Buraya niçin geldiniz?

Yunus Hocamız, Nepal’de açılan okulun hikâyesini şöyle anlatıyor:

Ferhat Bey okul açmak için Nepal’e giderken, Hindistan’a uğruyor ve Ahmet Bey’le görüşüp Nepal hakkında bilgi alıyor. Orada Nepalli iki kişi ile tanışıyor. Onlara Katmandu’da zenginlerin oturduğu, camilerin olduğu ve güvenli olan semtler hakkında bilgi alıyor.


Ferhat, Ahmet Bey’le birlikte 2001’de Katmandu’ya gelip bir otele yerleşiyorlar. Her önüne gelene “Biz okul açmak istiyoruz, ne yapmalıyız?” diyorlar. Onlar da “Bizim kanunlarımıza göre sizler Nepal’de okul açamazsınız.” diyorlar. Üç gün sonra bir camiye gidiyorlar, caminin kapısında biri bunlara “Siz Türk müsünüz?” diyor. “Evet” deyince, “Üç gündür beş vakit namazda sizi bekliyoruz, üç gündür neredeydiniz ve buraya niye geldiniz?” diyorlar. “Biz okul açmaya geldik” deyince, “İkindi namazına gelin, bu konuyu sizinle görüşelim.” diyorlar.


Arkadaşlar otele dönünce “Bu adamları tanımıyoruz. Bize bir zararları dokunabilir, bizi dolandırırlar” diye “İkindi namazına gitmeyelim.” diyorlar. Sonradan “Gidelim, uygun bir durum olmazsa kabul etmeyiz.” diyorlar. İkindi namazından sonra arkadaşlarımızı alıp, “Nepal’li Müslümanlar İslamiye Cemaati Derneği”ne götürüyorlar. Yirmi kişinin bulunduğu bir salona alıyorlar. “Siz niye geldiniz? Bizim üyelerimize anlatır mısınız?” diyorlar. Arkadaşlarımız; “Biz okul açmaya geldik, açamazsınız dediler, vize almak istedik, burada bizim vatandaşlarımızın yapmadığı bir işi yaparsanız ancak vize veririz dediler.” diyorlar. Kendi avukatları ile kendi dillerinde konuşup istişare ediyorlar ve “Size okul açarız.” diyorlar. “Okul açsak bile vizemiz olmayınca nasıl yürüteceğiz?” dediklerinde, onlar avukatları ile kendi dillerinde konuşup, istişare ediyorlar ve “Size vize alırız” diyorlar. “Biz yıllardır okul açmak için planlar kurduk, okul açacak birilerini bekledik, neler yapmamız gerektiği konusunda istişarede bulunmuştuk. Biz Esad MİYAN ve Ataullah KHAN Bey’i size görevlendirdik, her işinizde size yardımcı olacaklar. Gece sohbet edecek birine mi ihtiyaç duydunuz, çay mı içmek istediniz, çağırın gelsinler size hizmet etsinler.” diyorlar.


Yılbaşı gecesi Ferhat Bey abdest alıyor ve okul açmak için kiralanacak evin etrafında dört tur atıyor, hem ağlıyor ve hem de Bahtına düştüm Allah’ım ne olur diye dua ediyor. Kaldığı yere gelirken gerek olmamasına rağmen bir markete girip bir şeyler satın alıyor. Market sahibi “Sen kimsin, gece-gündüz buralarda niye dolaşıyorsun?” diyor. “Ben okul açmak için buraya geldim ama okul olabilecek bir bina bulamadım, bir bina buldum, onun sahibi de kiraya vermiyor.” diyor. Adam dükkanının arka kapısını açıyor, “Bak şu bina eskiden okuldu ve kapandı. Eğer işine yararsa yarın gel 40.000 rupiye sana kiralayayım” diyor ve ertesi günü binayı kiralıyor.


Taobudizm Budist tapınağını açan Tayvanlı kadın Çini geliyor ve Ferhat Bey’le tanışıyor. “Sen kimsin, buraya niye geldin?” diyor. Ferhat Bey, “Ben Türk’üm, ve buraya okul açmak için geldim ve okul açtım.” diyor. Çini isimli kadın diyor ki “Beni kocam Taobudizm’i yay diye Nepal’e gönderdi ve insanlarla tanışmak ve destek almak için de bu tapınağı kurdum ama yine de okul açamadım. Daha önce nerdeydin?” diye sorduğunda, Ferhat Bey, “Filipinler’deydim” diyor. “Filipinler’e niye gitmiştin?” diye sorduğunda, “Okul açmaya gitmiştim”, “Açabildin mi?” diye sorduğunda, “Açtım” cevabını alınca, “Kocam beni Filipinler’e de göndermişti ve orada da okul açamadım” deyince, “Ferhat Bey ben Filipinler’de beş yıl kaldım ve okul açtım.” diyor. Kadın “Allah, seni bana okul açmasını öğretmek için buraya gönderdi.” diyor. Çini, okul açamayıp, mabedi kapatıp yeniden Tayvan’a dönüyor. Tayvan’da bir gazetede köşe yazarı imiş. Dünyadaki okullardan, bu okulları açmak için yapılan fedakârlıklardan, bu okulları açanların arkasında Allah’ın gücü ve desteği olduğundan, “biz okul açamıyoruz ama onlar açıyor” diye güzel şeyler yazıyor.


Ferhat Bey’e; “Bu işe kaç kişi ile başladınız?” diye sorduğumda; “Dört kişi ile başladık ve beş yıl aynı sayı ile devam ettik.” dedi. “Bir yıl sonra da beş kişi olduk.” dedi. “Diğer arkadaşların branşları ne idi?” dediğimde; “Bunlardan biri benim, diğeri hanım, diğerleri iki çocuğum.” dedi. “Beşinci yıl bir çocuğumuz daha oldu ve beş kişi olduk. Üç yıl önce Olcay Bey ve iki yıl önce de İbrahim Bey geldiler. Bu yıl beş yeni mezun arkadaşımız geldi, bunlara altı ay İngilizce kursu aldırdıktan sonra öğretmen olarak istifade edeceğiz.” dedi.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.