Obama’dan Putin’e sitemlerle

Normalde dış politikada gerilimden hoşlanmayan Başkan Barack Obama’dan arefe günü alışılagelmedik derecede sert bir hamle geldi.

Beyaz Saray, uzun zamandır ABD’nin gözüne parmağını sokan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e cezaen, Moskova’da başkan düzeyinde yapılması planlanan ikili müzakereleri süresiz iptal etti. Başkan Obama, eylülde G-20 toplantılarına katılmak üzere Rusya’ya gidecek, ama Moskova’ya uğramayacak.   Obama’nın kokmaz-bulaşmaz dış politika çizgisindeki bu istisnanın kaide haline geleceğini sanmam. ABD’nin tavrının Putin’in dış ve iç politikadaki maçovari yaklaşımlarını yontucu tesir icra edip edemeyeceğini zaman gösterecek. Washington ile Moskova arasına görünür gelecekte ısınması zor bir soğukluk girdiği muhakkak. Ama kapıda Soğuk Savaş falan yok. Zaten güç dengeleri büyük ölçüde ABD lehinde. Belli ki iki ülke arasında tarihi yaraların depreştiği yeni bir döneme giriliyor. Bunun, Türkiye dâhil bölgeye ve tüm dünyaya yansımaları olacaktır.  

Başkan Obama’nın Rusya lideri Putin’le ikili görüşmesinin iptalini duyuran Beyaz Saray basın sözcülüğü açıklamasında, başkanın birinci döneminde nükleer silahların karşılıklı indirimine ilişkin yeni START anlaşması dâhil Afganistan, İran ve Kuzey Kore’de Rusya’yla kazanımları hatırlatılıyordu. Yüksek düzeyli zirvenin iptaline temel gerekçeler olarak ise, füze savunma sistemi, nükleer silahların kontrolü, küresel güvenlik konuları, insan hakları ve sivil toplum gibi meselelerde son 12 ayda yeterli ilerleme sağlanamaması gösteriliyordu. Bilgi sızdıran eski Amerikan istihbarat çalışanı Edward Snowden’a geçici sığınma hakkı verilmesi meselesinden de bahsediliyordu.  

SURİYE ÖNCELİKLİ GEREKÇE DEĞİL  

Moskova’nın Suriye konusundaki uzlaşmaz tavrının ilkin Beyaz Saray’ın gerekçeleri arasında doğrudan zikredilmemesi dikkat çekiciydi. 100 bini aşkın Suriyelinin hayatını kaybettiği, 100 binlercesinin de yerinden yurdundan olduğu iç savaşta Moskova’nın İran’la kol kola Esed rejimine cansiparane desteği ABD’yi şüphesiz rahatsız etmiştir. Bardağı taşıran son damla ise, onun yerine, Moskova’nın Snowden’a geçici sığınma hakkı vermesi oldu. İlk açıklamanın ardından Beyaz Saray yetkilileri ve cuma günkü basın toplantısında Obama’nın bizzat kendisi, kararlarında Suriye’nin de etkili olduğunu ifade ettiler. Ancak son hadise, ABD’nin öncelikli kaygıları sıralamasında Suriye’nin gerilerde olduğunu bir kez daha gösterdi.  

Amerika’da muhalefet, Obama’yı uzun süredir ABD’ye dostane olmayan tavırlarına rağmen Putin’e sert çıkış yapmayıp cesaretlendirmekle suçluyordu. Rusya’da basın ve ifade özgürlüğüne, insan haklarına yönelik kısıtlamalar da hem Cumhuriyetçi hem Demokratları rahatsız ediyordu. Önemsediği nükleer silahların indiriminde daha fazla ilerleme sağlama ümidindeki Obama ise, Putin’in üzerine fazla gitmemeyi tercih etti. Hatta ABD karşıtı söylemle iç politikada puan toplamaya çalışmasına dahi göz yumdu. Zaten Putin’in soğuk tavırları ve çelmeleri henüz Obama’yı içerde ciddi oranda zora sokacak boyuta gelmemişti. Rus lider, Amerikan halkının çoğunluğunca vatan haini olarak görülen Snowden’ın yargıdan kaçmasına çanak tutarak Obama’yla elini fazla zorladı. Zira iç kamuoyu rüzgârları, Putin gibi Obama’nın da dış politika tavırlarında önemli ölçüde etkili oluyor. Rusya’nın Snowden’ı iade etmeyerek ABD’yi küçük düşürmesi ve meydan okumasına mukabil bir hamle yapmamanın Obama ve iktidar partisine ağır siyasi bedelleri olurdu. Ayrıca ABD’nin gücüne ilişkin dünyadaki şüpheleri artırarak stratejik zaaflara yol açardı.  

Peki, Obama tepkisini bununla sınırlı mı tutacak, yoksa artık Suriye dâhil her konuda Rusya’ya daha sert bir yaklaşım içine mi girecek? ABD Başkanı, nazikçe Putin’in kendisini “hayal kırıklığına” uğrattığını söyledi. “Sınıfın arka sıralarında oturan canı sıkkın çocuk” benzetmesi bile yaptı. Ama iki lider, birbirine küsmeyecektir. Zira ABD ve Rusya gibi küresel oyuncuların o derecede çocuksu davranma lüksü yok. İki tarafta da diyaloğu ve ipleri tamamen koparma eğilimi gözükmüyor. Nitekim Washington’da önceden planlanan dışişleri ve savunma bakanları düzeyinde Rus-Amerikan görüşmeleri akamete uğramadan cuma günü yapıldı. Kimyaları zaten öteden beri uyuşmayan Obama ve Putin, G-20 zirvesinde iş icabı görüşüp büyük ihtimalle soğuk bir şekilde el sıkışacaktır.  

TÜRKİYE’YE FIRSAT VE STRESLER  

ABD ile Rusya’nın arasının açılması, Türk dış politikasına bazı ilave stresler de fırsatlar da getirebilir. İki ülkeyle de ilişkilerini bozmak istemeyen Türkiye, bazen arada kalabilir. Ancak Soğuk Savaş dönemindeki derecede bir preslenme olmayacaktır. Diğer yandan, özellikle Suriye’de yeni kapılar aralanmasına fırsat doğabilir. Suriye krizi, Ankara’nın gerek Washington gerek Moskova üzerinde fazla manivela kabiliyeti olmadığını ispatladı. Ortadoğu’da değişimci politika güden Erdoğan hükümeti Obama yönetiminden umduğunu henüz bulamamış olsa da, tamamen statükoya oynayan Moskova’dan çok Washington’a yakın duruyor. Eğer Obama yönetimi Rusya’ya baskıyı artırma politikası güderse, bundan Ankara da nasiplenecektir. Amerika’nın Rusya’yı rahatsız etme kaygısının azalması karşısında Moskova da biraz ürküp kendini frenlerse, Ankara’nın Suriye’de beklediği diplomatik ve/veya askeri açılımların gerçekleşme ihtimali yükselebilir.

 

Uzun lafın kısası, ABD ile Rusya ikili ilişkilerini yeniden tanımlama sürecine girerken, Türkiye gibi bölgesel oyuncuların da vaziyeti iyi okuması ve yeni duruma adapte olması gerekiyor. Ankara gerilime taraf olmaksızın, her iki başkentle de iletişim ve koordinasyon kanallarını alabildiğine açık tutmalı. Ve doğabilecek fırsat ve imkânları Türkiye lehine değerlendirmeye çalışmalı.

 

 

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.