‘Çıplak Kral’dan uygulamalı ahlak bilgisi dersi

Bugünlerde çokları Türkiye’den kaçmanın yollarını arıyor. Aileler beklenmedik eğitim reformları dolayısıyla çocuklarının geleceği için endişeli. Birçok vicdan sahibi, ‘din’ adı altında AKP değerlerinin hayatlarına empoze edilmesinden bıkkın. Adalet olmadığından umutsuz ve memleketin betonlaşmasına karşı yılgın… Bu boğucu havadan kurtulmak, şöyle bir dışarı dışarıp nefes almak, zihinlerini dinlendirmek istiyorlar.

Sözlerim yanlış anlaşılmasın. Bahsettiğim kimseler mürekkep yalamış, eli kalem tutan, iş güç sahibi insanlar ve Türkiye’yi çok seviyorlar. Ancak memleketteki tatsız havadan çok bunalmış durumdalar. Anlayacağınız ülkenin geleceği konusunda iyimser değiller. Zira, ülkedeki adaletsizliğin önüne geçilemiyor. Ekonomi ve politika haberleri iç açıcı değil. Hele hele Erdoğan’ın kişisel olarak müdahil olduğu haberler, sinirlerin dayanma sınırlarını zorluyor. Bir şekilde habere karışmanın yolunu buluyor o.  Sadece cumhurbaşkanı değil; başbakan, adalet bakanı, sağlık bakanı, vali ve daha fazlası…

Bazen yedi uyuyanlar misali uyuyup yüz yıllar boyu uyanmamak istiyorsun ya da bir deve kuşu gibi başını toprağa gömüp hiç bir şey duymamak! Ama ne çare, memleketteki abuk sabuk haberler sadece Türk basınında değil her yerde… Bulup seni gözüne batıyor… Canın acıyor.

Haberler hep olumsuz. Hep sevimsiz. Hepsi ülkede rejim değiştirme hazırlıklılarının sinyallerini veriyor. Bizler de sessizce bu derin değişimi izliyoruz. Dış basın Erdoğan’ı zaten bir yılı aşkın süre önce ‘sultan’ ilan etmişti.
Her ne kadar sultanımız sözleriyle sultan olduğunu inkar etse de, gün be gün hareketleriyle gerçek bir ‘sultan’ olduğunu ispatlıyor. İşte son oyunu: İhtişamlı saray!
Bu kazulet dikilsin diye Ankara’nın göbeğinde o canım ağaçlar kesilirken niye duymadık bilmiyoruz. Bu ucube bu kadar ortaya çıkana dek basın nasıl sessiz kaldı onu da bilmiyoruz. Ancak, bugün artık Beyaz Saray, Kremlin ve Buckingham Sarayı’nı gölgede bırakacak büyüklükte bin odalı devasa bir cumhurbaşkanlığı sarayımız olduğunu biliyoruz. Bu estetik yoksunu gecekondunun, zevksizliği iç ve dış basında öylesine ağır ithamlarla yazıldı ki, hatırladıkça Mimar Sinan’ın torumları olarak utanıyoruz…

Nefret uyandıran ve aç sınıfın lanetini çağıran bu kaçak yapıyı cumhurbaşkanımız her zamanki tehditkar uslübüyla savunuyor: “Bu binanın yapımına kimse engel olamaz. Güçleri varsa denesinler de görelim!”

Erdoğan, geçen gün Esenler’de bir kafede sigara içenlere parmağını sallayıp, “Kapalı yerde sigara içiyor göstere göstere terbiyesizler. Cumhurbaşkanı’nı görüyor, hala içmeye devam ediyor.” diyince adı ‘ak’ namı ‘kara’ saray hakkında tüm bu olup bitenlere bir de sigara curcunası eklendi.

Millet, Erdoğan’ın traji komik çıkışını konuşup konuşup gülüyor… Gerçi bu onun ilk sinirini kontrol edemeyip de sert çıkışı değil! Hani taaa 2009’da çiftçinin hakkını arayan vatandaşa “Ananı da al git. Terbiyesizlik  yapma!” demişti ya; işte ben o zaman öğrenmiştim Erdoğan’ı ve ondan sonra duyduğum hiç bir sözü beni şaşırtamadı.

Türkiye’nin “çıplak kral”ı günden güne bir liderden çok laf ebesine dönüşüyor. Sanki saygınlığını sıfırlamak için çılgınca bir çabaya girişmişcesine kendiyle yarış halinde… Aslında  bir şey yapmasına gerek bile yok. 17 Aralık gecesi oğlu Bilal ile yaptığı iddia edilen meşhur telefon konuşmasında neyi sıfırladıklarının hesabını veremediği sürece halkın gözünde yeri hep sıfır olacak çünkü.

Erdoğan’ın davranışları İranlı şair Firdevsi’nin tarih öncesi zamanlardan başlayıp Sasani İmparatorluğu sonuna dek tüm eski İran krallarını incelediği, Şahname’de yer alan “Ben terbiyeyi terbiyesizden öğrendim” beyitini hatırlatıyor.

Sağolsun cumhurbaşkanımız da terbiye öğretimi konusunda İranlı krallara taş çıkarıyor. Gün be gün terbiyenin ne olduğunu uygulamalı olarak gösteriyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.