Düşmanlıkta ileri gitme nifak alameti değil mi?

Soruyu duyar duymaz cevabı ilk cümlem “Hayır, şahıslar değil vasıflar önemlidir.

Eğer illa bir şey anlatacaksanız vasıflar üzerinden anlatmalı, tepkinizi vasıflara bina etmelisiniz.” dedim. Bu hem Kur’anî hem de Nebevî bir metottur. Bazı istisnalar hariç -ki onlar da hem o vasıflarla bütünleşmiş kişilerdir hem de meselenin ehemmiyet sıralaması içindeki yerinden dolayıdır- bize öğretilen davranış modeli budur. Sahabenin birçok menfi hadiseyi rivayet ederken isim vermemesi bu yaklaşımın hayata nasıl taşınması gerektiği ile alakalı enfes bir örnektir.

Mevzu ne? Nifak ve münafıklar. Şunu diyor muhatabım, “düşmanlıkta ileri gitme nifak alameti değil midir?” Tabii bununla kalsa iyi; aksine devam ediyor ve kendine göre birçok yorumlarda bulunuyor, isimler, olaylar zikrediyor. Belli ki dolmuş. Dolmuş ama boşalmanın da İslamî çerçevede oturması gereken dinî, hukukî ve ahlâkî bir zemini var. O zemin yitirilirse bizi ayakta tutacak hiç bir değer kalmaz. Başkalarının hatta aynı kıbleye yöneldiğimiz insanların böyle yapması bizim de böyle yapmamızı meşru kılmaz. İşte onun için yukarıda okuduğunuz uyarıyı yaptım.

Malum münafıklarla alakalı Kur’an’da birçok ayet ve belki de yüzlerce sahih hadis-i şerif var. Hadisler arasında en meşhuru hiç şüphesiz “Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan söyler, bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder ve söz verdiği zaman sözünde durmaz.” hadisidir. Muhatabım bunu değil de zannederim halkımız arasında bu ölçüde bilinmeyen diğer hadise atıfta bulunuyor. Hadis şu: “Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz.”

Buraya kadar nifak alametleri meşhur olan diğer hadis-i şerifle aynı. Ama burada bir ilave özellik daha zikrediyor Efendimiz (sas). O da şu: “Husumet edince haddi aşar.”

Hadisin aslı: “Ve ize hâsame fecera” H-S-M arapçada, düşmanlığın galip gelmesi manasında bir fiil. Bu fiil fâ-a-le kalıbına girdiğinde karşılıklı niza ve cidalde bulunma anlamını kazanıyor. F-C-R ise, hak, adalet ve sadakatten yüz çevirme demek. Başka manaları da var f-c-r’nin; yalan söylemek, fesatta bulunmak, fücur irtikap etmek.

Her iki kelimenin etimolojik manaları, ayet ve hadislerde yer alan nifakla alakalı bilgiler ve Efendimiz (sas) dönemi başta olmak üzere 15 asırlık İslam tarihi geleneğinde yaşanan hadiselerle birleştirilince hadise semantik açıdan daha kapsayıcı ve şerhe ihtiyaç hissetmeyecek ölçüde daha açık mana verilebilir. İsterseniz böyle bir deneme yapalım; “ve ize hâsame fecera; düşmanlık yaptığında hak, adalet ve sadakatten yüz çevirir, yalan söyler, fesad ve fücurda bulunur.” Bir deneme daha; “düşmanlık yaptığında hiçbir kaide ve kural tanımaz, haddi aşar; hak ve hukuk gözetmez.”

Halbuki Müslüman hangi makamda ve hangi konumda olursa olsun, başkalarının hak ve hukukunu gözetmekle mükelleftir. Tabii haklar ve özgürlükler herkes için geçerlidir ve buna tecavüz başkalarının özgürlüğünün bittiği sınırdır. Böyle bir şey söz konusu ise, sorumluluklar özgürlüklerinin önünde yerini alır. Fert kendi irade ve ihtiyarıyla sınırını tecavüz ederse hukuk devreye girer.

Muhatabım bana dedi ki: insanın davranışlarını belirleyen beş unsur vardır; din, ahlak, hukuk, örf-âdet ve adab-ı muaşeret. Bunların hiçbirisinin içine girmiyor ki?” Doğru olabilir dediği. O zaman söz konusu davranışlar onun saydığı bu beş unsuru inceleyen ilimlerin değil başka ilim dallarının konusudur.

Başa döneyim; şahıslar değil; vasıflar önemlidir. Ne güzel der Bediüzzaman “Adavet etmek istersen, kalbindeki adavete adavet et; onun ref’ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsine adavet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için, mü’minlere adavet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen; kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adavet et. Evet nasıl ki muhabbet sıfatı, muhabbete lâyıktır; öyle de adavet hasleti, her şeyden evvel kendisi adavete lâyıktır.”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.