Ulemanın halka özür borcu var

İhsan Yılmaz seçimden önce kaleme aldığı ve 24 Mart 2015’te Zaman Yorum sayfasında yayınlanan ‘AKP Gençliği radikalleştiriyor mu?’ başlıklı yazısında:

“AKP’nin gidişi ufukta göründü ise artık çok geç olmadan ülkenin sosyal bilimcilerinin, Türkiye’nin kahredici gündeminden bir adım geriye çekilip, özellikle 2011 sonrası AKP’sinin ülkeye yaptığı zararları tespit edip, çözüm reçetelerini hem sivil topluma hem de ülkeyi yönetmeye talip olanlara sunmaları gerekiyor. Bu konuda ne kadar kafa yorulsa azdır.” demişti. Seçim sonuçları bu ve benzer düşüncelerin çok daha gür bir dille seslendirilmesine sebep oldu.

Restorasyon, onarım, ıslah gibi kavramlar bunun için kullanılıyor. Şahsi düşüncem; ülkenin koalisyon gündemine rağmen AKP dışındaki partilerin bu istikamette seçmene verdiği sözler üzerinden hazırlık yaptıklarına dair medyaya yansıyan haberler sevindirici.

Restorasyon sürecinde kafa yorulması gerek en önemli alanlardan biri hiç şüphesiz dini alandır. Din, Allah ve Resulü’nün (sas) evrensel ve tarih-üstü beyanları ile insanların dünyada huzur içinde yaşamalarını belirleyen emir ve yasaklar mecmuasının adıdır. Bu zaviyeden bakınca din, sorunun değil çözümün kaynağıdır. Ama özellikle son iki yılda yaşadıklarımız tırnak içinde “dini, çözümün değil neredeyse sorunun kaynağı haline getirdi.”

Tırnak içinde diye özellikle belirttim çünkü sorunun kaynağı olan din değil, dindar kimlikleri ile siyaset yapanların yaptıkları yanlışlıklara dini alet etmesi, onları meşru göstermek için dini değerleri suiistimal etmesidir. Yoksa din, o mualla mevkiini korumaya devam ediyor ve ebetlere kadar da devam edecek.

Önemine binaen bir daha tekrar edeyim, din ile dindar arasındaki farkı vurgulamaya çalışıyorum. Yanlışın dinden, dinin asli değerlerinden değil, onları yanlış yorumlayan, yanlış uygulayan, dünyevî çıkarları uğruna suiistimal eden insanlardan kaynaklandığını belirtiyorum. Lütfen bu hususu basite irca etmeyin; yakın zamanlarda bu ülke entelektüellerin ağzından “AKP Müslümansa ben değilim” sözlerini duydu.

Dini restorasyonun bana göre en önemli ilk adımını halkımız attı. Seçimlerde AKP’nin % 9 oy kaybı ve tek başına iktidar olmaması bunun göstergesi. Eğer seçimlerden AKP kahir ekseriyeti alarak çıksa ve tek başına hükümet etmeye devam etseydi, öyle zannediyorum ki dini alandaki yozlaşma hız kesmeden devam edecek ve sözünü ettiğim çevreler din ile arasına koydukları mesafeyi daha da derinleştireceklerdi. Çünkü AKP’nin yapacağı her türlü otoriter uygulamanın faturası AKP’yi oylarıyla iktidar yapan dindar halka ve dolayısıyla dine kesilecekti.

Konu ile kısmen irtibatlı olması açısından belirteyim; aydınlanma çağında Avrupa’da dine karşı olan tepki aslında dine karşı değil, kiliseye, kilisenin yorumlarına ve hayatın her alanını domine eden otoritesine karşıydı. Fakat kilisenin dizginlenemeyen tavrı devam edince kiliseye karşı olan tavır, Tanrı’ya karşı düşmanlığa evrildi. Nietzsche’nin “Tanrı öldü” demesi, aslında kilise otoritesine karşı söylenmiş bir sözdü ama ilerleyen zamanlarda bu mecazi beyan, zahiri anlamıyla anlaşılmaya başlandı. Çünkü manzarada değişiklik yoktu. Kilise baskısını artırarak devam ettiriyordu. İçine girilen bu yol, sonuçta dinin işlevini yitirdiği Avrupa’yı karşımıza çıkardı. Bugün Avrupa’da dinsizlik oranının çok yüksek olmasının ardında bu tarihi hadiselerin rolü ve etkisi inkar edilemez.

Pekala aynı şey bizim ülkemiz adına geçerli olur mu? Ben ürküyordum şahsen. “AKP Müslümanlığı” başlıklı yazımda da bunu açıkça ifade ettim. Ama seçim sonuçları bence bu istikametteki bir gidişatın önüne geçti. Aynı sonuçlar seviyeleri farklı olsa da kendilerini dindar olarak adlandıran insanlar arasındaki yozlaşmanın önüne geçer mi, onu kestiremiyorum.

Halk görevini yaptı; şimdi sıra halka rehberlik yapan kişi ve kurumlarda. Nefes almış olmaları lazım bu sonuçlarla. Siyasi baskının oluşturduğu korku atmosferinden sıyrılmaları ve dün şu ya da bu sebeple seslendiremedikleri düşünceleri açık yüreklilikle seslendirmeliler. Aslında onların önce dünleri ile yüzleşip özeleştiri yapmaları ve ardından da toplumdan açık yüreklilikle özür dilemeleri gerekir. Böylesi faziletli bir ameli yaparlar mı bilemem. Yapmasalar da canları sağ olsun. Ama hiç olmazsa içinde zımni özrü de barındıran gerçekleri seslendirmeye başlasalar. Ramazan yeni başlangıçlar için iyi bir fırsattır. Ramazan’ınız mübarek olsun.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.