konuşmacı olarak katıldım.
Beni Hizmetle Tanıştıran Rabb’ime Sonsuz Şükürler
Ben hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Bu iki delikanlının bizim sokakta ev tutması, onlarla bir şekilde tanışmam, beni ziyaret etmeleri ve sonrasında Hizmet’i tanımam bunların her biri Allah’ın birer lütfudur. Bu yüzden ahir ömrümde beni bu güzel insanlarla tanıştıran Rabb’ime sonsuz şükürler ediyorum.
Hizmete hayranım zira Hizmet âlem-i İslam’ın en önemli problemine çözüm üretiyor. Bugün İslam âleminin en önemli problemi kaynak sıkıntısı veya ibadet eksikliği değildir. Bugün en önemli problemimiz ahlaklı insan yetiştirme problemidir. Camiye girip içeride namaz kılan insanların bile ayakkabısının çalınması korkusunu yaşadığı bir toplumda ahlak dibe vurmuş demektir. Müslüman ahlakını kaybettiğinde koskocaman bir hiç olur.
Hizmetin yetiştirdiği ahlaklı insanlardan bir örnek vereyim. Türkiye’ye konferans vermek için ilk gittiğimde bir Hizmet kurumunda misafir olduk. Ama bizi misafir ettikleri odaların kapı kilitleri yoktu. Bizi götüren Nevzat Bey’e bizi bu kadar uzaklarda misafir ediyor olmanız ne güzel ama şahsi eşyalarımızın olduğu odaların anahtarlarının olmaması sizce mantıklı mı diye sordum. Nevzat Bey sakın endişe etmeyiniz bizim kurumumuzda hırsızlık olmaz, olursa size kaybolan eşyanızın yüz katını öderiz, dedi. Bu söz bana çok tesir etti.
İslam âlemine bakıyorum ve dünyaya ne vadediyor diye kendi kendime soruyorum. Eliyle pilav yiyen, silahlı, saçı sakalı birbirine karışmış, hırpani kılıklı insanlar diğer dinlere ve toplumlara ne vadedebilir ki diye düşünüp üzülüyorum. Ama ardından Hizmet’teki kardeşlerime bakıyor, modern görünümlerini Efendimizin ahlakıyla birleştiren bu insanlarla dünyanın bütün kültür ve medeniyetlerine sunacağımız bir mesajımız var diyerek umutlanıyorum.
Hocaefendi sıradan bir insan değildir. Dünyanın yüz altmış ülkesine gidip her birinden tam not alan insanları yetiştiren bir insana siz sıradan bir insan nazarıyla bakamazsınız. Onun bu kadar güzel işlere vesile olmasının sırrı sadakati ve ihlasında gizlidir. Doğru olanı söylüyor ve yapıyor. Karşılığında ise sadece ama sadece Allah rızasını bekliyor. Onun sadakatinin delili doğruyu korkmadan söylemesi, ihlasının delili ise mütevazı hayatıdır. Allah da onu seviyor. Hadisteki ifade buyurulduğu gibi meleklerine ve yer ehline de sevdiriyor.
Onun Yakini Tam
Ben Arap dünyasında yapılan İslami hizmetleri yakinen tanırım. İçlerinde çok büyük kalabalıklara tesir eden büyük âlimlerin yer aldığı yapılar da var. Ama içlerinden neredeyse hiçbiri okul, üniversite, gazete, televizyon, hastane gibi gündemlere sahip değiller. Genelde müntesiplerine çok ibadet etme telkininde bulunurlar. Ama benim Hocaefendi’de gördüğüm bir başka farklılık şudur ki; o dünya ve ahireti birbirinden ayırmıyor. Hem kulluk, hem gayret diyor. Bütün bu büyük işlerin altına arkadaşlarını sokarken de yakini tam. Aynı Hz İbrahim’in ateşe atılmadan önceki veya Hz Yusuf’un kuyuya atıldığı zamandaki yakini gibi. Allah’ın kendisini yarı yolda bırakmayacağını biliyor. Bu husus benim çok hoşuma gidiyor.
Bu aziz hizmete mensup insanların her birine ben bulunduğum her yerde kefil olmaktan çekinmiyorum. Katiyetle sahip oldukları nebevi ahlakın onlara yanlış şeyler yaptırmayacağını iyi biliyorum. En küçüğünden en büyüğüne kadar bu insanların alkışlanması gerektiği kanaatine sahibim. Zira yapılan muazzez işler yapanları aziz kılıyor. Ben her birine gıpta ettiğim bu arkadaşlara dua ederken son nefeslerine kadar hizmet etmelerini Rabb’imden niyaz ediyorum. Gene hadisin ifadesi ile onlara henien leküm ( sizlere helal olsun, tebrik ederim) diyerek müjde vermek istiyorum, dedi.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment