Bir Türk yemeği yarışması

Pacifica Enstitüsü’nün California eyaletinin Irvine şehrinde düzenlediği Türk Yemeği Yarışması’na jüri üyesi olarak davet edildiğimde, aşçılığa dair bazı püf noktalarını da öğrenebileceğimi düşündüm; neticede yarışmacılar oldukça yetenekli bir Türk aşçı olan Eren Aksoy’un aşçılık kursunu bitirmişlerdi. Tamamı bayan olan yarışmacıların her biri, kurs sırasında öğrendikleri lezzetli yemekleri yaparken yer yer tariflere kendi yorumlarını da katabiliyorlardı.

Yarışmacılardan bazıları, börek, İzmir köfte ve tavuklu pilav gibi klasik Türk mutfağı örneklerini tercih ettiler. Birinciliği meşhur Türk mantısı kazanırken, ikincilik ise hazırlanması gayet kolay bir yemek olan fasülye salatasına layık görüldü.

Yarışmacılar, albenisini artırmak için yemeklerindeki sunuma, taze sebze ve baharat kullanımına özen gösterdiler. Kullanılan garnitür (örneğin, kremsi kıvamdaki bir mercimek çorbasının üzerine konmuş bir adet taze nane yaprağı gibi) basitliğinde zarafeti ihtiva edebiliyordu.

Muhtemelen bir fasülye salatasının masanın en renkli yemeği olmasını beklemezsiniz; ancak bol miktarda domates, yeşil biber ve maydanozu, pişmiş beyaz fasülyelerle karıştıran Amira Yusuf’un salatası oldukça cazipti. Amira, salatasına garnitür olarak da ince dilimlenmiş ve sumakla süslenmiş haşlanmış yumurta ilave etmiş, en üste de taze nane yaprakları koymuştu.

Kazananların bir diğeri olan peynirli börek bile, Lorena Gutierrez’in sayesinde taze ve renkli görünüyordu. Lorena, her börek dilimi üzerine kırmızı, yeşil, ve portakal rengi tatlı biber şeritleri bastırmak suretiyle hamur pişerken biberlerin de kavrularak hamurla bütünleşmesini sağlamıştı. Ayrıca pişirmeden önce hamura zahterle birlikte siyah ve beyaz susam da serperek böreğe ayrı bir tat vermeyi başarmıştı.

Yarışmada amaç her ne kadar dereceye girebilmek için lezzetli yemekler hazırlamak olsa da, hazırlanan yemekler aynı zamanda sağlıklıydılar da. Yarışmacıların taze ürünleri cömertçe kullanmaları, bana Akdeniz yemeklerini neden sevdiğimi hatırlattı.

Hemen her yemekte taze sebze ve baharat bir şekilde kullanılmıştı: bir kâse patates püresi, yoğurtla kıvama getirilmiş, ve üzeri rendelenmiş havuç ve ince doğranmış maydanozla süslenmişti.

Lara Chandler, safranla tatlandırdığı ödüllü deniz ürünleri mantısını servis yaparken iki değişik sos kullandı: İlki, yoğurt, salatalık, nane ve sarımsaktan oluşuyordu. Diğer sosu ise pul biber, sumak, ve diğer baharatları zeytinyağı ve tereyağında ısıtarak hazırlamıştı.

Yarışmanın ikinci kısmı için hazırlanan tatlıların bile bazılarında sebze kullanılmıştı. Kubbe şeklinde bir ıspanaklı kek, çilek halkaları, kivi dilimleri ve antep fıstığı ile süslenmişti. Üç tabakalı bir irmik tatlısında ise balkabağı, antep fıstığı, ve çikolata kaplı badem kullanılmıştı. Diğer bazı sıradışı tatlılar ise ıspanaklı baklava ve ağlayan kekti.

Tatlı yarışmasının birincisi ise en geleneksel tatlılardan biri olan fırın sütlacı oldu. Aslında bu sonuç çok da şaşırtıcı sayılmaz; zira sütlaç, asırlardır çok beğenilen bir Türk tatlısı. Şerbet ve Baharat yazarı Mary Işın’a göre sütlaç, Osmanlılar’ın Avrupa mutfağına tanıttığı en eski tatlılardan biri:

“Türk sütlacı, İtalyan mutfağına 16. yüzyılın başlarında girdi… Kayıtlara geçen ilk sütlaç, 1529 yılında İtalyan dükü Ercole d’Este’nin düğününde verilen ziyafet menüsünde yerini alan ve ‘süt, şeker, tereyağı, ve gülsuyu ile pişirilen Türk usulü pirinç’ şeklinde tarif edilen sütlaçtır. ”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.