Global sivil toplum kuruluşu olma yolunda

Global sivil toplum kuruluşu olma yolunda

Daha geçen hafta yayınlanan “Tazyiklerden sonra sürpriz açılımlar” başlıklı sohbetinde Fethullah Gülen Hocaefendi, çoklarımızın gözünden kaçan tarihi bir hakikate temas ettikten sonra ümidini, tahminini ve beklentisini seslendiriyor.

Kendi ifadeleri ile yaptığı tespit şu: “Evlerde tazyik gördüğünüz zaman yurda sıçradınız.. bir tazyikle yurtları okullar haline getirdiniz.. bir gün geldi, okullar dünya okulları haline geldi; belki binlerce, belki milyonlarca insan size sempati duymaya başladı.” Doğru. Nitekim bu doğruyu anlamak için 1980 ihtilali, 28 Şubat 1997 postmodern darbe ve 17 Haziran 1999 montaj kasetlerle yapılan düğmeye basma operasyonları sonrası gerçekleşen inkişaflara bakmak kafi. Hocaefendi’nin dediği şey mealen şöyle; nasıl Allah bu tazyiklerden sonra yeni açılımlara kapılar açtı, bugünkü tazyiklerden sonra da aynı kapıları açar; yeter ki biz kıvamı koruyalım, o lütuf ve ihsanlara liyakatimizi izhar edelim.

Şahsen, Hocaefendi’nin Üstad’dan hareketle “cebri lutfi” dediği sürecin örneklerinden bir tanesinin Uluslararası Dil ve Kültür Festivali olduğuna inanıyorum. Şöyle izah edeyim; Uğur Kömeçoğlu Zaman Gazetesi’nde yayımlanan makalesinde hayati öneme sahip bir tespitte bulundu. “Sosyolojik bir düzeltme: Cemaat değil hareket” başlığını taşıyan makalede yazar, Hizmet’in 60’lı yılların ortasında İzmir’de dini bir cemaat olarak yola çıktığını ama bugün geldiği yer itibarıyla ulus-üstü sivil sosyal bir harekete dönüştüğünü ifade etti. Aynen katılıyorum. Nasıl katılmam ki, içindeyim ve yaşıyorum. Kömeçoğlu, katılmayanlara şu ifadeleriyle yardımcı oluyor: “Cemaat bir ulusal coğrafya içinde varlık kazanmış insanlardan oluşan, çoğunlukla birbirlerini bilen, tanıyan; köken, statü, kültür temelli benzerlikleri bulunan.. bir topluluk yapılanmasıdır. Bu oluşumlar adanmışlık veya katılım dereceleri çoğunlukla sabit yoğunluktaki insanlardan meydana gelir.”

90 öncesi yılları merkeze koyacak olursanız hizmet aynen bu tarifte ifade edildiği gibiydi ama 90’lı yıllardan sonra ağırlık kazanan yurtdışı açılımları cemaati farklı bir noktaya taşımıştır. Bugün geldiği yer itibarıyla cemaatin durduğu yer Kömeçoğlu’nun tespitleriyle şurasıdır: “Anadolu’dan çıkmış bir toplumsallık dünya üzerinde çok sayıda katılımcısı, seveni ve sempatizanıyla ulus-üstü bir sivil sosyal harekete dönüşmüştür.”

İşte ulus-üstü bu sivil sosyal hareketin dünyaya gösterdiği önemli örneklerden biri bugünkü adıyla Uluslararası Dil Kültür Festivali’dir. Ama unutmayalım, bu festival iki sene öncesine kadar Türkçe olimpiyatı, daha öncesinde Dil Seti şeklinde adlandırılıyordu. Bu iki isim altında yapılan programlar isim, kapsama alanı, muhteva ve şekil itibarıyla bugüne nispetle daha dardı, daha yerliydi. Bir başka tabirle hareketin cemaat yapısına daha uygun bir formatta icra ediliyordu. Malzeme bugün de aynı olduğu halde şimdi isminden muhtevasına, şekline ve en önemlisi Türkiye haricinde yapıldığı yerlere kadar değişikliğe uğraması o cemaat kabuğunun bütün bütün kırıldığını ve uluslararası mahiyet kazandığını gösteriyor.

Er veya geç bu gerçekleşecekti. Fakat 17 Aralık sonrası Türkiye’de siyasi iktidar tarafından cemaatin düşman ilan edilmesi sonucu gerçekleşen tazyikler bu süreci hızlandırdı. Konumuz olan olimpiyatlar bağlamında bunun tetikleyicisi dönemin başbakanının şu beyanları oldu: “Olimpiyat molimpiyat diye bir şey bizim dünyamızda yok. Bitti onlar, o defterler kapandı, geçti.” Önceleri çoklarına “Bu kadar da olmaz!” dedirten bu çıkış hukuksuz uygulamalarla hayata da intikal etti. Türkçe Olimpiyatları için salonlar verilmedi, sponsor işadamlarına müfettişler gönderildi ve işte tam bu noktada cemaat hareket olduğu gerçeğini kavrayıp programı harekete uygun muhtevaya taşıyarak ismini ve yerlerini değiştirdi. Bu sene dünyanın 18 ülkesinde ülkelerin kapalı spor salonlarından prestijli sinema salonlarına, ABD senatosu başta parlamento binalarından açık hava programlarına kadar uzanan yelpazede tam 60 program yapıldı. Ve ne kadar acıdır ki, Türkiye bu ülkeler arasında değil.

Sadece bu program ekseninde cemaatin hareket formuna evrildiğinin delilleri; 1- Eski İsmi: Türkçe Olimpiyatı; yeni ismi: Uluslararası Dil ve Kültür Festivali. 2- Eski yapıldığı yer: Türkiye; yeni yapıldığı yer: Türkiye’nin içinde olmadığı dünya ülkeleri. 3- Eski muhtevası: Türkçe şiirler, şarkılar, halk oyunları: Yeni muhtevası: Her ülkenin kendi dili, müziği, halk oyunları. 4- Eski sunum dili; Türkçe; yeni sunum dili; ortak dil olan Türkçe ve yapıldığı ülkenin resmi dili. 5- Seyirci…

Burada durmak lazım. Seyirci kitlesi de değişmiş. Dil ve Kültür Olimpiyatları ismine muvafık olarak o ülke insanı daha ağırlıklı yer almış. Ama değişmeyen bir başka şey daha var; Anadolu insanı. Dün Anadolu’da, kendi memleketinde stadyumları doldurarak bu hizmetleri destekleyen vefalı insanlar, programın yapıldığı ülkelere gelmişler.

18 ülkede 60 programla Uluslararası Dil ve Kültür Festivali, Hizmet’in cemaatten harekete evrildiğinin müşahhas bir delili ama bu, onun aynı zamanda global bir sivil toplum kuruluşu olduğunu gösterir mi? Değer, ilke ve prensipleri itibarıyla hiç şüphesiz bu sorunun cevabı dün evet idi, bugün de evet ve yarın da evet olacak. Ama bunların ete kemiğe bürünmüş projeler halinde hayata taşınması eşyanın tabiatı ve insanın fıtratına bağlı olarak zaman alacak. Cumhuriyet Türkiye’sinin yegane ve orijinal ihraç malı olan ve bununla insanlık medeniyetine katkı sağlayan herkese teşekkürler.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.