Tacizin milliyeti yok!

Kadının ve çocuğun cinsiyeti üzerinden yapılan her türlü harekete karşıyım. Bu yüzden, Sabah yazarlarından Hıncal Uluç’un son yayınlanan yazısını -neşelendirmek için olsa gerek- paylaştığı “ Tebessüm” başlıklı, adeta pedofiliyi mazur gösteren fıkraya tepkiler yağmasını heyecanla karşıladım. Tıpkı Koton firmasının reklamlarında kadın gibi boyanmış kız çocukları ve abuk sabuk mesajlar içeren metinler kullanmasına karşı başlatılan ‘çocuk istismarlasına son’ kampanyaları gibi…

Otobüs durağının üzerini kaplayan renklamda hunharca boyanmış kadınımsı bir kız çocuğu ve yanında “Kedileri severim cat walkları daha çok” diyen acayip bir ifade. Hani, deveye sormuşlar “Boynun niye eğri?” “Nerem doğru ki” demiş tam o hesap! Verdiği mesaja mı çatayım; yarı İngilizce yarı Türkçe ucubeliğine mi yoksa meydana getirdiği zihinsel kargaşaya ek oluşturduğu görsel kirlilikten mi dem vurayım! Bahsettiğim, söz konusu firmanın bu yılki kampanyasının içler acısı reklamlarından sadece biri bu. Diğerleri ise al birini vur ötekisine… Ne siz sorun ne ben söyleyeyim!

Uluç’un Galatasaray ile ilgili bir yazının ortasında böyle bir fıkra paylaşmaya niçin ihtiyaç duyduğunu ise merak bile etmiyorum. Onun acayip ruh halinin bir göstergesi ama yorumlamayacağım bile!

Aslında çocuk istismarlarından bahsetmeyeceğim bugün. Söyleyeceklerim başka… Ben bir eğitimci ve anne hassasiyetiyle yapılan eleştirilere katılırken, sosyal medyada karşıt kampayalara imza desteği verirken tepkime ‘içerleyen, ‘alınan’ okurlar olmuş. Derler ki, “Amerika’da çocuk istismarı yok mu? Onu niçin eleştirmiyorsun?”

Bu nasıl bir mentalitedir anlamak zor! Hep karşılaşıyorum yine de şaşırıyorum! Geçen Mayıs ayında Birleşmiş Milletler’in ‘Kadının Statüsü’ konulu toplantıları kapsamında yapılan bir toplantıda Türkiye’deki çocuk gelinleri engelleme konusundaki gelişmeleri sorduğumda da, Şanlı Urfa milletvekili Zeynep Karahan Uslu aynı tonda bana “Amerika’da çocuk yaşta hamile kalan çocukları niçin sormuyorsunuz? demişti…

Bu yaz dost, ahbap toplantılarında içtenlikle “Ne olacak bu memleketin hali?” diye kafa yorarken kimi zaman iğnelercesine, kimi zaman gizli saklı, kimi zaman aleni bir şekilde “Aman ne olacaksa olacak, sadece Türkiye’de mi oluyor? Her yerde oluyor. Amerika’da da olmuyor mu bunlar?” diyenler olmuştu!

Konuşmaya bile değmez: Amerika’da çocuk istismarı olmaz mı? Tabi ki, var. Yeri ve zamanı geldikçe onları da inceliyor yazıyoruz. Ama Amerika’da da çocuk istismarı olması dünyanın her hangi bir yerindeki çocuk istismarını kabul edilebilir kılar mı? ‘Nasıl olsa dünyanın her yerinde var’ deyip kabul edilemez bu davranışları sineye mi çekmeliyiz?

“Aklın yolu birdir.” der büyükler. Yanlış her yerde yanlıştır. Birçok insanın aynı yanlışı yapması o yanlışı doğru kılmaz. Bununla birlikte yurt dışında yaşayan birinin anavatanında olup biten hakkında konuşmaya hakkı olmadığını düşünmek, onu ötekileştirmek kimseye bir yarar sağlamaz. Küreselleşen dünyamızda çoğulculuk ve çeşitlilikle sarıp sarmalandığımız günümüzde, insanlığın ortak kaderinin türkülerini söylememizin zamanı geldi de geçiyor. Biz, sen, ben, öteki kavgası yaparken meydanlar cinselliği en aşağılık boyutta kullanarak ürünlerini pazaralamaya çalışan gözü açıklara kalıyor. Sorsan kendilerini çağdaş olarak tanıtır, Anadolu’daki erken evlilikleri, çocuk gelinleri en hararetli şeklde eleştirir; cahillikten, yobazlıktan dem vurur. Ama kendi kız çocuklarının zihinlerde kadınlaştırılmasına çanak tutuyor haberi yok!

Türkiye’de gençlerin içine düştüğü duruma bakın: Bir tarafta “Bir beden büyük alma giymem moda neyse onu giyerim.” demeyi modernlik sayanlar; diğer tarafta tepeden inme devlet liselerini yavaş yavaş İmam hatipleştirerek dindar nesiller yetiştirebileceğini sananlar!.. Allah yardımcıları olsun. Bu karışık zihinlerin arasından sıyrılıp da özgün ve özgürce varolabilmek kolay olmasa gerek!

Yeri gelmişken Amerikan yaşamıyla ilgili küçük bir ayrıntı paylaşmak isterim. Amerikalılar insanları üstleriyle başlarıyla tartıp biçmezler. Bizdeki gibi giyim kuşam Amerika’da sınıf gösteren bir unsur olarak karşınıza çıkmaz. Türkiye’ye giden bir çok Amerikalı dostum Türkiye’de gördükleri hanımlarım şıklığından bahsederler hep ve Türkiye’den yeni gelenlerse Amerikalılar’ın pespayeliğinden dem vururlar… Amerikalı için rahatlık şıklığın önüne geçer kıyafet seçerken çünkü… Beş yıl İstanbul’da yaşayan akademisyen bir Amerikalı dostum ‘Amerikalı kadınlar nasıl göründüklerinden çok fikirleri ve bilgileriyle karşısındakini etkilemek ister. Sizin kültürünüzdeyse hanımlar bunu dış görünüşleri ve kimi tanıdıklarıyla yapmaya çalışıyor demişti de o zaman çok bozulmuştum. Ama daha sonraları öyle şeylere tanık oldum ki, zaman zaman ona hak vermeden edemiyorum…

Özetle tekrar söyleyeyim, dünyanın neresinde olursa olsun yapılan bir yanlışın karşısındayım. Eğer bu yanlış savunmasız masum çocuklara yapılıyorsa iki kere karşısındayım. Dünyanın geleceği çocuklarımız… Ve nerede yaşarsak yaşayalım onlardan biz sorumluyuz. Savaşlarda ölenler de bizim, tecavüze uğrayanlar da, her türlü istismara, tacize uğrayanlar da… Kendi çocuğum için dilediğimi tüm dünya çocukları için gönülden isteyemiyorsam döner de yüreğime tekrar bakarım. Sen de öyle yap. Yap ki dünya, herkes için uğrunda yaşanılacak bir yer olsun…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.