Sıtkı Özcan
Eski Yazıları
Reza’nın heybesi
Reza Zarrab, mart ayında ailesiyle birlikte ABD’ye gelirken, bugün yaşananların ne kadarını planlamıştı bilmiyoruz.
Miami’ye iner inmez güvenlik güçleri tarafından tutuklandığında, eşi ve çocuğunu küçük bir Disneyland tatiline getirdiğini söyledi. Bu minik gezinin, tüm dünyanın konuştuğu dev bir davaya dönüşeceğinden haberi var mıydı? Bilemiyoruz. Fakat Zarrab’ın Miami’de demir parmaklıklar arkasına atıldığı 19 Mart tarihinden bu yana ortaya saçılan bilgi ve belgelere bakılırsa bu ihtimal gözardı edilemeyecek kadar yüksek.
Bir kaç valizle ABD’ye gelen Zarrab’ın heybesinden bu süre zarfında milyarlarca dolarlık bir kara para aklama operasyonuyla birlikte bu operasyona aracılık yaptığı iddia edilen ünlü isimler çıktı.
New York’ta açılan dava henüz görülmeye başlamamış olmasına rağmen adı 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ile özdeşleşmiş bazı eski bakanlar, onların aile fertleri ve hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşinin isimleri de dosyaya girdi.
Tahminlere göre henüz buz dağının görünen yüzü.
Çünkü Reza Zarrab ve ‘Başında bulunduğu suç örgütü’nü 2010 yılından bu yana takip eden New York Güney Bölge başsavcısı Preet Bharara, henüz iddianamesini hazırlamadı. Bharara’nın şu ana kadar verdiği bilgiler, Türkiye’de ortalığı sarssa da aslında sadece davanın işleyişi açısından açıklamak zorunda kaldığı bilgiler.
Zarrab, 19 Mayıs 2016’da bir kefalet başvurusu yaptı. Avukatı Benjamin Brafman, müvekkilinin Türkiye’de ciddi yardım faaliyetlerinde bulunan önemli bir hayırsever olduğunu ileri sürdü, Zarrab’ın 10 milyon doları peşin, 50 milyon doları tahville ödenecek bir kefalet bedeliyle tahliye edilmesini istedi.
Başvuruyu alan New York Güney Bölge Hakimi Richard Berman, savcılık ofisinden 25 Mayıs tarihine kadar bu talebe resmi cevap vermesini istedi.
Bharara’nın dün açıkladığı bilgi ve belgelerin arkasında işte bu başvuru var. Başsavcı, Zarrab’ın neden tutuklu yargılanması gerektiğini anlatan detaylı bir dosya hazırlayıp mahkemeye sundu. İşte bu dosyayla, Türkiye’de ört bas edilen 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nu ABD’de resmi mahkeme kayıtlarına girdi. Onunla birlikte de dönemin bakanları, başbakanları, eşleri.
Belki bu isimler ve belgeler, ilerleyen zamanlarda dava dosyasına zaten girecekti. Zira, Zarrab’ın çevirdiği milyarlarca dolarlık kara para çarkı ve İran’a uygulanan uluslararası ambargoyu delmek için kullanılan bu trafikte, yüklü miktarda rüşvetler aracılığıyla kurduğu siyasi ilişkilerinin rolü göz önüne alındığında bu isimlerin soruşturmaya dahil edilmeme ihtimali yoktu belki ama Zarrab’ın kefalet başvurusu bu süreci biraz öne aldı.
Bharara, tahliye talebini reddederken Zarrab’ın Miami’deki ilk sorgusunda yalan beyanda bulunarak öne sürdüğünden çok daha zengin olduğunu ve Türkiye’de onu koruyup kollayabilecek siyasilerle en üst düzeyde ilişkileri bulunduğunu belirtti. Üç ülkeden pasaportu bulunan Zarrab’ın bu para ve ilişkiler ağını kullanarak ABD’den kaçabileceğini, kaçması halinde de Türk siyasiler tarafından korunacağı için onu geri almanın mümkün olamayacağını ifade etti. Dahası, bu ilişkiler ağını tek tek belgeledi, isim isim ortaya koydu.
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın isimleri dosyaya nasıl girdi?
Zannedildiğinin aksine Erdoğan’ın adını Bharara sokmadı dava dosyasına, Reza Zarrab soktu. Zarrab, geçtiğimiz hafta yaptığı kefalet başvurusunda ‘Ne kadar hayırsever biri’ olduğunu anlatırken Emine Erdoğan tarafından kurulan Togemder’i öne çıkardı, o derneğe yaptığı çok yüklü miktarda bağışları dekontlarıyla birlikte gün gün listeledi. Bharara da Zarrab’ın serbest bırakılması halinde kaçabileceğini ve bir daha geri dönmeyeceğini ileri sürerken Tayyip Erdoğan ve ailesiyle olan bu ‘üst düzey ilişki’sini kullandı.
Dosyada yer alan şu ifadeler ilginçti: “İran, Makedonya ve Türkiye pasaportları bulunan Zarrab’ın kaçma şüphesi yüksek. İran ve Makedonya ile ABD’nin suçlu değişim anlaşması bulunmuyor. Türkiye ile böyle bir anlaşmamız bulunmasına rağmen, Türkiye genellikle kendi vatandaşlarını değişime tabi tutmuyor. Tutsa bile Zarrab’ın siyasi ilişkileri göz önüne alındığında Türkiye’ye gitmesi halinde en üst düzey hükümet görevlileri tarafından geri dönüşü engellenecektir.”
17 Aralık sonrası Zarrab hakkındaki soruşturmayı yürüten savcıların, sürüldüğünü, yargılandığını, meslekten men edildiğini hatırlatan Bharara ayrıca dosyada şu çarpıcı ifadelere yer verdi: Bir ülkedeki yargı sistemini tümden değiştirme gücüne haiz bir adamın, ev hapsinde kendi parasıyla tuttuğu güvenlik görevlilerinden kurtulup kaçma şüphesi çok açık. Reza’nın ‘üst düzey siyasi ilişkileri sayesinde’ yargı sistemini baştan aşağı değiştirdiği, dağıtıp attığı o ülke Türkiye oluyor. Yazık.
Dosyada yer alan diğer isimler şaşırtıcı değildi. Eski bakanlar Egemen Bağış, Zafer Çağlayan ve Muammer Güler, Halk Bankası Eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile Egemen Bağış’ın eşi, Zafer Çağlayan’ın kardeşi gibi yan figürler…
Şaşırtıcı olansa Reza’nın bunca şeyin ardından bizim bile tam tahayyül edemediğimiz zenginliği ve Bharara’nın Reza ve ‘lideri olduğu suç örgütü’nü 2010 yılından bu yana nasıl detaylı takip ettiğiydi.
Zenginlik faslı, dosyada tek tek belgelendi. Özel uçaklar, futbol sahası genişliğinde yatlar, bu yatlara bağlı özel tek kişilik denizaltılar dosyada fotoğraflarıyla birlikte listelendi. Zarrab’ın Türkiye’de koca bakanları ‘önüne yatıran’, cumhurbaşkanları nezdinde ‘hayırsever’ bir ‘beyefendi’ olarak anılmasını sağlayan o büyük zenginliği bugün kefaletle serbest kalmasının önündeki en büyük engel. Kader.
‘Suç örgütü’ faslı ise muhtemelen önümüzdeki günlerde daha fazla gündeme gelecek. Zarrab’ın ismi şu ana kadarki dava dosyalarında ‘suç örgütü lideri’ olarak geçiyor. Bu suç örgütünün üyeleri arasında kimler var, onu da ilerleyen günlerde göreceğiz.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment