Toronto Belediye Başkanı, Emniyet Müdürü’nden niye özür diledi?

Türkiye’den bazı dostlar, “Kanada’nın en çok hangi özelliğini seviyorsun?” diye sorduğunda, “Hukuk devleti olması” cevabını veriyorum, şaşırıyorlar. Öyle ya, tabiatı ve zengin ekonomisi dururken, Kanada’nın bir hukuk devleti olması kimin umurunda? Bizdeki asıl sorun da bu zaten.

Cebine biraz harçlık, sobana biraz kömür gelince, ya da çoluk çocuğuna iş imkanları sağlanınca, hukuk, demokrasi gibi lüks kavramlar biraz bekleyebilir. Ah nerede o, “Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzaman ruhu?

Şimdi Türkiye ile mukayese yapılması açısından Kanada’da vuku bulan çok güncel bir örnek vermek istiyorum.

Toronto Büyükşehir Belediye Başkanı Rob Ford ile Toronto Emniyet Müdürü Bill Blair arasında geçen ve ülke gündemine taşınan bir olaydan söz edeceğim.

Rob Ford, muhafazakar bir siyasetçi. Konuşmalarında dini değerlere vurgu yapan, düzenli ziyaret ettiği bir kilisesi olan renkli bir sima. Pervasız, lafını sakınmayan bir belediye başkanı. Kardeşi Doug Ford da Toronto’da bir beldenin belediye başkanı. Fordlar ailece zengin. Kanada’nın en büyük şehri Toronto’da etkin ve güçlüler. Ford kardeşler, genç yaşlarında siyasette önemli yerlere gelmiş.

Renkli belediye başkanımız Rob Ford, iddialara göre kimi usulsuz ve yasa dışı işlere giriyor başkanlığı zamanında. Bu yasa dışı işlerden bazıları, uyuşturucu kullanımı, çevresindekilere hakarete varan bir üslub kullanması vs. Bu iddialar önce belli çevrelerde dillendirildi ve belediye başkanı bunları çok sert bir dille yalanladı. Söylenenlerin yalan olduğunu ve siyasi rakipleri tarafından uydurulduğunu, bu iftiraları ortaya atanlarla en kısa zamanda mahkemede hesaplaşacağını söyledi bir basın toplantısında.

Toronto Emniyet Müdürü Bill Blair ise, belediye başkanının bulaştığı suçların iddia değil gerçek olduğunu açıkladı ve bu suçlarla ilgili olarak bir soruşturma açılmasını istedi.

Bu duruma daha da öfkelenen belediye başkanı, siyasetteki gücü ve yetkisini de kullanarak polisi yıpratma kampanyasına girişiyor. Fırsat bulduğu her platformda kendisinin haksızca suçlandığını iddia ediyor.

Karşılıklı atışmalar devam ederken, işte tam bu sırada belediye başkanının işlediği suçların sesli ve görüntülü videoları düşüyor internete.

Kanada halkı, ayan beyan bu görüntülere itibar ediyor. Tartışma bu görüntülerle netleşiyor.

Hiçbir devlet kurumu çıkıp “Bu görüntüler montajdır”. “Montaj olduğunu ‘hissediyorum'” veya “Hece hece montajlamışlar” deme garabetini göstermiyor.

Burada ilginç olan bir ayrıntı da şu: Kanadalılar, internette yayımlanan görüntülerde uyuşturucu kullanan özel hayatıyla ilgilenmiyor. Sorun, ayan beyan görüntülere rağmen, başkanın bunları inkar etmesi, yalan söylemesi. Halkta, yalan söyleyen biri yönetici olamaz görüşü hakim.

Kamuoyunda hasıl olan yoğun baskılar sonucu, bütün direnişlerine rağmen belediye başkanı görevini bırakmak zorunda kalıyor, psikolojik tedaviye ve rehabilitasyona gönderiliyor.

Belediye başkanı, herşeyden önce kamuoyu vicdanında mahkum ediliyor, aleyhinde toplum nezdinde ciddi bir tepki hasıl oluyor.

Bu vakanın birinci perdesi. Olay burada bitmiyor. Bir adım sonrası da var:

Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, belde belediyesi başkanı olan kardeşi Doug Ford, Toronto Emniyet Müdürü’nü söz konusu görüntüleri basına sızdırdığı için suçluyor. Yani kardeşinin işlediği cürümleri reddetmiyor, ama bu görüntülerin internete sızdırılarak kardeşinin özel haklarının çiğnendiğini ve halk nezdinde küçük düşürüldüğünü ileri sürerek bunun da sorumlusunun Emniyet Amiri olduğunu iddia ediyor.

Kayıtların internete emniyet tarafından sızdırıldığıyla ilgili delil yok. Belli ki Doug, kardeşlik saikiyle abisini savunmaya çalışıyor ve medya önünde polisi suçluyor. Sen misin bunu yapan? Emniyet Amiri Blair, hemen Belde Belediye Başkanı Doug’u kendisine yönelttiği asılsız suçlamadan dolayı mahkemeye vereceğini belirtiyor. Görüntülerin Emniyet birimlerince internete sızdırıldığı iddialarını şiddetle reddediyor.

Belediye başkanı ise iş ciddiye binince, 180 derece dönerek suçlamasından vaz geçiyor ve Emniyet Müdürü’nden özür diliyor. Ama müdür Blair, yarım ağızla yapılan bu özrü yeterli bulmuyor ve daha güçlü ve yazılı bir özür talep ediyor belediye başkanından, yazılı özre ek olarak daha başka şartlar da ileri sürüyor.

Doug Ford, ertesi gün okkalı bir özür diliyor polis şefinden. Bu özürle birlikte, evsizlere hizmet eden sosyal bir yardımlaşma vakfına para bağışı yapmak zorunda da bırakılıyor.

Yaptığı ikinci özür açıklmasında “Şerefli bir devlet memuru, şahsiyetli bir amir” gibi övgü dolu cümlelerle emniyet müdürünü yere göğe sığdıramıyor. Bunu, emniyet müdüründen hoşlandığı için değil, hukukun zorlayıcı gücüyle yapmak zorunda kalıyor Ford.

Belediye başkanından özür ve yardım kurumuna para bağışı gelince polis şefi, Ford’u mahkemeye vermekten vazgeçiyor ve özrü kabul ettiğini, sorunun kendisi açısından çözüldüğünü açıklıyor kamuoyuna. Blair, basın açıklamasında aynen şöyle diyor: “İnsanlar böyle temelsiz ama suçlayıcı bir açıklama yaparsa, yalan söylerse bu sözlerinin arkasında durmalı, iddiasını ispatlamalı. Toplum vicdanını böylesine yaralayan yalan ve iftiralar asla hoşgörülemez”

Olay bu kadar.

Bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi.

Yıllardır yazdığım yazılarda, konuşmalarımda Kanada’yı bir çok yönüyle eleştirmişimdir, eleştirmeye devam da ediyorum. Ama iş hak aramaya, adalete ve hukuka gelince, hiç kimse ülkenin sahibi gibi davranamıyor. Ben de arkadaşlarıma bunun Kanada’nın en hoşuma giden özelliği olduğunu söylediğimde bazı dostlar hafiften dudak bükse de anlayan anlıyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.