Zinalar Neden Artıyor?

Artık zina hadiseleri medyada haber niteliği taşımıyor. Eğer zina eden kişiler bir şekilde bu menhus fiile adam öldürme, gasp, yaralama gibi ikinci bir suçu eklemişlerse medya o zaman yaşananlara itibar ediyor. Geçtiğimiz sene Konya’da bir üniversite çatısı altında ‘yasak aşk’ sebebiyle işlenen maktulünün de katilinin de birer akademisyen olduğu kan dolduran hadisede olduğu gibi. Özünde bir fecaat olan evlilik dışı cinsel ilişkiyi failler evli olsa bile toplum olarak normal karşılamaya başladık. Bu vurdumduymazlık millet olarak geçirdiğimiz menfi sosyal değişimin habercisi.

Zinaya kan bulaşınca televizyon kanalları, gazete köşe yazarları “Ne oluyor bize?” veya “Biz nereye gidiyoruz?” nev’inden sade suya tirit birkaç göstermelik haber ve yazıyla durumu geçiştiriyor. Ama meseleye eğilmesi, üzerinde durup tedbir alması gereken ebeveynler ve öğretmenler üç maymunu oynayıp, ıslık çalmaya devam ediyor. Devlet kurumları ise yaşanan değişimle milli bekamızı tehdit etmeye başlayan hastalığı gözden kaçırıyor.

Toplum olarak geçirmiş olduğumuz menfi sosyal değişimin emareleri sadece zinada yaşanan artışla değil, yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırma, rüşvet, kamu malına el koyma, haklıya değil kuvvetliye tabi olma, kendisi gibi düşünmeyeni bertaraf etme gibi pek çok hususta kaybetmiş olduğumuz duyarlılıkla zaten kendisini uzun zamandır göstermekte. Peki, şimdi sıra şu suali sormaya gelmiyor mu? Bu saymış olduğumuz insanı insan yapan meziyetlerin tamamında, sözde önceki nesillere göre daha eğitimli, daha muhafazakâr hatta daha dindar olduğumuz halde neslimizde neden giderek artan oranlarda kan kaybı yaşanıyor?

Cevap gayet açık: Daha eğitimli muhafazakâr veya dindar insan olmak ayrıdır, ahlaklı insan olmak ayrıdır. İnsanımız sehven bu kavramları aynı manada kabul edip hata ediyor. Meseleyi izah adına Efendimiz (sav) in eğitim programından örnek vermek istiyorum. İlk vahiy geldiği andan itibaren Efendimiz (sav) kendi ashabını eğitmeye başlamıştır. Eğitimin müfredatı gökten inmekte, Allah (cc) nun gösterdiği istikamette başöğretmen olan Efendiler Efendisi, Hz Erkam bin Erkam’ın evinde programını yürütmektedir. Bu kutsi ev sınıf olmuş, ilk iman eden müminler bu sınıfın talihli öğrencileri olarak Efendimizin (sav) dizinin dibinde yerlerini almışlardır. İlk öğretilen husus iman hakikatleridir. Allah’ın varlığından ahiretin varlığına kadar bütün hakikatler anlatılıp benimsetildikten sonra ahlaki prensipler bu sınıftaki seçme talebelere toplam on sene boyunca kesintisiz olarak ders verilmiştir.

Ashabı Kiram bütün ahlaki prensipleri zaten insanlığın iftihar tablosu olan, cahiliyede ‘El Emin’ diye tanınan Efendimizden (sav) öğrenmişlerdir. Nasıl Efendimize Mekke’li müşrikler sihirbaz, deli, hasta diyebilmiş ama yalancı diyememişse Sahabe-i Kiram içinde “Benim onda param kaldı.” ya da “Benim hanımıma veya kızıma nazar etti.” gibi bir ithamda bulunamamışlardır. İbadet çok sonrasında farz kılınmıştır. Namaz nübüvvetin 11. Yılı, Oruç 15.yılı, Zekât 16. Yılı, Hac 21. Yılı farz kılınmıştır. Efendimiz (sav)  ahlakı inancın üzerine bina etmiş, en üste ibadeti koymuştur. Ahlaki prensipleri benimsendikten sonra müminler Allah’a kulluk eder hale gelmişlerdir.

Geçen haftalarda bir vesileyle Tayvan’da öğretmenlik yapan bir arkadaşla görüştük. Bizlere Tayvan’daki insanların güvenilir, doğru, kibar, nazik, çalışkan insanlar olduğunu uzun uzun anlattı. “Trafikte korna çalan bir insana rastlamanız mümkün değildir. Orada eşim ve benden başka hiç Türk öğretmen yok ama kendimizi güvende hissediyoruz.” dedi. Tayvan ağırlıklı olarak Budist ve Taoist inancına sahip olan bir toplum. Malumunuz aynı hususları Avrupa’da yaşayan pek çok insanımızda yıllardır çalıştıkları memleketin insanı ile alakalı dile getirmekte. İnancı ve ibadeti olmayan insanların bu kadar ahlaklı bir toplum olmaları duyduğumuzda bizleri de hayrete düşürmekte.

Şu soru aklınıza gelebilir “Nasıl ahlaklı insanlarmış aile hayatları ortada, yerlerde sürünüyorlar, edep hayâ yok.” diyebilirsiniz. Ama burada şu unutulmamalıdır ki o toplumlarda aile hayatında sadakatsizlik veya hayâsızlık, ahlaksızlık olarak algılanmamakta. Kişilerin özgürlüğü olarak kabul edilmekte. Evlilik müessesesine bizdeki gibi kutsiyet atfedilmemekte. Eğer bizde olduğu gibi aile ve hayâ duygusunu birer meziyet olarak kabul etselerdi,  bu duygu ve kavramları sahabenin sahip çıktığı seviyeye eşdeğer dünyalarda yer verirlerdi.

Toplum olarak bizim yaşadığımız eksiklik ahlaki erdemleri öğretmeden insanlarımızı eksik inançtan, yarım ibadetli insan safhasına çıkarmaya çalışmamızdan kaynaklanmaktadır. Okullarda ise ahlaki erdemleri öğretmek gibi bir gündem sadece teorikte yer bulmaktadır. Neden çalmayacaksın, neden aldatmayacaksın, neden ikiyüzlü olmayacaksın, neden rüşvet almayacaksın neden zina etmeyeceksin? sorularının cevabını insanlara vermedikten sonra siz bu insanları kulluk veya eğitim şemsiyesi altına toplamış olsanız bile menfaatler söz konusu olduğunda insanlar kolaylıkla dini ve beşeri kuralları çiğneyeceklerdir. Bu yüzden en büyük suçları en eğitimliler işlemekte. Müminler ise inancın önünü kestiği parmaklıkların arasından kolayca yol bulup geçebilmekteler. Hatta bazen inancın parmaklıklarını gene inancın testeresiyle kesebilmekteler. Muta nikâhında olduğu gibi.

Ahlaki erdemlerin öğretilmesi menfaatler ve ilkeler söz konusu olduğunda kişilerin menfaatini tercih etmesinin dünyada neler kaybedeceğini öğrenmesine sebep olur. İnançların benimsetilmesi ise ötede yani ahirette ne kaybedeceğini kişiye hatırlatır. İnançları yorumlamak mümkündür ama ahlaki erdemleri yorumlayamazsınız. Ülkemizin eskiye nispetle daha dindar ama daha suçlu olmasının tam olarak sebebi de günümüzde ahlaki erdemlerden uzak olması ve inançları yorumlamasından kaynaklanmaktadır.

Ebeveynler ve öğretmenler çocuklarda inanç temelini oluşturduktan hemen sonra ahlak duvarlarını örmelidirler. İbadetler ise bu güçlü kolonların üzerine konulan çatıdan ibarettir. Çürük duvarların üzerine çatıyı konduramazsınız. Duvarları hiç örmemişseniz, temelin üzerine ördüğünüz çatı ile ancak çevrenizdekileri kendinize acıyla tebessüm ettirirsiniz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.