ÇOCUK PSİKOLOJİSİ – Kopyacı anneler ve kopyalanmaya çalışılan çocuklar

Çocuklarımızın kendilerine ait özelliklerini anlamada ve onların gelismelerinde anne-babalara önemli görevler düşmekte.Özellikle anne-çocuk arasındaki ilişkinin kısa ve uzun vadede görülen sonuçları düşünüldüğünde, çocuklarımızı daha iyi tanımanın öneminden bahsetmek istiyorum.

 

O kadar farklılaşmış bir dünyada yaşıyoruz ki, ben bu çağa ‘taklit çağı’ diyorum.

 

Çoğunluğumuz birbirimizi taklit ederek uyuyoruz, giyiniyoruz, evleniyoruz, yaşıyoruz. Görünüşlerimiz, evlerimiz, esyalarımız birbirine benziyor. En fenası, duygularımızı ifade ederken de taklit ediyoruz. İyi eş şöyle şöyle bulunur, şunu söylersen sana iyi davranır, 5 adımda mutlu olma kitapları, ‘Bilmem kaç adımda stressiz yaşarsın’ diyen yaşam koçlarının tekniklerini uygulamaya çabalayanlar…

 

Kopyacı bir ruha sahip olduk. Eğer böyle bir ruhumuz yoksa bile zorla dayatılıyor. Kopya hayat, kopya mutluluk, kopya evlilik ve hatta kopya aşkı yaşar olduk… Herkes birbirinin yaptığı sporu yapmak istiyor, koşmaktan nefret eden bir çok arkadaşımın,sırf arkadaşları gidiyor diye spor klüplerine gittiğini biliyorum. Ne mutlu oluyor; ne de zayıflayabiliyor….

 

Gerçekten kim olduğumuz ve ne istediğimiz tartışmalı artık. Modern hayatın bu çelişkisini yaşamayan var mı? Kendini koruyabilen, dayatmalara direnen, gündelik hayatını kendi yarattığı sınırlar içinde yaşayabilen ve ailesine yaşatabilen? Çok zor olduğunu biliyorum. Hepimizin geldiğimiz köylere geri dönüp, herşeye yeniden ve özgür başlayacağımız hayalini anlatmak istemiyorum. Sadece, taklitle var olunmayacağının ve mutlak yok olunacağının farkındalığını anlatmak istiyorum. Henüz geç değil, çünkü bizim çocuklarımız var. Kopya hayatlarımızı yaşarken  çocuklarımızı birbirine benzetme halidir asıl beni üzen. Herkesin çocuğu piyano öğrenir, baleye gider, tenis oynar… Piyasada pompalanmış ne kadar etkinlik varsa, çocuklar orada. Tabi ki, gidecekler, gitmede sorun yok. 

 

Sorun şu, çocuğunu ne denli tanıyorsun?

 

Tipik bir anne davranışı vardır, muhtemel hepimiz yaparız. Çocuğunu çok özel, farklı zannetmek. Bir anne çocuğunun güzel ve farklı özelliklerinden saatlerce bahsedebilir. Aslında farklı zannettiği çocuğu, diğer çocukların % 95 aynısıdır. Bir annenin en önemli farkındalığı aslında  çocuğunun muhteşem ve özel olmayan hatta kötü olan özelliklerinin bilincinde olması. Yapabiliyor muyuz? Eşimizi, arkadaşımızı , ailemizi, öğretmenimizi, patronumuzu, komşumuzu bir psikolog edasıyla çözmeye çalışırken, hatalarını görmede ustalaşmışken, çocuklarımızın da hatalarını görebiliyor muyuz? Yoksa, görüp de görmemezlikten mi geliyoruz?

 

İşte kopyacı anneler ve kopyalanmaya çalışılan çocuklar yaşamı devam ettiriyoruz. Çocuğuna has özelliklerin farkında olmadan, taklitçi ruha teslim olmuş anne ve babalar için bir kaç kısa bilgi vermek istiyorum:

 

Çocuğun bir çok özelliğinin anneyle ilişkisi vardır ancak çocuğun mizacı da önemlidir. Mizaç genetiktir ancak çevresel faktörlere bağlı olarak da değişebilir. Çekingenlik-uyumluluk-dikkat dağınıklığı-dikkat süresi-etkinlik düzeyi-uyarılma eşiği mizaç özelliklerinden bazılarıdır.

 

Farklı mizaçları kısaca 3 grupta inceleyebiliriz:

 

1- Kolay Mizaçlı Çocuklar : Sakin huylu,beslenme ve uyku düzeninde problem olmayan, değişikliklere uyum gösterebilen çocuklar

 

2-Zor Mizaçlı Çocuklar : Olumsuz duygu durumu (kızgınlık,hırçınlık)içinde olan,değişikliğe kolay uyum sağlamayan ,düzensiz uyku-beslenme   alışkanlıklarına sahip çocuklar

 

3- Yavaş alışan mizaçlı çocuklar: Yeniliğe ve değişikliğe uyumda iki üç nokta arasında yer alan, az hareketli ve zaman zaman hırçın olabilen çocuklar

 

Çocuklarımızın bireysel özelliklerinin ve mizaclarının yeterince farkında olursak çocuklarımızın olumlu ilişki kurmalarını, sosyal etkinliklerinin doğru alanlarda olmasını ve davranış bozuklukluklarının önüne geçmiş oluruz. Emek harcayarak, taklit etmek yerine çocuklarımıza kendi özgünlüğünü bulmalarına yardımcı olabilmek bizim aslı görevimiz.

 

Umuyorum, kendi değerini hiçlemeyen ve kendi özelliklerini yok etmeyen çocuklar yetiştireceğiz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.