Cadı avı Amerika’da

Emekli Büyükelçi Jim Holmes, Washington’da Türkiye denilince akla gelen ilk isimlerdendir. Türk ve Amerikan devletlerinin ve iş dünyasının desteğine sahip yüksek profilli bir sivil kuruluş olan Amerikan Türk Konseyi’nin (ATC) başkanıdır. En azından, geçen haftaya kadar öyleydi…

Holmes, Erdoğan hükümetinin artık kıtaları aşan cadı avının son kurbanlarından. Ankara’dan aylardır gelen baskılara dayanamayarak, ATC’nin yıllık toplantıları öncesinde yönetim kurulu başkanı eski Beyaz Saray Milli Güvenlik Başdanışmanı General Jim Jones’a istifasını sundu. Temel suçu ise hükümet şakşakçılığı yapmamak.

Hükümet, Türkiye’nin normalde kabine düzeyinde temsil edildiği ATC toplantılarına bu kez bakan göndermedi. 33 yıldır Türk-Amerikan ilişkilerinde en üst düzey platform olan ATC’ye katılım seviyesinin düşürülmesi, hükümetin şahsi kan davaları uğruna dış ilişkileri bozmaktan çekinmediğini ve pire için yorgan yakabileceğini gösteriyor. Amerikan cenahından konferansa katılan tek üst düzey isim ise ABD Ticaret Temsilcisi Michael Froman oldu. Oysa geçen yıl Obama yönetimi, Başkan Yardımcısı Joe Biden düzeyinde temsil edilmişti.

ATC’ye boykot sonucu Washington’da yüksek profilli bir tanıtım imkanından mahrum kalan Türkiye’nin ulusal çıkarları zarar gördü. Ama kimin umurunda? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan mutlu olsun, yeter! Duyumlarıma göre bizzat başbakanın talimatıyla Holmes’a karşı yürütülen kampanyada Erdoğan kabinesinin eski ve mevcut bazı isimleri seferber olmuş. ATC’nin Türkiye’deki muhatabı bazı Türk işadamları da hükümete çanak tutmuş.

HOLMES’UN GÜNAHI NE?

Peki başbakan ve arkadaşlarını bu denli kızdıran ne yapmış Büyükelçi Holmes? Rivayetler muhtelif. Ama günah listesinin başında, 17 Aralık’tan sonra üyelere dağıtılan bir bültende Today’s Zaman’dan alıntılar yapılması ve yolsuzluklardan eleştirel tonda bahsedilmesi var. Holmes’un son zamanlarda basına verdiği bazı demeçler de eminim hükümetin hoşuna gitmemiştir. Düşünce kuruluşu SETA’nın Washington’da düzenlediği konferansta oturum başkanlığı yaparken, hükümet yanlısı aydınları Türk demokrasisine not vermeleri için sıkıştırması bardağı taşıran son damla olabilir.

ATC konferansının katılımcıları fazla bozuntuya vermemeye çalışıyordu ama Holmes olayının, Amerikalıların ‘odadaki fil’ tabiriyle ifade ettiği gibi, görmezden gelinmesi mümkün değildi. İstifası henüz yönetim kurulunca onaylanmayan Holmes, oralardaydı. Birçok konuşmacının takdimini o yaptı. Basın mensuplarının konuyla ilgili röportaj taleplerini ise devlet tecrübesi ve meselenin nezaketinden dolayı geri çevirdi. Baskılar ATC yönetimini çok bunaltmış olsa gerek ki, pazartesi günkü açılış oturumu öncesinde konuşmacılardan aşırı sert eleştiri yapmamaları dahi rica edilmiş. Ancak eski Kongre üyesi Robert Wexler iyimserlik ve hükümet övgüsünde ipin ucunu biraz kaçırınca, Hürriyet Daily News editörü Murat Yetkin dayanamayıp karşılık verdi.

Hükümetin son olarak Jim Holmes vakasında görülen kaba ve tahammülsüz tavrı, tam bir ‘bullying’ örneği. Türkçeye tam tercüme etmekte zorlandığım ‘bullying’ tabiri, özetle birisine zorla istemediği şeyleri yaptırmak demek. Özellikle okul arkadaşlarını sözlü ve fiziksel tacize maruz bırakan zorba öğrenciler için Amerikan eğitim terminolojisinde sıkça kullanılır. Gezi protestocularına ‘çapulcu’ demek; göstericileri her fırsatta haşere gibi gazlamak; Hizmet camiasını haşhaşi, vatan haini türü hakaretlerle sudan dahi mahrum bırakmaya çalışmak, cadı avına tabi tutmak; Alevi cenazelerine saygısızlık yapmak, son dönemlerde Türkiye’de siyasetin en üst mercilerinde görülen ‘bullying’ örneklerinden. ‘Bullying’ pratiğini uluslararası boyuta da taşıyan hükümet, masum vatandaşlarını yabancı hükümetlere jurnallemekten okullarını kapattırmaya kadar envaiçeşit marifetler sergiliyor.

Vatandaş, Erdoğan hükümetinin ‘bullying’ taktiklerinden korunmaya çalışadursun, yabancı devlet ve toplumlar da yavaş yavaş bu agresif tavırlardan nasibini almaya başlıyor. Almanların başına gelenler malum. Eskiden Türk hükümetleri ABD’ye PKK’yla mücadele konusunda baskı yaparlardı. Maşallah o tehdit bertaraf edildi ya (!), artık yeni bir ulusal güvenlik sorunumuz var: Fethullah Gülen ve sevenleri. Washington’a birçok farklı kanaldan ahlaki ve hukuki temellerden yoksun taleplerde bulunuluyor. Amerikalılar ise bu doludizgin ‘bullying’ karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Boyun eğseler, hükümet iyice tepelerine binecek. ‘Sıktı artık’ deseler, Türkiye’yle stratejik ilişki ve çıkarları zedelenebilir. Zira karşılarında Roma’yı bile yakabilecek Neronvari bir zihniyet olduğunun farkındalar.

ABD’NİN CADI AVI SERZENİŞİ

Erdoğan hükümetinin tacizlerini eleştirel Amerikalıları dahi ekmeğinden ettirecek seviyelere taşıması, Washington için bir dönüm noktası olabilir. Gerçi ATC konferansına katılan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone dahil tüm resmi Amerikalılar genelde alttan alan ve pozitif bir üslupla konuştular. Ancak ATC toplantıları geleneksel olarak Türk-Amerikan ilişkilerini yücelten, şovvari bir platformdur. Eleştirilerin bu tür ortamlarda yapılmasından kaçınılır. Nitekim Amerikalıların özel görüşmelerde Türk muhataplarına yer yer sitem ettiğini duyuyoruz. Mesela Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland bir süre önce Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç’a Holmes konusunda serzenişte bulunmuş. Hatta söylentiye göre, ‘Şu cadı avınız ne zaman sona erecek?’ demiş.

Anlaşılan, vatandaş olsun yabancı olsun Erdoğan hükümetinin hedef aldığı herkesin, öğrencilere eğitimcilerce verilen ‘bullying’den korunma taktiklerine ihtiyacı var…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.