ABDUSSAMED ALAN - Hakk’a sunulmuş dilekçe

 

“Ey çaresizler çaresi! Sebeplerin sükût ettiği, içtimaî ahvalin boz-bulanık bir hâl aldığı, her yanda zâlimlerin “hay-hûy”unun duyulduğu su karanlık günlerde, zulmet zulmet içinde kıvrananlara nezdinden bir ışık gönder..” ne olur Allah’ım.


Bir çağrı, bir yakarış, bir niyazdır dua, derler büyükler. Zatında aciz ve fakir olanın, Mutlak Kudret sahibine sığınıp, ondan istemesidir ihtiyacını. Bağrı yanık bir şairin “Bir damla su ver bana ey çöl!” demesi gibidir dua. İsteme ama, istemeyi verenden. İsteme ama, vermeyi sevenden, hem isteme ama verebilenden.


İbadettir dua. Hem özüdür ibadetin. Çaresizlikle yüce dergahtan meded ummadır zira. Kulluğun idraktır hem. “Eğer duanız olamazsa , Rabbinizin katında ne ehemmiyetiniz var” ikazıyla uyanmadır hem. Her halini efendisine arz eden köle misali, elemi de – derdi de, sevinci de mutluluğu da yaradana arz-i hal etmedir. Büyüğün büyüklüğünü kabuldur. Kibirden uzaklaşıp mahviyetle minnetlerini sunmadır aynı zamanda. Ondandır kulluk oluşu duanın.


Bir sırlı iksirdir dua, hayır duygularını kuvvetlendiren. Kemalat yolunun biricik azığıdır dua. İnsani insan yapan hem sultan kılan. Kendini mahvedip sönen ayın, nuraniyet kesbetmesi misal nurlanmadır.


Rabbin bağışlamasına bir davetiyedir niyaz, rahmeti sonsuzun merhametini celbdir münacaat, affa ferman dilenmedir, nimete teşekkürdür.


“Halik-i Kâinatın yaratma vesilelerindendir hem dua” der Bediüzzaman hazretleri. Sonsuz ilim sahibi, dünün – bugünün – yarının, kendisi için tek nokta olanın (cc), kullarının yapacağı duaya meccanen cevap vermesi ve önceden ÖDEME yapması.


Her şeyin dua etmesi ondan. Dua eder her varlık lisanı haliyle. Toprağın bağrındaki tohum çatlamak için dua eder. Kollarını semaya doğru uzatan ağaçlar meyve vermek için niyaz ederler sessizce. Meleyen koyun bir zakirdir hemcinsine. Nazlı nazlı sallanan selviler “ya Hayy” diye inlerler. Kedinin “ya Rahim” diye mırıldamasına ne ad verebiliriz ki. Lisan-i halle yapılan dualardır bunlar.


Duanın fıtrî olanı vardır birde. Mutlak acziyet içerisinde olup, Kadir-i Mutlaktan fıtrî olarak istemedir. Yeni doğan bebeğe sütün akması, büyüdükçe bebek, aczinin zayıflaması nispetinde sütün zorlaşıp azalması gibi.

Duanın fiili olanı vardır birde. Sebepleri bir araya getirme ve riayet etme sebeplere. Ameli salih yapma, her işin hakkını vermedir fiili dua.


Kelimelerin inci gibi dizilip söz haline gelmesi veya halin cümleye dönüşmesidir kavli dua. His ve zihnin tercümanı dilin recasi, kalbin coşması neticesinde gönlün konuşmasıdır. Izdırar derecesinde, münacaat adını alır Yunus (as) vari, Eyyub (as) misal. Saf ve temiz kalple yapılan münacatlar çevrilmez geri. Sebeplerin çaresinin tükendiği noktada, her şeyin ve herkesin boyunduruğu yere koyduğu anlarda, tam bir teslimiyet, tam bir tevekkül ve tam bir ihlasla müsebbibul esbaba yönelip: “Ne olur bahtına düştüm” demenin adıdır münacat.


Kilitli kapıların yegane açıcısı, bütün dert ve sıkıntıların tek Şafiî, vereceği bir şeyleri olan, vermeyi seven ve isteyene istediği her şeyi veren Rabbimiz şöyle buyuruyor.


– Kim bana dua eder ona icabet edeyim, kim benden bir şey ister, ona vereyim, kim benden istiğfarda bulunur bağışlayayım onu.


Ayakta dururken, otururken dizlerinin üzerinde, dinlenmek için uzanmisken, her an vaktidir duanın. Bazen önden dilenmedir, hadiselerin arasından el açmadir Yaradan’a bazen. Güneşin tutulmasıdır vakti bazen, bazen yağmur renkli kanatlarıyla çıktığı andır bulutların. Bazen sevdiğine kavustugun an, bazen düsmaninla karşılaştığın zaman.


İstenilenin elde edilmesi yada istenilmeyenin olmaması için değildir aslında dua. Küllüktür o, kapıya gelip, kapının tokmağına dokunmadır sessizce ve edeple. Beklemedir kapıda, vaktin geleceği ana dek. Verirse şükürle mukabele etme, vermese “ya daha vakti gelmemiş demek ki” veya “bilmediğimi bilenin hakkımdaki takdiri böyleymiş” diyerek bekleme.


Bazen tek başına yapılır dua. Gece vakti işsiz bir duvar dibinde suskunluğun gizemli yakarisiyla el açılır. Damla damla göz yaşlarının kirpiklerden süzülüsleri içerisinde. İçe dönüktür çoğu zaman bu dualar, özeldir kişiye. Toplumu milleti ilgilendiren dualar kemmiyet kesbetmeli. Miri mali olmalı. Katkı sağlamalı herkes. Ben yerine biz demeli diller. çokluğun hakkı gasb edilmemeli. Yaradan bile yarattiklarinda sebepleri kullandığı yerlerde “Biz” demiyormu. Tek yürek olmalı gönüller. Bir anda, bir şey için kalkmalı “Bir’e” eller. Yıllanmış ve yığın yığın problemlerin halli için.


“Her yer gece, çok gece.


Ve biz meleklerini istiyoruz,


Rabbim.


Çok yenildik, yetmez mi?” demeli mahzun duruşlar.


“Ey Alemlerin Rabbi olan Allah’im! Ey geceden sonra gündüzü, kıştan sonra baharı yaratan Sultanımız!


“Biz ümmet-i Muhammed’i bir araya getir, bükülmüş belimizi doğrult ve bize güç ver; gönüllerimize birlik ve beraberlik ruhu köy; bizi katından bir Ruh ile te’yid eyle!


Allah’im! Seveceğin ve razı olacağın işleri yapmaya bizleri muvaffak eyle! Allah’im bu dağınıklığı gider, birlik ve beraberliğimizi te’sis buyur. Allah’im bu senin en önemli teveccühündür bize.” diyerek; aahhlar, ah-u enin olmalı ve sadakalarla, teveccühlerle, ahlarla istemeli. İstemeli istemeli istemeli…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.