Altın günü

Yılbaşı indirimi başladı ya, bizim de ihtiyacımız olmayan herşeyi ‘sırf ucuz diye’ alma zamanımız geldi. Kapıdan bacaya kadar kuyruk var, ben ise yine “ya sabır” çekiyorum sanki beni buraya silah zoruyla getirmişler gibi. Neyse ki uzun bir bekleyişten sonra sıra bana geliyor ve kasadaki bayana gülerek kartımı uzatıyorum. O da bana hemen her alışverişte duyduğum klasik soruyu soruyor; “Bugün çocuklara yardım (donation) yapmak ister misiniz?” Bugün çocuk hastanesine…bugün lösemili çocuklara…bugün evsiz çocuklara…vs. diyerek bu liste uzayıp gidiyor. Benim cevap ise hep aynı “bugün değil ”(not today). Geçen gün düşündüm de acaba neden “bugün”değil, bugünümün nesi var ya da nesi eksik diye moralim bozuldu birden ve o heyecanla “evet” dedim kasiyere, çünkü altı üstü vereceğim zaten 1 dolar’dı.

Bu konunun ‘altın günü’yle ne alakası var diyeceksiniz az sabırlı olun hemen geliyor!

Günlerden birgün bir filim izledim ve hayatım değişti denir ya işte ben de bir gün o ilahi kelamı kalbimle dinledim ve hayatım değişti. Teşbihte hata olmasın, huzura varışta ayetler dilimde olsa da, hayatıma (taaa içine, dal göbeğine) almayı unuttuğum meğer ne çok şey varmış işte o zaman anladım.

Maun süresinden bahsediyorum. Sıradan bir vatandaş olarak arkadaşlarla toplanıp “Sahibimiz bize ne diyor!” diye anlamaya çalışırken birşeyi keşfettik. Yetimlere ve yoksullara yardım etmenin aslında çok ciddi bir mesele olduğunu, “öyle yapsan güzel olur ama yapmasan da olur” gibi birşey olmadığını, “ama etrafımızda yok canım ee biz neyapalım” deyip kendimizi kandıramayacağımızı, sadece Ramazan ayında coşmanın yeterli olmadığını …vs anladık.

İşte günde beş vakit dilimizden dökülenin aslında hayata geçmeyince ne kadar eksik kaldığını hissettim o zaman ve sonra dedim ki biz de az-çok demeden elimizden ne geliyorsa yetim ve muhtaç çocuklara yardım etmeliyiz! Bu konuda bireysel olarak istikrarı korumanın zor olduğunu düşünüyorum. O yüzden arkadaşlarla bir araya gelip ‘Kimse Yok Mu’ derneğinin yetim kampanyasına destek olmaya karar verdik. Bir yetimin aylık masrafı 30 dolar. Biz aramızda ayda sadece kişi başı 10 dolar topluyoruz. Neredeyse üçbardak kahve parası. Şimdilik dört yetimimiz var! Ne mutlu bize!

Hani hanımlar arasında altın günleri yapılır ya bilirsiniz, o zaman toplanan paradan bu güzel hayır için de bir pay ayrılabilir diye düşünüyorum. “Biz bunu başka zaman da yaparız” diye düşünenlere ama biz millet olarak “baheneleri” seviyoruz diyorum!

“Amaaann dünyada o kadar çok yetim var ki hangi birini ben doyurayım” deme gafletinden uzak bir damlanın yayıldığı okyanuslar düşünelim! Ayrıca etkisi sonsuz hayatta hiç tükenmeyen bir altın gibi olacak, bu fırsat kaçar mı?

Sağımızdan solumuzdan, altımızdan üstümüzden, yanımızdan ne çok acı okları teğet geçiyor öyle değil mi? Bize uzak “bizden de uzak” oluyor böylece. Halbuki mesafelere bizim kadar kim akraba? Gurbetin sessiz çığlığı işte bu evinden uzak camlarda yanan ışıklar…

Günümüz “altın”olsun bir yetimin gülüşünde. Altın günlerimiz biriksin ebedi alemde…

Yarın deme, çünkü yarın hiç olmaz hergün “bugün”olarak gelir!

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.