Yemekten muhabbete

Yemek, sadece insanları bir araya getirmekle kalmıyor, onları kaynaştırıyor da. Doğumlarda, ölümlerde, mutluluğumuzda, kederli demlerimizde… yemek baş köşeye oturuyor; bulundugumuz ana ve mekana anlam ve değer katıyor, bazen bizim yerimize o konuşuyor, bazen de biz onun hakkında konuşuyoruz.

Kabul, gönül ne kahve ne de kahvehane istiyor, istediği sıcak bir sohbet, bir tatlı huzur; ancak yine de gelsin yemekler ve içecekler. Dost meclislerinde ve çeşitli vesilelerle bir araya gelmelerde yemek amaç değil ama çok önemli bir araç. Yani “Dostlarım çay olsun, demli olmasa da olur. Siz olun çay olmasa da olur” benim için geçerli değil, çay olmalı hem de demli. Zaten öteden beri arkadaşlarımı davet ettiğimde, pasta, börek, kek için söz veremem ama çay garanti sözümü bilenler bilir.

Sözü daha fazla uzatmadan Kanada’daki Türkçe Mutfağı Toplantıları’na getireyim. Evet, layıkı veçhiyle tanıtılamasa da dünya çapında bir mutfağımız olduğu ekseriyetin malumudur. Bunu da en güzel Anadolu Kültürü Vakfı ile Kanada Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü’nün ev sahipliği yaptığı yemek kulüplerinde gözlemliyorum. Şimdiye kadar onlarcasına katıldığım bu etkinliklerde, mesleği aşçılık olmayan, bazen bir üniversite öğrencisi, bazen bir devlet memuru ve bazen de bir ev hanımı olarak yemek kulüplerinin başını çeken özverili ve fedakar ablalarımızın gerek mutfakta gerekse Kanadalılarla koyuldukları sıcak sohbetlerde ne harikalar meyadana getirdiğini ve ne güzelliklere vesile olduklarını gördüm.

Kanada’nın Kitchener şehrinde geçen hafta sözünü ettiğim Yemek Kulübü etkinliklerine iştirak ettim. Hem de yoğun ilgiden dolayı bir hafta içinde iki kez gerçekleştirilen bu etkinliklerde, birbirinden leziz Türk yemeklerinin tadına bakmadım sadece, Kanadalı konuklarla, dostlarla birlikte yemek hazırladım ve çok hoş zamanlar geçirdim.

Birlikte mercimek çorbası kaynatıldı, Antep usülü bulgurlu köfteler, revaniler yapıldı. Kayseri mantıları ve börekler açıldı. Elbette çay ve baklava eşliğinde keyifli sohbetler gece yarılarına kadar uzayıp gitti.

Kayseri mantısını binbir titizlik ve sabırla açmaya çalışan o Kanadalı üniversite hocası bayanı görmeliydiniz! Öğretmenler, öğrenciler hep birlikte yemekleri hazırlama sürecinin başından sonuna kadar dostça, paylaşarak, işbirliği içinde ve mutlulukla ortaya samimiyetlerini koydular. Sonuçta, hayatımda en lezzetli Kayseri mantısını da Kitchener’da yemiş oldum.

Çeşitli Türk dernek ve vakıfları Kuzey Amerika’nın hemen hemen bütün şehirlerinde bu tür etkinlikler düzenliyor. Kanadalılarla bir araya gelerek, elbirliğiyle Türk yemekleri hazırlıyor, yeni tarifler öğreniyorlar. Kültür, sanat, maneviyat sohbetleri yapılıyor; her türlü gizli ajanda ve siyasi mülahazaların ötesinde sağlam dostluklar, insani münasebetler kuruluyor. Dostlukların sağlamlığını da misafirlerin ışıl ışıl parlayan gözlerinden, gece yarısı olmasına rağmen sohbet meclisinden bir türlü kalkıp gitmek istememelerinden ve toplantıdan ayrılmadan önce de bir sonraki yemek kulübünün tarihini ajandalarına kaydetmelerinden anlamak mümkün! Böyle meclislerin sonunda “hayali cihan baha” hatıralar kalıyor geriye.

“Cook and Dine: A culinary Journey to Türkiye” adıyla İntercultural Dialog Enstitüsü bünyesinde kurumsallaşan ve çok büyük ilgiye mazhar olan Yemek Klubü, bir üniversiteler şehri olan Waterloo- Kitchener bölgesinde şehrin en elit ve eğitimli kesimlerini bir araya getiriyor. Kurulan dostluklar yanısıra, yeni projelere ve iş birliklerine de vesile oluyor.

Yemek Kulübünden ayrılırken, yeni arkadaşlarımızla geçirdiğimiz güzel anları hatıralamızın en mütena yerine yerleştirirken, bir ay sonraki toplantımızda yeni arkadaşları böyle bir güzelliğe dahil etmek için kavilleşiyoruz. Ayrılırken, yemek kulübünü düzenleneyen bayana sımsıkı sarılan Amanda’nın gözlerinde, damağında kalan lezzetin tadından ziyade, bize değer verdiğiniz, zaman ayırdığınız, böylesine samimi bir meclise davet ettiğiniz ve gönül sofranızı bize açtığınız için teşekkür ederim duygusunu okumamak mümkün değil. Zaten tarihte doktora öğrencisi Eric de “Sadece midelerimizi değil ruhlarımızı da doyurdunuz” dedi ayrılırken.

Başta da dediğim gibi, ehl-i gönül için sohbetin yanında kahve ve kahvehane muhabbeti zaiddir ama yazıma yine bir ata sözünü hitam-ı misk yapmak isterim: Bir fincan kahvenin de kırk yıl hatırı vardır.

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.