[YORUM] Büyükelçiler parti memuru mu?

[YORUM] Büyükelçiler parti memuru mu?

Büyükelçilerin saygınlığının arkasına gizlenip, yolsuzluk iddialarını örtmeye çalışmak şık değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şerefli diplomatları, hiçbir partinin propaganda memuru değildir. Yargının içi boşaltıldı, şimdi sıra diplomasiye mi geldi?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan rüşvet ve yolsuzluk skandalını partizan ve komplocu perspektiften dünyaya anlatma talimatı alan diplomatlar arasında en çok zorlanacaklardan biri Washington büyükelçisi olacak. Zira karşısında ABD’nin adının da bu sözde ‘darbe’ye karıştırılmak istenmesinden rahatsız muhataplar bulacak. Ve Amerika’daki en aktif ve etkin Türk sivil toplum hareketi olan Hizmet’i resmî makamlara şikâyet ederse, kendi bindiği dalı kesecek. Türkleri karalamak için Ermeni lobisine falan ne gerek var? Türk lobisinin hakkından, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti geliyor zaten! Hem de 2015’te yapılacak büyük Ermeni kampanyası öncesinde. Aferin size!

 

17 Aralık sürecinde ABD’nin, ‘bizi bu işe bulaştırmayın’ boyutu hariç, anti-demokratik uygulamalara karşı sesini fazla yükseltmemesi, hükümeti haklı bulduğu manasına gelmiyor. Aksine, Türkiye’nin iç gidişatından hoşnutsuzluk had safhada. Kamuoyuna açık şekilde sert mesaj verilmiyor, zira hükümetle ve halkın geniş kitleleriyle karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Amerikan çıkarlarının zedelenebileceğinden endişe ediyorlar. Öte yandan, yönetim sözcülerinin açıklamalarında eleştirel dozun kademe kademe arttığı gözleniyor. Başlangıçta ‘iç işleri’ diye geçiştiriyorken, ‘kimse hukukun üstünde değildir’ türü prensipleri nazikçe hatırlatmaya başladılar.

 

İkili temaslarda Amerikalıların hâlâ Türk muhataplarına güçlü şekilde hukukun üstünlüğüne saygı telkini yaptığını düşünmüyorum. Zamanlarını daha çok teknik meselelere harcıyorlar. Buna Dışişleri Bakanları Ahmet Davutoğlu ve John Kerry arasındaki son Paris görüşmesi de dahil. Kerry’nin görüşmede Davutoğlu’ndan ‘Bizim bu işin içinde olmadığımızı deklare edin.’ ricasında bulunduğu anlaşılıyor. Davutoğlu ortak basın toplantısında konuya değinmeyince de, Kerry ‘Ahmet, sen mi söylemek istersin… yoksa benim mi söylememi istersin?’ çıkışını yaptı.

ABD’NİN TAVRI SANDIĞA BAĞLI

Filistin-İsrail barışı ve Suriye’de Ankara’nın desteğini almak isteyen Kerry’nin, Davutoğlu’nu fazla hırpalamaması normal. Şahsî ilişkisini bozmak da istemez. Dışişleri bürokrasisi ve özellikle Beyaz Saray’daki hava ise çok olumsuz. Obama’ya en yakın düşünce kuruluşlarından CAP (Amerikan İlerleme Merkezi), Beyaz Saray’a demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü yönünde Erdoğan hükümetine baskı yapması telkinlerinde bulunuyor. Ancak Tahran’la flört eden, Esed rejimiyle anlaşma sinyalleri veren, Mısır’da orduyla çalışan Obama’nın realist ve pragmatik çizgisinde Erdoğan hükümeti için istisna yapma ihtimali düşük. Kaldı ki Amerikan perspektifinden Türkiye her şeye rağmen hem demokratik hem ekonomik açıdan bölgedeki diğer rejimlere nazaran iyi durumda. (Artık Avrupa’dan ziyade Ortadoğu’yla karşılaştırılmak ne acı.) Yönetimin stratejisi, 30 Mart seçimlerine kadar etliye sütlüye fazla karışmayıp, sonuca göre yeniden tavır belirlemek. Yani Erdoğan sandıkta zayıflarsa, ABD’nin eleştiri dozu da artabilir.

 

Bir Amerikan düşünce kuruluşu uzmanına, “Türkiye’nin Washington büyükelçisi, Başbakan’ın talimatı doğrultusunda yolsuzluk krizinden dolayı Hizmet Hareketi’ni resmî muhataplarına şikâyet ederse, nasıl karşılanır?” diye sordum. “Başbakan’ın ne büyük çaresizlik içinde olduğunu düşünürler.” dedi. O durumda, görev gereği mesajı ileten büyükelçiden ziyade, hükümet ayıplanır. Ve Erdoğan’ın demokratlık hanesine koca bir eksi daha eklenir.

 

İnsan haklarına ve ulusal çıkarlara aykırı şekilde büyükelçilere diasporadaki vatandaş ve soydaşlarını zor duruma düşürecek talimatlar verenler, şunu anlamıyor: Dünya, son siyasî krizi kimin çıkardığından çok, demokratik prensiplere ve hukuka sadık kalarak yönetilip yönetilemediğine bakıyor. Hükümet, Gezi’de bu testten geçememişti. 17 Aralık sürecinde ise sınıfta kaldı. Yabancı devletler, iş ortaklarındaki yolsuzluk türü zaafları muayyen ölçüde tolere edebilir. Bu tür arızalar her ülkede olabilir. Asıl sorun, krizleri daha da büyütüp içinden çıkılmaz hale getiren liderlik anlayışında. İşte o vakit ‘Biz bunlarla nereye kadar beraber yürüyebiliriz? Güvenebilir miyiz?’ soruları artıyor.

 

ERDOĞAN VE AK PARTİ’NİN ERİYİŞİ

Son iki haftadır Washington’da farklı ideolojik çizgilerdeki düşünce kuruluşlarının toplantılarında söylenenler, AK Parti’nin ABD başkentinde uğradığı güven erozyonunun boyutlarını gözler önüne serdi. Woodrow Wilson Center, Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Araştırmalar Okulu (SAIS), Carnegie ve Rethink Enstitüsü’ndeki etkinliklerde konuşan tüm muteber uzmanlar, ABD’nin gözünde AK Parti’nin Ortadoğu’daki siyasî hareketlere örnek keyfiyetinin artık ortadan kalktığında hemfikirdi. Böyle giderse, Türkiye’nin de bölgedeki örnek rolünü kaybedeceği ifade ediliyordu. Şu sıralar Washington’da AK Parti lehine konuşan ve Başbakan’ın haşin tavrına hak veren gözlemci bulmak neredeyse imkânsız. 11 yılda Türkiye’ye önemli mesafeler kaydettirmiş, düne kadar parmakla gösterilen bir siyasî hareket ve lideri için ne feci bir durum.

Başbakan Erdoğan’a önerim, Was-hington’a büyükelçi aracılığıyla mesaj göndereceğine, Başkan Obama’yı bizzat arayıp şu ABD ile ortaklaşa planlandığını öne sürdüğü ‘darbe’ senaryosunu anlatmasıdır. Tabii geçen yazdan bu yana telefonla konuşamadığı Obama’dan randevu koparabilirse… Amerikalı dostlarını e-maillerle komplo teorilerine boğan bir kısım AK Partililer de bence Washington’a gelip düşünce platformlarına çıkma cesaretini göstermeli. Büyükelçilerin saygınlığı arkasına gizlenip, yolsuzluk iddialarını örtmeye çalışmak şık değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şerefli diplomatları, hiçbir partinin propaganda memuru değildir. Yargının içi boşaltıldı, şimdi sıra diplomasiye mi geldi?

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.