Arif Özutku
Eski Yazıları
- Hakikate ermek için bugünleri görmek gerekiyormuş
- Takke Düştü, Kipa Göründü
- Evrensel barış artık hayal değil
- Efendimiz’in, Dindar Nesilden Anladığı
- Gözümüz aydın, paralel Türk Okulları geliyormuş
- Mevlana Yürekli Öğretmenler
- Kayyımları Eğitim Kurumlarına Gönderenler Kendilerinden Ne Bekliyorlar?
- Obama’nın Türk Okulları’nda Gördüğü
- Evdeki Yangın, Mutfaktaki Girdap
- Fehmi Koru’ya Cevap
- Daha eski yazılarını gör...
Efendimiz’in, Dindar Nesilden Anladığı
Peygamberlerin sahip olduğu pek çok veçhe vardır.
Mesela onlar lider, kahraman, komutan ve bilge insanlardır.
Ama bu veçhelerden peygamberlik misyonuna en çok yaklaşanı öğretmen olmalarıdır.
Peygamberler ne yapmıştır diye sorsanız onlar ömürleri boyu nesil yetiştirmişlerdir derdim.
Yani onca yanlışın içinde, en doğruyu öğreterek insan eğitmişlerdir
Efendimiz (sav) bu yönünü, ”Ben ancak öğretmen olarak gönderildim” sözleriyle bizzat ifade buyurmuştur.
Evet, Efendimiz (sav) hem bir öğretmendir, hem de bir okullar genel müdürüdür.
Son nefesine kadar her fırsatta talebe okutmuş ve insan yetiştirilmesini sağlamıştır.
Peki, o (sav) insanı nerede yetiştirmiş ve onları yetiştirirken hangi eğitim programını uygulamıştır diye bir soru aklınıza gelmiş olabilir.
Efendimizin (sav) ilk eğitim verdiği okul, Hz Erkam bin Erkam’ın evidir. Toplamda altı yıl bu okul hizmet vermiştir. Sahabenin ilkleri bu okulda eğitim görmüşlerdir.
Müslümanların kendilerine uygulanan boykot döneminde topluca taşınıp yaşamak zorunda kaldıkları Şi’b-i Ebu Talib yani Ebu Talib’in mahallesi de onun başka bir okulu olmuştur. Bu okul ise üç sene faaliyet göstermiştir.
O (sav), Taif’e giderken bana okul açacak bir yer verin, orada talebe eğiteyim diye gitmiştir.
Sınıfının zeki öğrencilerinden Hz Musab’ı hicretten önce Medine’ye okul açması için göndermiştir.
Medine’ye hicret ettikten sonra yaptığı ilk işlerden bir tanesi mescidinin arka kısmına yurdu da olan bir okul inşa etmek olmuştur.
Onun açtığı o okula Suffa Mektebi denmiştir.
Medine’de açılan tek okul Suffa Mektebi değildir. Medine’de civarıyla beraber Efendimiz’in (sav) açtığı kırktan fazla okul vardır.
Bu okullar günümüze cami olarak geldiği için halk tarafından ibadet mekânı zannedilmektedir.
Sabah namazından sonra yaptığı sohbetler ve eşlerinin bayanları eğitmek için verdiği derslerde onun eğitim programının bir parçasıdır.
Bu okullarda okuyan talebeler mezun olduktan sonra dünyanın çeşitli yerlerine yine okul açmak için gitmişlerdir.
Efendimiz’in vefatından sonra sahabe de onun bu hassasiyetini devam ettirmiştir.
İslam dini ve medeniyeti bütün dünyaya bu şekilde ihraç edilmiştir.
Şimdi gelelim Efendimiz’in (sav) yetiştirdiği nesle ve o neslin sahip olduğu vasıflara.
Günümüzün popüler ifadesiyle o (sav) dindar bir nesil yetiştirmiştir.
Ama günümüz dindarlık anlayışı ile onun (sav) dindarlık anlayışı arasında çok fark vardır.
Zannediyorum Efendimiz’in (sav) eğitim programını anlatınca bu fark daha iyi anlaşılacaktır.
Efendimiz’in (sav) eğitim programı sırasıyla inanç, ahlak ve ibadetten oluşmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de bu eksende inmiştir.
Yani önce insanlara iman hakikatlerini anlatmış sonra ahlaki erdemleri öğretmiştir.
En son ibadet hassasiyeti geliştirmiştir.
Namaz hicretten bir buçuk yıl kadar önce Miraç gecesinde yani 11.yılda farz kılınmıştır.
Ramazan orucu, Bedir Savaşından kısa bir süre önce yani 14. yılda tutulmaya başlanmıştır.
Zekât, oruçtan kısa süre sonra oruçla aynı yılda farz kılınmıştır.
Hac, hicretin altıncı yılında yani peygamberliğin 19.yılında emredilmiştir.
Yani Efendimiz (sav) neredeyse Mekke hayatının tümünde, ashabına ibadetten önce imanı ve ahlakı vermiştir.
O (sav) cahiliyenin karanlık döneminde arkadaşlarının her birini birer iman ve ahlak abidesi haline getirmiştir.
Ne hicret öncesi ve ne de hicret sonrası sahabeden tek bir zat için düşmanları benim iki kuruş paramı çaldı, bana yalan söyledi veya (haşa) benim karıma, kızıma baktı gibi ithamlarda bulunamamıştır.
Eğer ahlaki zaafı olan bir tek kişi bile olsaydı onu her yerde serrişte eder, İslam’ı küçük düşürmek isterlerdi. Ama katiyen böyle bir insan karşılarına çıkmadı.
Medine’deki Ensar efendilerimizde muhacirler de gördükleri bu müstesna ahlak vesilesiyle kolayca İslam’ı benimsediler
Efendimiz ahlaki erdemleri, yetiştirdiği insanın olmazsa olmazı kabul etmiş ‘’İnanıyor ve ibadet ediyor, bazı günahları işlese ne olur?’’ dememiştir.
Sahabenin de aklına İslam’a hizmet için kullanılacaksa alabiliriz, çalabiliriz diye bir ihtimal gelmemiştir.
Efendimiz’in (sav) “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” demesindeki kasıtta budur.
Güzel ahlak peygamberi anlamanın ve mümin olmanın gereğidir.
Efendimiz’in (sav) dindar nesilden anladığı işte tam olarak budur.
O peygamberlik öncesi kendisini insanlara tanıtan güzel ahlakını çevresindeki herkese aşılamıştır.
İçerisinde ahlakın olmadığı bir dindarlık ona göre duvarı olmayan ev gibi işlevsizdir.
Her türlü müptezelliği mubah gören bir anlayışla dindar nesil yetiştiriyoruz demek dindar görünümlü günahkâr yetiştirmektir.
Dindar görünümlü günahkâr yetiştirmek ise dini de Efendimiz’i (sav) de hiç anlamamak demektir.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment