Üslub-u beyan ayniyle insan

Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk öğretmenliğe başladığım yer olması münasebetiyle Kazakistan’ın hayatımda çok önemli bir yeri vardır. Öyle ki Kazakistan’da tanıştığım ve bir kısmına da öğretmenlik yapma şerefine nail olduğum her biri en az bir Kazakistan değerinde olan pek çok dostla bu coğrafyada görev yapmış olduğum dönemde tanışmış olmaktan dolayı kendimi de ziyadesiyle talihli hissetmekteyim. Öğretmenlik yaptım dedim ama bir açıdan da bu dost ve kardeş memlekette geçirdiğim zaman diliminde Kazaklardan pek çok yeni şeyi öğrenme fırsatına sahip oldum.

Kazaklar özellikle beşeri münasebetlerde dünya milletlerine pek çok yönüyle örnek teşkil edebilecek güzel hasletlere sahiptirler. Misafirperverliklerinden tutun, cömertliklerine kadar pek çok hususiyette benim diyen milletler ellerine kolay kolay su dökemezler. Gene adab-ı muaşeret kanunlarına riayet hususunda hassasiyetleri takdire şayandır. Kazaklarda tanısın tanımasın karşılaştıkları insanlarla selamlaşmak ve hal hatırlarını sormak öyle kişiler arası iletişimde atlanabilecek bir adım değildir. Önce muhatabıyla göz teması kurar, sonra samimiyetle selam verir, en son hal ve ahvalini sorarlar. Erkekler bu esnada mutlaka birbirinin ellerini sıkarlar. Kadınlar birbirlerine sarılarak selamlaşırlar, birbirlerine ve erkeklere ellerini uzatmazlar.

Eğer bir meselede sizden farklı düşünüyorlarsa veya sizin sorumlu olduğunuz bir uygulama kendilerini rencide etmişse kabalık etmeden gelip önce selam verir, hal hatırınızı sorduktan sonra akabinde size bir şey sorabilir miyim diyerek zaten cevabını kendisine göre çok iyi bildiğini düşündüğü o soruyu sorar ve sizin söylediklerinizi dinledikten sonra kendi fikirlerini ben de bu konuda böyle düşünüyordum diyerek sizin düşüncelerinize alternatif olarak beyan ederler. Kavgacı ve gürültücü tipler Kazakistan’da hiç sevilmez. İnsanları kırmadan muhalif duygu ve düşünceler müzakere masasına yatırılır. Anlaşmazlıklar edep ve adap dairesinde karşılıklı diyaloglarla çözülür.

Her şeyin bir üslubu vardır

İnsanların konuşurken tercih ettiği üslup ve seçmiş olduğu kelimeler onun iç dünyasını yansıtır. O yüzden eskiler ‘üslüb-u beyan aynıyla insan’ demişler. Her işi yerine getirmenin bir üslubu ve edebi olduğu gibi elbette insanlarla mutabakat sağlayamadığınız hususlarda oturup müzakere etmeninde bir üslubu ve edebi vardır. Edep ve adabına uygun müzakereler kişiler arası anlaşmazlıkları ortadan kaldırabilecek tek sağlıklı yaklaşımdır. Bu şekilde usulüne uygun müzakereler kişiler arası anlaşmazlıkları ortadan kaldıramasalar bile şayet edep ve adabına uygun olarak taraflarca meseleler karşılıklı olarak konuşabilmişlerse, birbirlerini daha iyi anlayabilecekleri bir yöntem keşfetmiş olacaklardır.

Çarptım kapıyı çıktım

Eşiyle yaşadığı anlaşmazlığın en son safhasını anlatırken bir danışan “Kızdım, bağırdım çarptım kapıyı çıktım. Çıkarken de annesine sövdüm.” diyor. Bir başkası ise “Aslında bir daha dövmeyeceğim diye kendisine söz vermiştim ama o bana fırlatmak için vazoya sarılınca ben de kendimi kaybetmişim. Sonrasında tabi gel de verilen sözü tut tutabilirsen.” diyebiliyor. Bir diğeri de “Bana eşim kendisine fiziksel şiddet uyguladığımı söylüyor ama ben o kanaatte değilim kavgalarımız başladığında olan şey daha çok bir savaş. Saç saça başa başa birbirimize giriyoruz artık kimin gücü kime yeterse. Ben vurduğum kadar darbe alıyorum aslında.” diyerek meseleye diğerlerinden daha farklı bir tanım getiriyor.

Bu edep ve adaptan yoksun üstelik eşle yaşanan çatışmaları ya da danışanların kendi ifadesiyle savaşları duyunca ‘Neler oluyor böyle?’ diye sormaktan kendinizi alamıyorsunuz. Hem eş hem savaş bu iki kelimeyi aynı cümle içinde düşünmek çok zor geliyor insana. Arkadaşımın bir tanesi sigara içen doktora bakıp ‘Hem doktor hem sigara içiyor bu ikisini yan yana düşünmeye zihnim el vermiyor’ demişti. Aynı şekilde eş ve savaş kelimelerini bir araya getirdiğimizde benim aklım isyan ediyor. Bir araya gelebilecek en son ikili bunlar nasıl oluyor da bir arada aynı cümle içinde kullanılabiliyor diyor. Tamam, eşlerin de anlaşamadığı hususlar mutlaka olabilir. Olacaktır da. Ama problem bu şekilde mi çözülür? Anlaşmazlıkları müzakere etmenin yol ve yöntemleri, edep ve adapları illaki vardır. Ama hiç biri yukarıda saydığımız şekillerden bir tanesi olamaz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.