Bank Asya, dindar, kindar ve Müslüman

Din, Arapça; dar, Farsça. Dindâr ikisinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş mürekkep bir kelimedir. Manası, dine susamış insan. Mukayese yapmak isterseniz kindâr kelimesi iyi bir örnek. Kindâr, öç ve intikam almaya susamış insan için kullanılır. Dindâr da, kindâr da sıfat. Biri hayatını dine adamış diğeri kin ve intikama.

Din sosyolojisi ile alakalı bir kitap okuyordum. Dindâr kelimesinin geçtiği bir yerde zihnim adeta durdu ve bir satır ileriye gidemedim. Çakıldım kaldım. O kelime beni satırları arasında dolaştığım kitaptan zihnen kopardı, çocukluk dönemime götürdü. Cuma ve Bayram namazlarını kaçırmamakla beraber, 5 vakit namazı kılmayan, nefsine yenik düşüp kılamayan insanların kendilerini tanımlama ve müdafaa sadedinde söylediği sözü hatırlattı: “Müslümanım ama dindâr değilim.” Manası açık, 5 vakit namazı vaktinde kılacak ölçüde dindâr değilim ama Müslümanım ve dinsiz değilim.

Sonra günümüze intikal ettim. Günümüzde de “Müslümanım ama dindâr değilim” diyen bir çok insan var. Onlar da yukarıda yerini alan insanlar misali belki 5 vakit namazı zamanında kılmıyor veya kılamıyorlar. Fakat bunların gerekçeleri çok daha farklı. Bugünküler bu sözü ağırlıklı olarak kendilerini “dindâr muhafazakâr” olarak adlandıran bir siyasi iradenin ve idarenin imza attığı yolsuzlukları, hukuksuzlukları onaylamayıp “dindârlık” fotoğrafında onlarla aynı karede yer almadıklarını ifade için söylüyorlar.

Daha açık bir ifadeyle “Müslümanım ama dindâr değilim çünkü kendilerine dindârım diyen insanlar gibi kamu malını çalmıyor, tüyü bitmemiş yetimin hakkına tecavüz etmiyorum. Müslümanım ama dindâr değilim çünkü kendilerine dindârım diyen insanların yaptıkları gibi hakkı, hakikati, adaleti sadece kendi taraftarlarına, akrabalarına akıtanlar gibi düşünmüyorum. Müslümanım ama dindâr değilim çünkü kendilerine dindârım diyenler misali makam-mevki, mal-menâl hırsıyla helal’a haram, haram’a helal ya da yanlışa doğru, doğruya yanlış diyenlerden değilim. Müslümanın ama dindâr değilim çünkü dindârım diyen insanlarda gördüğümüz üzere hırs, kin, nefret, öfke ile başkalarını ötekileştirmiyor, düşmanlaştırmıyor ve onları bir kaşık suda boğmaya çalışmıyorum. Namaz kılmadığımdan dolayı değil, böyle bir dindarlık anlayışını desteklemediğim için dindâr değilim ama elhamdülillah Müslümanım ve bunların Müslümanlıkla telif edilemeyeceğini biliyorum.”

“Onlar Müslümansa ben Müslüman değilim” diyenlerin bir adım gerisinde yer alıyor böyleleri ve ne yazık ki sayıları da gün geçtikçe artıyor. Kaybeden de maalesef dinimiz oluyor, insanımız oluyor. Şunu kabul edelim; AKP’nin “dindâr muhafazakâr” kimliği ile 2011 genel seçimlerinden bu yana içine girdiği süreç dini değerlerin bir kenara savrulmasını netice verdi. Dindarlığın da dinin de içi boşaltıldı. Yapılan kamuoyu anketlerinde AKP’nin % 50 oy oranının olması dini bağlamda bu manzarayı tasdik anlamına gelmez. Havuz yazarlarının yaptıkları gibi bu ikisini karıştırmamak lazım.

Gelin şu hakikati kabul edelim; acı ama gerçek dindâr muhafazakar AKP’nin son süreçte iyice ayyuka çıkan yanlışlıkları ile asıl kaybeden Müslümanlar ve İslam oldu. Müslümanlar olarak bizim kaybımız meydanda. Ama ya İslam? Onun kaybı nedir?

İslam Allah ile insanın aşkın münasebetini, onun usulünü, âdâbını, ölçülerini ve sınırlarını belirleyen bir dindir. Dinin bu boyutunun şu an itibariyle adı var, kendisi yok. Kültür Müslümanlığı kavramı -ki hakiki Müslümanlıktan oldukça uzaktır- içinde yeri olan şekli ilişkinin bile arkasına düştük. Namaz kılma oranlarımızdaki istatistiki rakamlar ortada. İslam, tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet esasları etrafında bizim dünyaya bakış açımızı, hayat felsefemizi, yaşam standardımızı belirlerdi. Onu da kaybettik. İslam, zihinlerimizi marifet, kalplerimizi itminanla doldururdu. O da gitti. Ahlak, kütüphane raflarımızı süsleyen kitapların içinde kaldı. Siyaset her şeyi belirleyen yegane ölçü oldu ve bir din olarak İslam, ayetiyle, hadisiyle sadece ve sadece siyaset üzerinden okunur hale geldi. 15 asırlık İslam geleneği buna alet edildi. Kısacası İslam siyaset namına araçsallaştırıldı ve siyasi bir ideoloji haline getirildi.

Hâl-i pür melâlimiz bu bizim ve maalesef bu manzara içinde yaşadığımız tozun dumanın içinde çoklarımız tarafından görülmüyor. Görenler de “Müslümanım ama dindâr değilim” diyenlere hak vermeden edemiyor. Nasıl vermesinler ki her gün yeni yeni hadiseler bu zihniyeti pekiştiriyor. Zincire her gün yeni halkalar ekleniyor. İşte dün akşamdan beri Bankasya özelinde yaşananlar. Sağ duyusunu hala kaybetmemiş uzmanların beyanları ortada. Hukuk ve kanun hak getire. Neden diyorsun? Akla gelen rekabet. İyi de bir tarafta devlet diğer tarafta özel teşebbüs, nasıl rekabet olsun ki güçler dengesi yok. Düşmanlık desen, neden düşmanlık? Makul bir izahı yok. Kavga desen, kavganın kazananı yok, kaybedeni millet ve devlet. Geriye kalan, hırs, öfke, gazap, haset, kin, nefret. Bunların ise insanları, toplumları, milletleri, devletleri sürüklediği yer meydanda.

Restorasyon mümkün mü? Uzun zaman alır. En iyimser tahmin, hiç hata yapılmamak şartıyla bir-kaç nesil. Ve zor ama imkansız değil. Allah hakkımızda hayırlısını ihsan eyleye.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.