‘Ankara saldırısı ve Obama’nın Suriye terazisi’

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı, tam da Hillary Clinton’un dışişleri bakanlığı kariyerine veda ettiği, John Kerry’nin ise yemin edip göreve başladığı cuma gününe denk geldi. Washington’da olayın nasıl algılanacağı Türkiye açısından birçok yönden önemli. En kritik soru ise Obama yönetiminin Suriye politikasının bundan nasıl etkileneceği.

Saldırının Türk-Amerikan ilişkilerine doğrudan olumsuz etki yapacağını sanmam. Bu vesileyle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yeni meslektaşı John Kerry ile görevinin ilk gününde görüşmüş oldu. Bir Türk personel kahramanca hayatını vermiş olsa da, saldırganın elçilik binasına ulaşamadan ölmesi güvenlik açısından teselli edici. Washington’da insaflı hiç kimse, olayın üzerine hızla giden Türk emniyet yetkililerini ihmalle suçlayamaz. Kaldı ki ABD gibi istihbaratı güçlü ülkeler dahi bu tür terör eylemlerini tam manasıyla engelleyemiyor. Elim hadise, iki devlet arasında terörle mücadelede süregelen işbirliği ve koordinasyonun daha da artmasına, varsa bazı boşlukların giderilmesine vesile olabilir.

Obama yönetimi, NATO’da verdiği güçlü destekle Esed rejiminin muhtemel füze saldırılarına karşı Türkiye’nin güneyini koruyacak Patriot savunma düzeneğinin devreye girmesini sağladı. Son terör eylemi bundan rahatsız olan yerli ve/veya yabancı unsurların tesiri altında gerçekleşmiş olabilir. Ancak saldırganların stratejik hedeflerinin aksine, eylem NATO’daki dayanışmayı güçlendirerek Ankara’yla Batı’yı birbirine biraz daha yakınlaştıracaktır.

Olay, ABD’de yabancı ülkelerdeki misyonların korunmasıyla ilgili hassasiyetlerin arttığı ve iç siyasi polemiğe dönüştüğü bir dönemde meydana geldi. O nedenle Amerikan kamuoyunda da ilgi çekiyor. Görevden ayrılan Hillary Clinton’ın başarılı dışişleri bakanlığı kariyerine en büyük darbeyi Bingazi’deki Amerikan konsolosluğuna yapılan terör saldırısı vurmuştu. Muhalefet, Obama hükümetini yurtdışındaki Amerikan varlığının korunması için yeterli tedbir almamakla ve kamuoyunu yanıltmakla itham ediyor. Senato ve Temsilciler Meclisi’nde ifade veren Clinton bu konuda çok sıkıştırılmıştı. Kerry de Kongre ve kamuoyundan gelen benzer baskılara maruz kalacaktır. Diplomatlarını korumaktan aciz bir izlenim vermek istemeyen Obama yönetimine şu sıralar Erdoğan hükümetinin yapabileceği en büyük iyilik, ülkedeki Amerikan misyonlarının güvenliğini artırmak ve son saldırının azmettiricilerini bir an evvel adalet önüne çıkarmak.
Gelelim olayın Suriye boyutuna. Eylemin mezhepçi tepkilerle de beslenen aşırı sol çizgideki bir yerli terör örgütünce gerçekleştirilmiş olması, henüz netleşmese de muhtemel gerekçe noktasındaki şüphelerin odağına Suriye meselesini yerleştiriyor. ABD’ye adeta “Suriye’ye fazla karışma, yoksa başın belaya girer” mesajı veriliyor. İslam dünyasındaki askeri müdahaleleri sonucu sağcı ve solcu anti-emperyalist örgütlerin artan şekilde hedefi haline gelen ABD’nin bu mesajı alması hedefleniyor. Sonuçta Irak’ı giderek İran’a, Afganistan’ı Taliban’a teslim eden; Libya müdahalesi sonrasında ise Bingazi saldırısına maruz kalan ABD, bu coğrafyada artık yoğurdu üfleyerek yiyor. Türkiye ve Körfez’deki Arap dostlarının tüm telkinlerine rağmen Suriye’de elini taşın altına koymuyor. Hatta diğer oyuncuların Esed muhaliflerine askeri yardımlarını dahi kısıtlıyor.

Ankara saldırısının Suriye’yle ilgili olduğu kanaati baskın çıkarsa, Washington’da ABD’yi sorunlu alanlardan tecrid (isolation) ve ilgi kesme (disengagement) siyaseti mi güçlenir? Yoksa “Suriye’de onca geri durmamıza rağmen, yine teröre hedef olduk. Bir küresel güç olarak ABD’nin başını kuma sokma lüksü yok.” görüşü mü ön plana çıkar? Yenilenen Amerikan ulusal güvenlik ekibinin üzerinde kafa yoracağı ilk konulardan birinin bu olacağı muhakkak.

Eski bakan Clinton, Beyaz Saray’daki iç ve dış siyaset danışmanlarınca Başkan Obama’nın etrafına örülen tecritçi surları Suriye konusunda delmek için perde arkasında büyük gayret sarf etmişti. New York Times’ın haberine göre, geçen yaz eski CIA Başkanı David Petraeus’la ortaklaşa hazırladığı Suriye direnişini silahlandırma planı, seçim telaşındaki Beyaz Saray’da duvara çarpmıştı. Yeni bakan Kerry’nin Clinton’dan daha aktivist ruhlu ve risk alma meyillisi olduğu söylenemez. Ayrıca siyasi hayatının başından beri Obama’ya yakın olan Kerry, büyük ihtimalle liderinin sağlamcı dış politika üslubunu fazla zorlamak istemeyecektir. Savunma Bakanlığı için Senato onayını yakında alması beklenen Vietnam gazisi Chuck Hagel’in de yeni maceralara girmek istemeyen Pentagon’un arzusu rağmına hareket etmesi pek muhtemel görünmüyor doğrusu.
   
27 Ocak’ta New Republic dergisinde yayımlanan mülakatta Başkan Obama, Suriye’ye aktif müdahale noktasında kafasına nelerin takıldığını açıkça ifade etti. “Durumu değiştirebilecek bir şey yapabilir miyiz? Askeri müdahalenin etkisi olur mu? Halen Afganistan’da bulunan askerlerimizi destekleme kabiliyetimizi nasıl etkiler? Sahada işe karışmamızın sonrasında ne olur? Şiddetin daha da kötüleşmesini ya da kimyasal silahların kullanılmasını tetikleyebilir mi? İstikrarlı bir Esed sonrası rejim adına en iyi ihtimal ne olabilir? Suriye’de öldürülen on binlerle şu anda Kongo’da öldürülen on binlerce insanı nasıl tartarım?” sorularını sordu.

Ankara’daki terör saldırısı, Oba-ma’nın terazisinde Suriye’ye aktif müdahalenin getireceği riskler kefesini daha da ağırlaştırabilir. Bunlar arasında, komşudaki iç savaşın müttefik Türkiye’ye sıçrayıp istikrarsızlaştırması da var. Ankara hesaplarını Washing-ton’daki bu hassasiyetleri iyi tahlil ederek yapmalı.
  Preferences § 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 – = Backspace   Tab q w e r t y u i o p [ ]   Return     capslock a s d f g h j k l ; ‘   shift ` z x c v b n m , . / shift     English     Deutsch   Español   Français   Italiano   Português   Русский   alt alt     Preferences

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.