Ahlaksız toplum niteliksiz aile demek

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimiz kavimlerin helakının sebeplerinden biri de gayri ahlaki yaşam tarzının insanlar tarafından benimsenmesi hususudur. Sayılan sebepler içerisinde nitelikli aile yapısının kendisini hissettirip milletleri yıkımdan uzak tutacak en belirgin tesiri özellikle bu sahada göze çarpmaktadır. Biz olma vasfına erebilmiş sevgi ve sorumluluk sahibi eşlerden müteşekkil aileler, toplumu oluşturan tüm fertler adına ahlaki erozyonların önündeki en büyük set olma vasfını öteden beri muhafaza etmektedir.

Cinsellik insanın temel dürtülerindendir. Varlığı kişinin isteğine bırakılmayan ve yerinde kullanıldığında sevdiğini ve sevildiğini hissettiren bu kuvvet kullanılması gerektiği zaman gelene kadar mutlaka kontrol altında tutulmak zorundadır. Kullanılması gereken zaman kişinin dünya evine girmesiyle başlar ve vücut fonksiyonları el verdiği zamana kadar devam eder. Evlenmeden önce uzak durulacak ve evlendikten sonra da eşten başkasıyla yaşanmayacak kadar özel olan bu duygunun üçüncü kişilerle yaşandığında önce ferdi, sonra toplumu yıkıma götürdüğüne yaşanmış ve yaşanmakta olan pek çok tecrübe şahitlik etmektedir.

Hayâ ve iffet duygusu milletlerin sigortası

Milletler ancak hayâ duygusunun verilmesi ve iffetin tesis edilmesiyle bu afetten kendilerini uzak tutabilir. Hayâ duygusuna ve iffetin tesisine yatırım yapmayan toplumlar ise zamanla cinsel duygularını en olmadık şekilde, en olmaması gereken kişilere karşı sarf ederek tabiri caizse tam bir sosyal kanseri doğuracaklardır. Efendimiz’in (sav) “Evlenen dinin yarısını korumuş olur. Diğer yarısı için kişi Allah’tan korksun…” Hadisini bu bağlamda anlamak lazım. Milletleri gayri ahlakilik dediğimiz bu kanserden koruyacak ilk şey nitelikli bir aileye sahip olması ki bu aynı zamanda iffetli olması manasına gelmektedir ikincisi ise yapacağı ahlaksız davranışlar adına Rabbinden utanması yani hayâ etmesidir. Her ikisi de bizzat aileye bakmaktadır.

Ailenin süreçteki rolü hayâ duygusunun kaynağı olması itibari ile daha çocuklukta kendisini göstermektedir. Utanma duygusu da diyebileceğimiz hayâ duygusu sonradan öğrenilmez, insanlara doğarken bir nüve olarak verilir. Bu tohum ebeveynin hassasiyetleriyle geliştirilir veya çürütülür. Tohumdur ama yeşermesi için bir kısım vasata ihtiyaç duymaktadır. Anne babalar çocuklarında var olan bu eğilimi göstermiş oldukları müspet tavırlarla yeşertme veya menfi tavırlarla kurutma imkânına sahiptirler.

Batının çocuk eğitiminde yaptığı büyük hata

Eski Sovyet ülkeleri de dahil olmak üzere Batı toplumlarının birçoğu çocuğun sosyalleşmesi adına bir engel olarak gördükleri utanma duygusunu özellikle ortadan kaldırılmışlardır. Sistemli bir şekilde aile içi cinsel mahremiyetin kaldırılmasından tutun da, okulda arkadaşlar arasındaki bedensel mahremiyetin ihlalinin sağlanmasına kadar birçok platformda yapılan yanlış uygulamalarla çocukların sözde dışa dönük olabilmeleri adına ahlakları dumura uğratılmıştır. Geldikleri nokta itibariyle bu toplumlar yetiştirdikleri bu arsız, şımarık, sınır tanımayan ve ahlaksız insan modeliyle günümüzde bedel ödemeye mecbur hale gelmişlerdir.

Yetişkinler açısından mevzuya baktığımızda da, evlilik müessesinin gayri ahlakiliği önleme adına büyük işlere namzet olduğunu görürüz. Cinsellik, insan olmanın bir zorunluluğudur. Bu duygu reddedilemez. İnsanlara bir kısım yüce mefkûreler yükleyerek (Hıristiyanlıkta rahip, rahibelerin ve şövalyelerin evliliklerinin yasaklanması gibi) cinselliğin yok sayılmaya çalışılması, insan fıtratına yapılmış büyük bir darbeden ibarettir. Bastırılmaya çalışılması vahim sonuçlar doğurabilir. Bu enerjiyi yok saymak yerine disipline etme yoluna gidilmelidir. Sağlıklı disipline etme adına takip edilecek tek metot iffetli insan yetiştirmekle yani mutlu evlilikleri tesisle olacaktır.

Birbirlerinin cinsel ve duygusal ihtiyaçlarını düzenli olarak karşılayan eşler sadece ailelerine değil bütün bir topluma huzur vermiş olur. Eşlerin bu hususta göstereceği anlayış tam manasıyla bir insanlık hizmetine dönüşmektedir. Zira eşler karşılıklı olarak birbirlerinin iffetlerini muhafaza etmelerini sağlamaktadır. Şimdi bu misyonun ne kadar büyük olduğunu anlama adına Kur’an-ı Kerim’in verdiği ilginç bir örneğe göz atalım. Araf Suresi 80 ve 81. ayetlerde. “Lût’u da (peygamber olarak) gönderdik. Kavmine dedi ki: “Sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? Çünkü siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Belki de siz haddi aşan bir kavimsiniz.” buyurur. Kalem suresinde ise 33. ayetten itibaren “Muhakkak (Lut), ‘şiddetli yakalayışımızla’ onları uyarmıştı. Ancak onlar, bu uyarıları, kuşkuyla karşılayıp yalanladılar. (Gerçekten) onlar, (Lut’un) misafirlerinin peşine düştüler.” diyerek yaptıkları bu ahlaksızca davranışlarda Peygamberin ikazına rağmen nasıl ısrarcı oldukları anlatılmaktadır. Aynı surenin devam eden ayetlerinde ise “Biz de onların gözlerini söndürüp, kör ettik. Muhakkak onları, sabah erkenden, ‘kararlı bir azap’ yakaladı. Azabımı ve uyarımı tadın!” buyurulmaktadır

İffetsizlikte son nokta

Hz. Lut’un (as) kıssası gayri ahlakiliğin insanı ulaştıracağı son noktadan bahsetmekte cinselliğin nitelikli aile yapısı ve hayâ ve iffet duygusu ile terbiye edilmediği toplumların düşebileceği en dip seviyeyi gözler önüne sermektedir. Bu nokta ise iki kelimeden ibarettir: Eşcinsellik ve helak.

Eşcinsellik nüfusun çok çok küçük bir kısmında ama rakamlarla ifade edilmeyecek kadar küçük bir kesiminde hormonal dengesizlik olarak kendisini gösterebilmektedir. Eşcinseller üzerinde yapılan araştırmalar orijinal biyolojik cinsiyetine uygun hormonları salgıladığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Belki küçük bir kesimde anne babanın yanlış tutumlarıyla cinsel kimlik bunalımına düşmektedirler. Ama geriye kalan o büyük kesim cinselliğin ölçüsüzce yaşandığı toplumlarda insanların yaşadıkları anormal hayatın neticesinde kendilerini buldukları çukurun adıdır. Hayâsız ve iffetsiz insanların sınır tanımayan cinsellik anlayışı insanı kendi fıtratını zorlayacak hale getirmektedir. Kısaca hayâ ve iffet duygusu taşımayan yani küçükken ve yetişkinliğe erdiğinde nitelikli bir ailenin mensubu olamayan insanlar kendi hayatını ve içinde bulunduğu toplumun huzurunu sıkıntıya sokabilecek davranışlara yönelebileceklerdir. Bu durum ayetin ifadesiyle haddi aşmak manasına gelmektedir.

Arif ÖZUTKU

Aile Danışmanı

@arifozutku

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.