Anne babaya hakaret

“Hakaret günah, yanlış ve suç, özür ise sevap, doğru ve fazilettir.”
Ailevi bir meseleydi. Anne-baba karşıma geldiklerinde kendilerini çaresiz hissettiklerini anlattılar önce. ‘Belki etkili bir çözüm önerisinde bulunursunuz’ düşüncesini taşıdıklarını söylediler. Çocuklarından bir tanesinin kendilerine karşı tavır ve davranışlarındaki agresiflikti takıldıkları nokta. Takılma deyişime takılmayın; aslında kocaman, halli gereken bir problemdi bu. Zamanında önlem alınmazsa kangrene çevirebilecek bir yara nazarıyla da bakabilirdiniz meseleye. Sesli tartışmalar, karşılıklı atışmalar belli bir müddet sonra hakaret sınırına kadar dayanıyordu zira. Teşhis denecekse şayet, ilk teşhisim ‘ergenlik sendromu’ oldu. Gelir ve geçer dedim. Bu dönemde anne-babaya düşen vazifelerden dem vurdum. Sabır tavsiye ettim. Dua dedim. Münasebetlerin seyrek dokulu olmasına atıfta bulundum.

Aradan yıllar geçti. Geçenlerde bir vesile ile yine karşılaştık. Sordum hal ve hatırlarını. Dün annesine-babasına hakarete varan sözler eden çocuklarının evlendiğini ve bir çocuğu olduğunu da biliyordum. ‘Nasıl’ dedim? Demez olaydım, sormaz olaydım. ‘Aynen’ dediler. ‘Fazlası da var’ dediler. Şaşkınlığımı görünce spesifik olarak son dönemlerde yaşadıkları ve hafızalarında hala canlılığını koruyan sözlerini aktardılar çocuklarının. Sonuç su; resmen hakaret.

Şimdi; önce bir insan neden anne-babasına hakaret eder? İlla anne, babası olması da şart değil, başkasına neden hakaret eder. Bunun üzerinde ciddi ciddi durmak lazım. Akla gelen ilk şey, hakaret eden şahıs hakaret ettiklerine tepeden bakıyordur. Hilkatte yani yaratılışta eşit olduğu insanlardan şu ya da bu nedenle kendini çok ama çok üstün görüyordur.

İslami terbiye alanlar da bunu yapabilir mi? Daha bir kaç gün önce Hocaefendi’ye soruldu bu mesele derste. Kısa ama öz öyle bir cevap verdi buna. Dedi ki: “Yaparlar ama yaptıkları hakarete meşruiyet kılıfı biçmeye çalışırlar. ‘Onurum’ derler mesela. Yani benciliklerine onur urbası giydirir ve etrafındakilere hakaret yağdırmaya devam ederler. Halbuki erbab-i basiret ve feraset anlarlar onun onur olmadığını…” Sonra Ziya Paşa’nın terkib-i bendinde geçen meşhur beyti söyledi: “En ummadığın keşfeder esrar-i derunun; Sen herkesi kör alemi sersem mi sanırsın?”

İkinci husus; hakaret İslam’da düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamı içinde mütalaa edilmez. Başka bir ifadeyle, hakaret, dini açıdan günah, ahlaki olarak yanlış ve hukuken suçtur. Dini zaviyeden baktığımızda İslam hukukçuları şöyle tarif ederler hakareti: “Kişinin şeref ve haysiyetine saldıran, onu insanların yanında küçük düşüren herhangi bir söz, ifade veya jesttir.”. Zira, insanın şeref ve haysiyeti onun kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve hem din, hem ahlak hem de hukuk tarafından korunma altındadır.

Hakaret kapsamına giren söz ve davranışlar adına uzun bir liste vermek imkansızdır. Bunlar toplumdaki genel geçer örf ve adetlere bağlı olarak tespit edilir. Muhataba söylenen ‘eşek, hayvan, ahlaksız’ türü sözler bu istikamette verilebilecek akla gelen ilk örneklerdir ki bunları özellikle zikretmemim sebebi bahse medar çocuğun anne-babasına hakaret esnasında bu ve benzeri sözleri kullanmasıdır.

Üçüncüsü; “İnsanız. Her zaman düşünce ve duygu istikametinde bulunamıyoruz. Bir anımız diğer anımıza uymuyor. Böylesi anlarda hissiyatımız aklımıza galebe ediyor ve maksadı aşan sözler ağzımızdan çıkabiliyor.”. Mazeret kapsamı içine girecek daha yüzlerce söz söyleyebiliriz. Bütün bunlara amenna. Zaten böyle düşünebilen ve bu samimi ikrarda bulunabilen insan yaptığınız yanlışlığını –hele hele anne-babasına ise bu sözler- kabulleniyor ve özür dilemeye hazır demektir. Bu safhada özür dilemek ve özür dileme zorunda kaldığı davranışı bir daha yapmamak büyük bir erdem ve fazilettir.

Fakat yanlışlığını kabullenmiyor ve ısrarcı davranıyora? Evet, işte tam bu nokta hakaretten öte yanlış. Ondan öte günah. Ondan daha büyüğü, suçtur. İddialı bir söz gibi gelebilir size. Eğer bu tesbiti tekzib edecek, yanlışlığını ortaya koyacak Kur’an’dan bir ayet, Efendimiz’den (sas) bir beyan, sahih gelenek içinde yerini alan altın halkadaki insanlardan –kim olursa olsun- bir söz veya davranış benim önüme koyabilirseniz, özür dilemeye hazırım. Ama hiç kimse böyle bir delil ortaya koyamaz. Altı bin kusur ayeti ile Kur’an meydanda; hodri meydan diyor. 63 yıllık hayat-ı seniyyesi ile Efendimiz (sas) hadiste, siyerde, megazide, ‘hodri meydan’ diyor. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali’den, Şah-i Nakşibendî, Abdülkadir Geylani, İ. Gazzali ve Bediüzzaman’lara kadar herkes orada, ‘hodri meydan’ diyor. Gösterin, vazgeçeceğim. Yıllar önce ifade ettiğim sözle Ebu Bekir gibi konuşup Ebu Cehil gibi davranmanın alemi yok. İzahı da yok. Hesabı da çok. Bugün olmazsa yarın, dünyada olmazsa ukbada.

Dördüncüsü; meşhur deyimdir, “Beşer zulmeder, kader adalet eder.”. Kendi çocuğundan böylesi hakaretlere maruz kalan mümin anne-baba kendini sorgulamalıdır bence. “Ben nerede, ne zaman ve ne türlü bir yanlış yaptım da bu başıma geldi?” demeli. Ama anne- babanın bu muhasebe ve murakabeleri çocuğun hakareti haklı kılan bir gerekçe olmaz ve olamaz. Onların kalbinde açılan yarayı tamir edemez. Bin bir tabib el vursa o yaraya, merhem bulamaz. Yıkılan Allah’ın inşa ettiği kalb binasıdır. Beşer onu asli şekline irca edemez. Geçenlerde kayınvalidem bir kahvaltı sonrası sofra başında hep birlikte oturup muhabbet ettiğimiz bir ortamda anlattı. Annesi dermiş ki: “Kırk tane kaynata, kaynana ve eltim olsun, bana her türlü sözü söylesinler. Ama evlatlarım bir ‘öf’ demesin.” Manası açık bu sözün; diğerlerinin her türlü sözünü bir değirmen gibi içime alır, öğütür, hazmederim ama evladımın iki harflik of sözünü hazmedemem. Zaten onun için demiyor mu Kur’an ‘öf’ bile demeyin anne babanıza diye.

Dağınık bir yazı oldu biliyorum. Sadece devam edegelen olaya teşhis koyduk, hakaret dedik ve oraya takıldık. Halbuki genelde ve özelde daha derinlikli tahliller yapıp daha net çözüm önerileri sunmak lazımdı. Lazımdı ama ihtimalin vukuunu görünce şaşırdım. Bazı hadiseler olur ebeveyn-evlat arasında, gelir ve geçer. Bazı hadiseler de gelir ama geçmez. Hakaret, ‘gelir ama geçmez’ kategorisinde yer alır.

Aman dikkat çocuklar! Her ne kadar haklı da olsanız söz hakarete dayandıysa haksızsınız. Tamam, anne-babalarınız daha anlayışlı olsun, bu türlü harareti yüksek tartışmalara zemin hazırlamasın, daha sabırlı, daha anlayışlı olsun, olsun ama siz de her ne olursa olsun hakarete yeltenmeyin. Silin defterlerinizden adına hakaret dediğimiz sözlerin hepsini. Kırmayın Allah’ın inşa ettiği kalp binasını. Zira onu Allah’tan başka tamir edecek yoktur vesselam.   Preferences § 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 – = Backspace   Tab q w e r t y u i o p [ ]   Return     capslock a s d f g h j k l ; ‘   shift ` z x c v b n m , . / shift     English     Deutsch   Español   Français   Italiano   Português   Русский   alt   alt     Preferences

Write a comment

1 Comment

  1. menekse February 20, 18:56

    Bu konuda hepimizin almasi gereken dersleri eve uzerimize dusen gorevleri bir kez daha hatirlattiginiz icin Allah Razi Olsun! Allah hepimizi boylesine kotu hastaliklardan uzak etsin insAllah…Vesselam…

Only registered users can comment.