Ayşin Koca
Eski Yazıları
- Dünyadan haberdar olmak istemiyorum!
- Bilmek üstüne
- Gurbetten bir kaç kelam
- Lawê mın, em ê çı pîroz bıkın! (Evladım neyi kutlayacağız!)
- ‘Küçük Şey Yoktur’ İftarları
- Ayşin Koca - Joe Frazier’ı yenmek ya da Muhammed Ali olmak
- Ayşin Koca - Annelik Üstüne
- Ayşin Koca - Bir Laik Vardı Diyenler
- Ayşin Koca - Çocukluk Hikayelerimiz
- Ayşin Koca - Ümit Güzel Şey
- Daha eski yazılarını gör...
Lawê mın, em ê çı pîroz bıkın! (Evladım neyi kutlayacağız!)
Gönül Yarası filminin belki de en güzel sahnesidir Dünya’nın Kürtçe şarkıya ağladığı sahne. Şarkıyla birlikte gözyaşlarına boğulan Dünya’ya (Meltem Cumbul) Nazım (Şener Şen) ‘’Kürtçe biliyor musun?’’ diye sorar.
“Hayır”, der Dünya.
“O zaman niye ağlıyorsun?”
“Bu şarkıya ağlamak için Kürtçe bilmeye gerek yok be abi” der Dünya. Dünyanın binbir türlü halini görmüştür. Bir eğitimi yoktur, saftır, temiz yüreklidir.
Dünya kadar saf mı yüreklerimiz bilmem ama şu bayram günü ağlanacak halde olduğumuzu görmek için yüksek stratejik analizlere ihtiyaç yok.
Neden hapsedildiğini bile bilmediği halde kaç bayramı sevdiklerinden uzakta mahpus geçirenleri anlamak için, onların eşi, çocuğu, bekleyeni olmaya gerek yok. Ömürlerinden çalınan geri dönüşsüz o zamanların sızısını duymak, birazcık kalp taşıyan herkes için mümkün.
Veya köprü açılışı ile arada kaynayan ölümlerin, geride bıraktıkları boşlukları doldurmanın öyle kolay olamayacağını bilmek için, ölen ya da ölen yakını olmaya hiç gerek yok. Sabah işe diye yolladığınız sevdiceğinizin veya iki gün sonra döner diye yolcu ettiğiniz evladınızın saf kötülükle yitip gittiğine yanmak için ana olmaya gerek yok.
İslam aleminin en büyük bayramının arefesinde, Peygamberin (sav) güzide türbesine bomba atmakta beis görmeyen adı Müslüman ama ne olduğu belli olmayan insanların varlığının nasıl bir felaket olduğunu hissedebilmek için, orada olmaya gerek yok. Her yönden taarruz altında olan İslam aleminin bir bayram gününde bile ortak bir kararda buluşamayacak kadar ayrık ve kopuk olduğuna yanmak için samimiyetle inanan bir kalbe sahip olmak yeter.
Ülkenin bir yanında neden öldüğünü bilmeyen insanlar, öte tarafında hakkında hiç bir fikri olmadığı halde bu ölümlere alkış tutanların varlığı ile toplumun nasıl da paramparça edildiğine şahit olup da, kaygı duymamak, içi yanmamak mümkün mü?
İftar çadırında yemek kuyruğundan yaka paça atılan Suriyeli çocuğun kalp kırgınlığını anlamak ya da iftarda sofrasına koyacak bir şey olmadığı için intiharı bir çözüm gören üç çocuk babası inşaat işçisinin psikolojisini idrak edebilmek için atmaya devam eden bir kalbinizin olması yeter de artar bile.
İnsan, çoğu zaman kendisini üzen şeyleri görmezden gelme eğilimindedir. Elinden bir şey gelmediği için onu görmemeyi tercih eder. Zanneder ki, eğer görmezden gelirse, o şey dünyasından çekip gidecek, böylece kafa ve kalp konforuyla yaşamaya devam edebilecek.
Öncesini bilmem ama bunun artık mümkün olmadığı bir dünyaya doğdu Ramazan Bayramı. Gözünüzü nereye kaydırsanız, zulüm, ölüm, cehalet ve sefalet. Acıyı ilk elden yaşamak zorunda kalmadan, yaşayanların haline kulak vermek, kalp kabartmak, yürek sızlatmak lazım.
Bu ağıta ağlamak için Kürtçe bilmeye gerek yok, Dünya haklı. Hala atan bir kalbe ve yitmemiş bir insanlığa sahipseniz acıyı hissedersiniz mutlaka.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment