Arif Özutku
Eski Yazıları
- Hakikate ermek için bugünleri görmek gerekiyormuş
- Takke Düştü, Kipa Göründü
- Evrensel barış artık hayal değil
- Efendimiz’in, Dindar Nesilden Anladığı
- Gözümüz aydın, paralel Türk Okulları geliyormuş
- Mevlana Yürekli Öğretmenler
- Kayyımları Eğitim Kurumlarına Gönderenler Kendilerinden Ne Bekliyorlar?
- Obama’nın Türk Okulları’nda Gördüğü
- Evdeki Yangın, Mutfaktaki Girdap
- Fehmi Koru’ya Cevap
- Daha eski yazılarını gör...
Mevlana Yürekli Öğretmenler
Üniversiteyi Konya’da okudum. Tahsilim esnasında sık sık Hazreti Mevlana’nın türbesini ziyarete giderdim.
Hazretin hayranları sadece bizlerle sınırlı değildi. Türbesine dünyanın dört bir yanından ziyaretçiler gelirdi.
Türbesinin hemen yanı başında, yere bağdaş kurup oturmuş bir Japon’u veya elindeki tesbihi çekip bir şeyler mırıldanan bir Alman’ı görmek onun dergâhında tuhaf bir durum olarak karşılanmazdı.
Türbeyi ilk ziyaret ettiğim günlerde safiyane olarak tüm ziyaretçilerin Müslüman olduğunu düşünürdüm.
Ta ki Hazretin Avrupa’dan gelen bir hayranıyla karşılaşana kadar.
Siz Müslüman mısınız diye sorduğumda net bir ifadeyle ‘Hayır’ demişti bana.
Aldığım cevap beni çok şaşırtmıştı. Müslüman olmayan bir insan neden Hazreti Mevlana’nın türbesine gelip onu ziyaret ederdi?
Şaşkınlığımı giderme adına hemen ikinci sualimi kendisine tevdi ettim. Peki, nedir sizi buraya çeken dedim?
Verilen ikinci cevap birincisi gibi kısaydı. Ama kafamdaki tüm soru işaretlerini gidermeye yetmişti.
Avrupalı arkadaşım şiir gibi mırıldanarak ‘Sevgi’ deyivermişti.
Yani o beni seviyor, ben de onu seviyorum, o yüzden buradayım demek istiyordu.
Zira Hazret; dini, dili, ırkı ne olursa olsun bütün insanları karşılıksız sevmiş, sevgisini her birini nezdinde bir tutarak göstermişti.
Tüm samimiyetiyle insanlığa seslenmiş, ben seni yaratanın hatırına sevdim, sen sadece insan olduğun için benim için çok değerlisin demişti.
Onun aradaki bütün farklılıkları ortadan kaldıran tertemiz hissiyatı, kendisinden yüzyıllar sonra bile karşılık buluyordu.
Duyguların en büyüğüne yatırım yapan Mevlana’yı tanıma adına binlerce insan bugün bile dünyanın dört bir yanından Konya’ya akın ediyor.
Geçtiğimiz Pazar günü Romanya’nın başkenti Bükreş’te yapılan 14.Türkçe Olimpiyatları Ses Finali’ni internetten izlerken o konuşmayı hatırladım.
Söylenen şarkıları ve alkışlayan seyircileri seyrederken Hazreti Mevlana’yı ve onun misyonunu bir kez daha anladım.
Dünyanın dört bir yanından gelen katılımcıları seyretmek için gene dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler salonu hınca hınç doldurmuşlardı.
Kimler yoktu ki? Paraguay’dan tutunda Kazakistan’a, Bosna’dan tutunda Mozambik’e kadar bütün kıtalardan temsilciler Bükreş’e akın etmişlerdi.
Dini, dili, ırkı birbirinden farklı olan onlarca çocuk söyledikleri Türkçe şarklılarla kendilerini seyreden binlerce gönlü fethediyorlardı
Şarkı söylemek için sahneye çıkan her çocuğun ülkesinin bayrağı mutlaka salonun bir köşesinde seyirciler tarafından coşkuyla sallanıyordu.
Programı sunan spikerlerin, seçilen şarkıların ve yapılan konuşmaların içerisinde en çok geçen kelime sevgiydi.
Sevgi kendisini en güzel anlatan dille yani Türkçe ile binlerce insanın önünde defalarca telaffuz edildi.
Ama o gün kimse konuşmasa, bu muhteşem kalabalık gene birbiriyle anlaşabilirdi. Zira kalpleri dolduran bu büyük duygu herkesin gözlerinden akıyordu.
Bütün bu insanları o salona kalplerindeki sevgi toplamıştı. Onlar birbirlerini hiç tanımıyorlardı ama çok seviyorlardı.
Türk Okullarının bir ismi de Sevgi Okullarıdır. Bu isim onun misyonuna çok yakışmaktadır.
Sevgi Okullarında görev yapan öğretmenler, yüreklerinde Hz Mevlana’dan bir parça taşımaktadır.
Gel, gel, ne olursan gene gel diyen Hz Mevlana’ya mukabil kim olursan ol, biz senin ayağına geleceğiz diyen öğretmenler artık unutulmaya yüz tutan sevgiyi gönüllerde canlı tutmaya çalışmaktadır.
Öğretmenlerimizin din, dil, ırk ayırmadan gittikleri ülkelerin insanlarına sundukları en büyük sermayeleri sevgi dolu kalpleridir.
Sadece insan olması münasebetiyle değer verdikleri öğrencilerinden de aynen Hz Mevlana’yı seven hayranları gibi karşılık görmüşlerdir.
Can-ı gönülden söyledikleri Türkçe şarkılarla öğrencileri, öğretmenim ben sizi ve sizinle birlikte bütün insanlığı çok seviyorum demektedirler.
Sevginin olduğu yerde kavganın, ötekileştirmenin, hakaretin yeri olmaz.
Birbirinden farklı insanları ancak ve ancak kâinatın hamuru olan bu duygu birbirine yaklaştırabilir.
Aynen 14. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Ses Finali’nde gördüğümüz gibi.
Anadan, babadan, yardan, vatandan geçip, dünyanın dört bir yanına hicret edip giden öğretmenlerimize bütün dünya çok şey borçlu.
Onlar yaptıkları sevgi merkezli eğitim faaliyetleriyle, dünyayı daha yaşanır bir yer haline getirdikleri gibi, özümüzden çok uzaklarda olan bizleri de kendimiz olmaya davet etmekteler.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment