Arif Özutku
Eski Yazıları
- Hakikate ermek için bugünleri görmek gerekiyormuş
- Takke Düştü, Kipa Göründü
- Evrensel barış artık hayal değil
- Efendimiz’in, Dindar Nesilden Anladığı
- Gözümüz aydın, paralel Türk Okulları geliyormuş
- Mevlana Yürekli Öğretmenler
- Kayyımları Eğitim Kurumlarına Gönderenler Kendilerinden Ne Bekliyorlar?
- Obama’nın Türk Okulları’nda Gördüğü
- Evdeki Yangın, Mutfaktaki Girdap
- Fehmi Koru’ya Cevap
- Daha eski yazılarını gör...
Bir Kurban, Binlerce Dua
Almanya’dan Mehmet Kurt Bey geçen sene kurban dağıtımı münasebetiyle gittiği Burkina Faso’da başından geçenleri şöyle anlatıyor:
Yola çıkmadan önce valizimi hazırlayan eşimin ve çocuklarımın benimle beraber aynı heyecanı yaşadığını görmek beni mutlu etti. Yapılacak hizmetin büyüklüğünün gelemeseler bile onların da ruhlarını sarmış olduğunu hissettim. Dualarla kapıdan beni uğurladılar. Şimdi ilk istikametimiz İstanbul. Oradan Burkina Faso’ya uçacağız.
İstanbul’dan bindiğimiz Burkina Faso uçağı daha önceden hiç görmesem bile bana oldukça aşina gelen simalarla dolu. Yolcuların pek çoğu ellerindeki Kur’an-ı ve Cevşen’i okuyor. Avrupa’nın ve Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen bunca insanın ortak bir derdi var. Bu mukaddes kurban bayramı günlerinde Afrikalı kardeşlerinin yanında olabilmeyi istiyorlar. Altı saatlik uçuş bu heyecanla sanki bir saatmiş gibi geçiyor. Uçağımız başkent Ouagadougou semalarından aşağılara doğru nazlı bir anka kuşu gibi süzülmeye başlıyor.
İndiğimiz havaalanı oldukça küçük görünüyor. Fakat saatler öncesinden gelip bizi karşılamak için bekleyen gönül dostlarımızı karşımızda görünce bir anda onlar gibi havaalanı da gözümüzde büyüyor. Öğretmen ve belletmen arkadaşlarımızın yardımıyla hiç zorluk çekmeden vize ve gümrük işlemlerimizi tamamlıyoruz. Bize tahsis edilen minibüslere binip kolejimizin yurdunun yolunu tutuyoruz. Kapısından girerken sanki evimizmiş gibi bize sımsıcak tebessüm eden yurdumuza gelince gönlümüz huzurla doluyor. Odalarımıza çıkıp bavullarımızı yerleştiriyoruz. Öğretmen arkadaşlar hepimizi akşam yemeği için yemekhaneye beklediklerini söylüyorlar. Menü tamamen Anadolu kokuyor. Servis edilen türlü, pilav, cacık ve salatayı görünce gözlerimiz bu güzel yemekleri yapan hamarat aşçıları arıyor
Öğretmen arkadaşlara bu lezzetli yemekler için kime teşekkür edeceğiz diye sorunca bizi ellerimizden tutup tamamı yerli ve siyah tenli yemekhane personelinin karşısına çıkarıyorlar. Bir Türk aşçının rahleyi tedrisinden geçmiş olan bu ekip bizden tam not alıyor. Namazlarımızı kılıp istirahata çekiliyoruz. Sabah namazına yurdun nur yüzlü öğrencilerinin ‘’abi namaz, abi namaz’’ seslenişleriyle kalkmak bizleri şaşırtıyor. Namazı kılacağımız salona girdiğimizde şaşkınlığımız bir kat daha artıyor. Zira bizden çok önce kalkmış olan öğrenciler ellerindeki Kur’an ve Cevşen’lerle namaz öncesi sabah virtlerini yapıyorlar. Simsiyah bir inciye benzeyen delikanlılardan bir tanesinin yanık sesiyle kamet getirmesinden sonra namaza duruyoruz.
Bugün uzun bir gün olacak. Yapılacak çok iş var. Vakit kaybetmeden sabah kahvaltısına geçiyoruz. Menüde sucuklu yumurta, melemen, krem çikolata, peynir, zeytin başta olmak üzere pek çok zenginlik mevcut. Öğretmen arkadaşlar bizim kendilerine ikram için getirdiğimiz yiyecekleri de bize servis ediyorlar. Aşçılar bir kez daha teşekkürü hak ediyorlar.
Kahvaltıdan sonra kurban kesimi ve dağıtımı için gelmiş ekipler okulun önünde toplanıyorlar. Dağıtım yapılacak. Beni ve arkadaşlarımı 370 km uzaklıktaki bir beldeye veriyorlar. Bizi götürecek aracın şoförü kesimin yapılacağı beldenin muhtarının oğluymuş. Hemen yola koyuluyoruz. Gideceğimiz yolun çok az kısmı asfalt kalanı stabilize. Takip ettiğimiz yolun sağında ve solunda bataklığı andıran göletler var. Köyler suyu bulanık akan bu göletlerin yanına kurulmuş. Kadınlar bu suda çamaşır yıkıyor, çocuklar aynı suda yüzüyor, maalesef insanlar hayvanlarla beraber bu sudan içiyorlar.
Takriben 5 saatlik tozlu dumanlı bir yolculuktan sonra kesimin yapılacağı beldeye varıyoruz. Köylüler bizim geldiğimizi görünce karşılamak için motosikletlerle köyün dışına çıkıyorlar. Düğün alayı gibi kornoya basarak köye giriyoruz. 20 büyükbaş hayvan köyün meydanında kesim için bekliyor. Köy meydanında kilometrelerce uzaktan gelmiş yüzlerce insan var. Çoluk çocuk, yaşlı genç kadın erkek herkes bir parça et alabilmek umuduyla kesilecek kurbanlar için buradalar. İzdiham yaşanmaması için askerler de getirilmiş. Güneş altında saatlerdir bekleyen bu garibanları daha fazla bekletmemek için hemen kesim işlemlerini başlatıyoruz. İsimler okunuyor, vekaletler veriliyor, tekbir sesleri eşliğinde kurbanlar kesilmeye başlanıyor.
Köylünün yardımıyla 20 kurban bir buçuk saatlik bir zaman diliminde kesilip parçalanıyor. Bir taraftan da arkadaşlar parçalanan kurbanları ihtiyaç sahiplerine elleriyle dağıtıyorlar. Alanların yüzünde büyük bir sevinç. İçten teşekkürleri kurbanlarını ileten bütün gönül dostlarımız adına kabul ediyoruz. Aldıkları etleri belki bir yıl içerisinde azar azar tüketecek olan bu garibanların duasını almak bütün yorgunluğumuzu alıyor. Getirdiğimiz şekerleri sevgi dolu gözlerle etrafımızda dolaşan çocuklara dağıtıyoruz. Annesi için kurban eti ne ifade ediyorsa bizim verdiğimiz bayram şekerleri de çocukların dünyasında aynı şeyi ifade ediyor.
Öğle namazlarını kıldıktan sonra ikinci kesim bölgesine doğru hareket ediyoruz. Dönüş yolumuz üzerindeki farklı bir köyde 10 büyükbaş hayvan daha kesilecek. İkindiye doğru girdiğimiz köyde halk sabah erken saatlerden beri bizi beklemekte. Önce ikindi namazını eda ediyor ardından kesim işlemlerini başlatıyoruz. Aynı pratiklikle kesimler yapılıyor, etler parçalanıyor, ailelere teslim edilip dualar alınıyor. Bitkin halde okulumuza dönüyoruz. Kesim için giden bütün ekipler dönmüşler. Her biri birbirinden farklı beldelerde kurbanları kesmiş ve dağıtmışlar. Yorgunluğa rağmen aynı tatlı tebessüm hepsinin çehresinde. Söz birliği etmişçesine ‘’ne iyi ettik de geldik, bu garibanların duasını aldık’’ diyorlar.
Bana Burkina Faso’da ne gördün diye soracak olursanız başkentte yaşayan küçük bir azınlık dışında tamamen köylerde yaşayan muhtaç bir halk gördüm. Ne doğru dürüst barınacakları evleri, ne yiyecek ekmekleri, ne de içecek temiz suları var. Sazdan samandan evlerde yaşayan halkın eşya namına sahip olduğu şey birkaç parça tas ve tabaktan ibaret. Yokluk halkın öz güvenini almış, hayata dair doğru dürüst beklentileri kalmamış. Dolayısıyla yapılan yardımlar kendileri adına çok şey ifade ediyor. Özellikle Anadolu’nun cefakâr hizmet erleri tarafından açılmış olan Türk Okulları ülkedeki en büyük boşluğu dolduruyor. Yetiştirdiği donanımlı insanla geleceğe ümitle bakmalarına sebep oluyor.
Kurban bayramında yapılan yardımlarla alakalı bir cümle söyleseydin ne derdin diye soracak olsanız cevaben, kurbanları kesmek için oraya kadar giden insanların edilen duaya olan ihtiyacı, fakir halkın ete olan ihtiyacından çok daha fazla derdim
Allah her bayram bu kardeşlerimizin dualarını almayı bizlere nasip etsin inşallah.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment