Kutsala saygı

Teröre lânet etmemiz lâzım; hem de kimden gelirse gelsin, kim yaparsa yapsın… Fakat ifade hürriyeti var diye herkesin her şeyi yapması, başkalarını rencide etmesi de hürriyet değildir.

Aslında bize göre hürriyet: İnsanın ne kendisine ne de başkasına zarar vermeden dilediği gibi hareket etmesidir. Kendisine zarar veriyorsa o da hür değil; nefsinin ve kötü duyguların esiridir.

Hürriyetlerin sınırları, en azından bir başkasının hürriyetinin ve hakkının sınırında bitmesi gerekir. Yoksa sizin bir sözünüz, radikal birisinin damarına dokunur, hazmedemez, gerilime geçip, o da haddini aşar hiç istemediğimiz sözlerde, hareketlerde bulunur da hepimiz üzülürüz. Geri dönülemez bir yola girilmiş olabilir. Allah korusun… Onun için “Kutsala Saygı” konferansları ve sempozyumları ile önce ortam hazırlanmalı, sonra da bütün dünyanın ve aklıselimin kabul edeceği bir “Kanunî Yaptırım” ortaya konulmalıdır. Böyle bir yaptırım, ifade hürriyetine makul bir sınır getirerek böyle saldırıların önünü alabilir. Herkes bir şey yazarken ve çizerken insanların kutsallarına saygı göstermek zorunda kalır.

Son Paris olayları üzerine Avrupa ülkelerinde görüştüğümüz bazı gazeteciler, dergi yazarları ve kanaat önderleri aynı görüşümüzü paylaştılar ve Hizmet Hareketinin iki senedir bu husustaki öngörülerini ve gayretlerini de takdirle karşıladılar.

Bir dergi yazarı Paris olaylarından sonra, terörü lanetledikten sonra, biraz da çizilen karikatürlerin yanlışları üzerinde durarak, bundan Müslümanların ne kadar rencide olduklarını ifade ettiğini, okuyucularının hepsi Hıristiyan olmakla beraber gönderdikleri e-maillerde görüşlerine katıldıklarını ve o derginin yanlış yaptığını ifade ederek “Biz Charlie Hebdo değiliz” dediklerini söyledi.

En yüksek bir konumda bulunan birisi bile “Anneme küfredenin ağzına bir yumruk vururum” diyebiliyorsa, anneden daha kutsal inançlara saldırı yapılınca elbette daha da sıkıntılı durumlar olabilir. İşte kötü niyetliler, provokatörler, radikaller, sınırsız yanlışlara, dünyayı ateşe verecek fitne ve fesatlara sebep olabilirler. Birinci Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen bir Sırplının bir veliahda bir bomba atmasıdır. Neticede  milyonlarca insan öldürülmüş hem de milyonlarca katle ve vahşete sahne olacak olan İkinci Dünya Savaşı’nın zemini hazırlanmıştır.

İyi şoför kimdir? Sadece trafik kaidelerini uygulayana iyi şoför diyebilir miyiz? Yoksa karşıdan gelen ve yanlış yol izleyenlere karşı da tedbirli olması gerekmez mi? Provoke olacak radikalleri, kötü niyetlileri, saf, kandırılabilen câhil toplulukları da düşünmek ve ona göre tedbir almak zorundayız.

Muhammed Aleyhisselam; “Fitne uyumaktadır; onu uyandırana lânet olsun!” buyurarak fitneyi uyandıracak olanlara karşı da dikkatli olmamız gerektiğini söylüyor.

Bir de olaylarda kelebek etkisini düşünmek zorundayız. Yani “Benim her şeyi söyleme ve istediğim karikatürü çizme özgürlüğüm var!” diyerek dünyayı fitne ve fesatla doldurup ortalığı yangın yerine çevireceklerin o kötülüğü tetikleyici tavırlarına da sessiz kalmayalım. Kutsala saygı adına, düşmanlıkları önleme adına önleyici kanunları bütün dünyada geçerli kılmaya çalışalım.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.