PSİKOLOJİ- Bu insanlardan uzak durun

Narsisizm, ‘Kişinin kendine hayran olması’ şeklinde tarif edilen bir ruh bozukluğu. Özel yeteneklere sahip olduğunu düşünen ve ayrıcalıklar bekleyen narsist karakter sahiplerinin yaygınlaşması, toplumun en büyük problemlerinden.

 ‘Her çağın bir ruhsal bir de fiziksel hastalığı vardır.’ derler. Çağımızın ruhsal rahatsızlığı da narsisizm. Psikologların ‘kişilik bozukluğu’ olarak tanımladığı bu durum toplumun gündemi haline geldi. Eleştirilince öfkelenen, öfkelenince kırmızıya dönen yüzler, etrafa emir ya da hakaret saçan konuşmalar ve ‘ben’ merkezli ruh halleri son dönemin en sık görülen manzaralarından.

Genellikle özgüvenle karıştırılan narsisizmi psikologlar kısaca kişinin ‘kendine hayran olması’ şeklinde açıklıyor. Bencil, hayran kitlelerinden hoşlanan, özel yeteneklere sahip olduğunu düşünen ve bu yüzden ayrıcalıklar bekleyen narsist insanın en büyük özelliklerinden biri eleştirilere kapalı olması.

Uzmanlara göre böylesine kendinden emin bir ruh hali ile alınan kararlar birçok zaman asgari mantık sınırlarını zorlayabiliyor. Derinlemesine düşünmeden, ‘Ben dedim oldu’ mantığıyla hareket eden narsist kişiler için uzmanlar ‘Genellikle yüzeysel düşünürler.’ yorumunu yapıyor. Hele bu kişilerin bir de yaptırım gücü varsa insanlar ‘hayret ede ede’ narsist lideri onaylamak durumunda kalabiliyor. Yani bu kişilik bozukluğu insanın sadece kendisine değil çevresine de zarar veriyor. Uzmanlar başka bir gerçeğe daha dikkat çekiyor. Narsisizmi en çok çevresel etkenler besliyor. Psikolog Prof. Dr. Özcan Köknel, sürekli öven, özel olduğu hissi uyandıran, eleştirmeyen bir çevrenin insandaki narsist özellikleri geliştirdiğini söylüyor. Bu kişilik özelliği doğuştan gelse de gelişmesi tamamen yaşadığı çevre ile ilgili. ‘Etraf bunu besleyen mesajlar verdikçe kişi kendini dünyanın merkezinde görür ve özeleştiri yapma yeteneğini kaybeder.’ diyen Köknel, bu insanlarla bağlantı kurmanın da zor olduğunu anlatıyor.

Köknel’e göre aile ortamında ya da çevreden aldığı övgü dolu mesajlara göre kişi kendine daha fazla ilgi gösteriyor. Bu kişiler zamanla kendini bedensel, ruhsal ve zekâ olarak diğer insanlardan daha üstün ve girişken görüyor. Bu bakış açısı ise zamanla insanın vicdan mekanizmasına bile zarar verebiliyor. Normal hayatında düşük dozlu seyreden narsisizm belirtileri, övgüler arttıkça ve eleştirilerin önü kesildikçe daha çok agresifleşiyor. Buna karşın ‘İnsan insanın aynasıdır’ sözünü hatırlatan ünlü psikolog, ‘bu kişilere karşı hep dev aynası tutuluyorsa kendilerini görmesi imkânsız bir hal alır.’ diyor.

Eleştiriden uzak, abartılı övgü narsisizme sürükler

Narsisizmde tartışılan diğer konu ise bunun bir liderlik özelliği olup olmadığı ya da lider konumundaki insanların çoğunun narsist mi olduğu. Köknel, bu kişilerde liderlik eğiliminin de fazla olduğu görüşünde. Köknel, toplum onu eleştirmeyip içindeki benlik duygusunu beslediğinde o kişinin kendini değerlendirmesinin mümkün olamayacağını söyleyerek, “Çünkü sürekli narsisizmi besleyen mesajlar alıyorsa değişip düzelmesi ve bir özeleştiri yapması da güçleşir.” diyor. Bu kişilik bozukluğunu şeker hastalığına benzeten Köknel, insanda doğuştan var olan bencillik eğiliminin zamanla narsisizme dönüştüğü kanısında. “Nasıl ki şeker hastalığında diyete uygun davranmazsak ciddiyeti artıyor ise narsisizmi de abartılı övgüler gibi çevresel etkiler şiddetlendirir.” diyor. Toplumun yönetici konumundaki insanlara karşı sesli eleştirme yeteneği olmadığı, bunun yerine lüzumsuz iltifatlar yapıldığı düşünülünce de narsisizm, liderler için kaçınılmaz bir hal alabiliyor.

Çağın kişilik bozukluğunu yansıtan bu tutumlar için psikologlar, tepeden yayılan bir dalga halinde toplumun her kesimine yayıldığı görüşünde. Onlara göre, başarının sırrının daha çok bağırmaktan ve daha çok saygısızlıktan geçtiğini zannedenlerin sayısı da giderek artıyor.

Atlatmak üzere olduğumuz yerel seçim sürecindeki manzaralara bakıldığında uzmanların bu görüşü daha çok netlik kazanıyor. Örneğin kredisini artırmak isteyen partililer… Kapasitelerinin üzerinde agresif bir görünüm sergileyen adaylar adeta benlik yarışında geride kalmama savaşı verdi; kimi salondan partiliyi kovdu, kimi kendini eleştiren vatandaşın yaka paça dışarı çıkarılmasını seyretti. Mahalle muhtarlığı seçimlerinde bile, ‘Ey halkım!’ Benim mahallelim her şeyin en iyisini hak ediyor.’ çizgisinde ilerleyen üslup da yayılan narsisizm dalgasının ironik örneklerindendi.

Şiddet dilini alışkanlık haline getirdik

Şiddet dili kullanıldığının altını çizen psikolog Özcan Köknel, “Bu şiddet dilinin ortaya çıkmasında bu söylediklerimiz birer etken. Daha birçok etken var.  Şiddet dilinin tanımı ise insanın mimikleri, hareketleri ve tutumunun karşı tarafta korku veya kaygı oluşturması. Köknel, bu durum devam ettiği sürece uzlaşmanın mümkün olmadığını da ekliyor. Toplumda ön plandaki kişilerin bu dili kullandıkça bir model oluşturduğunu belirten Köknel, “Kendini kabul ettirmek ve var olmak için mutlaka bu dili konuşmamız gerekiyor algısı oluşuyor. Bu yıllar önce başladı, bugün doruk noktasına geldi.” tespitini yapıyor. Yani tepeden gelen, özeleştiriden mahrum dil halka halka tabana yayılıyor. Bilim insanları ne yazarsa yazsın, medyanın gözü önündeki kişilerin her zaman daha etkili olduğunu anlatan Köknel şöyle konuşuyor: “Siz istediğiniz kadar eğitim yapın, şunu bunu yapın. Yumruğunu masaya vuran daha saygın oluyor. ‘Madem ki böyle biz de böyle yaparız’ diye bir model oluşuyor. Psikolojide bunun adına model alarak öğrenme denir.” Örnek alınan konumdaki insanların narsist tavırlarının gençleri ve duygusal davrananları ister istemez etkilediğini savunan Köknel, bu etkilenmenin ise zamanla bir kişilik yapısına dönüştüğünü anlatıyor. Narsist eğilimler insanların sağlıklı karar almasını da etkiliyor. Ancak insanın sosyal bir varlık olduğunu hatırlatan Köknel, “Ben böyle istiyorum diyerek yaşanmaz.” diyor.

Narsisizmin belirtileri

Eleştirilmeye karşı aşırı öfke

Gerçeklikten uzak değerlendirme yapmak

Kendi çıkarları için başkalarını kullanmak

Empati yapma özelliğinden yoksun olmak

Kendisine hayran kitleler olmasını istemek

Aşırı gurur ve mükemmel olduğuna dair inanç

Suçunu kabul etmemek

  

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.