Zülkarneyn Aleyhisselam’ın izinde

1980’li yılların ortasında Konya’daki arkadaşlar “Rabbenâ mekkin lenâ fi’l-ardi ve âtinâ min külli şey’in sebebâ” diye çok tekrarla dua ediyorlardı.

Atilla ağabey çok iyi hatırlayacaktır. Mânâsı: “Yâ Rabbi! Bize yeryüzünde maddî-mânevî kudretleri ver ve bizleri hedeflerimize ulaşmada (akıl, ilim, güç ve idarecilik gibi) her türlü imkânlarla donat ve her çeşit sebep ve vesileleri bize nasip et.”

Aslında bu dua, Kehf Sûresi’nin 84. ayetinden iktibas edilip dua hâline getirilmiştir. Bu sûrede dikkatleri celbeden üç bölüm var: 1- Ashab-ı Kehf… 2- Hz. Musa Aleyhisselam ve Hızır Aleyhisselam kıssası… 3- Zülkarneyn Aleyhisselam kıssası… Cenab-ı Hakk ona pek çok imkân lütfetmiş ve dünyanın pek çok yerlerine sefer etmiş. Cenab-ı Hakk tarafından te’yid edilen bu mübarek zat…

Zülkarneyn Aleyhisselam ki,

Doğuları batıları

Afrika içlerini,

Belki de Amerika’yı

Fethedip dolaşan bir Hak Rehberi

Müeyyed min indillah

 

Evet, Hızır’dan alan dersini

Allah’tan destekli

Kutlu veli

Mübarek Zülkarneyn

Maddi-manevi kuvvetlerle

Fetihlere çıktı yeryüzünde

 

Hemen ulaşırdı istediği yere

Çünkü verilmişti kendisine

Her şeyden bir sebep

İlahi birer lütuftu bunlar hep

 

Yüzlerce ağzın ve sâmimi gönüllerin bu duası kabul oldu ki, çok kısa zaman sonra cihan çapındaki açılımların ilk adımları başladı.

1990’a yaklaşırken İzmir Bozyaka Yurdu’nda bir sohbet sırasında Hocaefendi bize “Siz, farklı bir şey hissediyor musunuz?” diye bir soru sormuştu. Bir arkadaşımız, Hocamızın yorulduğunu zannederek “Ara verseniz de dinlenseniz.” demişti. Seneler sonra bize “Siz benim uykumun geldiğini zannetmiştiniz ama ben farklı bir şeyler hissediyordum. Zaten o gece bir türlü uyuyamadım. Bozyaka’nın terasına çıktım. Saat 02.00 veya 02.30 idi. Karadeniz’e doğru yüzlerce uçak gidiyordu. Hatta ‘Bizim bu kadar uçağımız var mı ki!’ diye düşündüm. Şimdi anlıyorum ki, Orta Asya’ya rûhâniler yolculuğa çıkıyorlardı. 1990’da Kırım (Bahçesaray’da) Türkiye ile Rusya arasında bir futbol maçı yapılacaktı. Zaman Gazetesi adına Halit Esendir Bey de giden kafileye katılmıştı. Orada tezgahında domates, patates ve patlıcan gibi şeyler satan yaşlı bir nineye Kur’an Elifbâsı, Kur’an-ezan kaseti hediye edince, o nine sevincinden tezgâhının üzerindekilerin hepsini hediye etmek ister. Hatta kız torununu “Bunu da alın Türkiye’ye götürün.” der. Halit Bey, Kırım civarında şâhit olduklarını Türkiye’ye gelip anlatmasından sonra Sovyetler’deki Türk ve Müslüman topluluklara karşı çok büyük bir ilgi uyandı. Bu sefer 14 kişilik bir heyet 11 Ocak 1990 tarihinde Sarp Sınır Kapısı’ndan giriş yaptı. Onların, Gürcistan ve Azarbeycan’da karşılaştıkları göz yaşartıcı manzaraları anlatmaları oralara gitmeye müthiş bir arzu uyandırdı. Bunun üzerine Sovyetler’in hızlı bir şekilde dağılma dönemine girmesi bu alâkayı iyice şiddetlendirdi. Bir nüve hâlindeki istekler, başta bahsettiğim dualar ile çok kısa zamanda meyveli bir ağaç oldu.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.