Abdullah Aymaz
Eski Yazıları
Geometrik gelişmeler
1963’te İzmir’de iman-Kur’an hizmeti veren bir avuç insanla tanışmıştım.
Bütün menfi durumlara karşı müthiş bir ümitle geleceğe bakıyorlardı. Bunun sebebini sordum. Merhum Avukat Necdet Doğanata: “Biz asrımızı ve gelecek asırları aydınlatacak olan Kur’an nurlarını okuyoruz. Eğer bunları hayatımıza hayat yaparak yaşarsak yani İslamî güzellikleri yaşayarak temsil edersek çok hızlı bir gelişme olur. Aritmetik değil, geometrik bir inkişaf… Yani bir-iki-üç değil; bir-iki-dört-sekiz, onaltı, otuz iki gibi demişti. Seneler sonra buna şâhit oldum Elhamdülillah… Brezilya’da hizmet eden Mustafa Göktepe de hatıraları naklederken benzer şeyler söylüyor:
Dünyanın her yerinde yapılan duaların bereketiyle Hizmet faaliyetleri Brezilya’da da geometrik olarak büyüdü ve kısa süre içinde ciddi seviyeden insanlarla (milletvekilleri, bakanlar, işadamları, gazeteciler, akademisyenler vs.) irtibatlar kuruldu. Arkadaşlar çoğu zaman bu insanlarla görüşüyor, sonra birkaç otobüsle aktarma yaparak iki saat süreli seyahatlerle evlerine dönüyorlardı. Zira ilk dört yıl boyunca hiçbirisinin arabası yoktu.
Araba almak da ne? İlk yıllarda kültür merkezinde veya üniversitede verdikleri Türkçe kurslarına gitmek için otobüs parası bile olmayan arkadaşlar, yürüyerek gittiklerini, ekmeğe krem peynir sürerek kahvaltı yaptıklarını ve arka arkaya günlerce makarna yediklerini çok iyi hatırlıyorlar.
Brezilya’ya giden ilk arkadaşlar biraz Portekizce konuşmaya başladıktan sonra, irtibat çevrelerini genişletmek için internetten, Türkiye’ye, Ortadoğu’ya ve İslamiyet’e ilgi duyan insanlarla muhatap olmaya başladılar. Bizleri tanımak isteyenlerin sayısı onları çok şaşırttı. Bu insanlarla bazen yüz yüze, bazen de internet üzerinden görüşüyorlardı. Ancak, ne yazık ki İslamiyet hakkında Portekizce ciddi hiçbir kitap yoktu. Camilerde genellikle Müslüman Arap ailelerinin çocuklarına dini anlatmak için hazırlattıkları birkaç kitapçık dışında bir şey yoktu. Hocaefendi’nin kitaplarının Portekizceye çevrilmemiş olması onları çok üzüyordu.
Arkadaşlarla tanışmış, haşır neşir olmuş Brezilyalı arkadaşlar “Size nasıl yardımcı olabiliriz?” diye soruyorlardı. Almadan vermek felsefeleri olan arkadaşlar da bir şey istemiyorlardı. Belki tercüme mevzusunda yardım isteyebiliriz, diye düşündüler. Türkiye’den 11 bin kilometre uzaktaki bu ülkede yaşayan fedakar iki Türk abla, arkadaş oldukları Brezilyalı bacılardan birisi İspanyolca öğretmenliği mezunu olduğu için, Hocaefendi’nin İspanyolcaya çevrilmiş iman esasları ile ilgili yazılardan bazılarını tercüme etmesini istediler. O yazıları İslamiyet’e ilgi duyan insanlara göndereceklerdi. Yazıları bu bacı çevirdi, İngilizce ve Fransızca bilen diğer bir Brezilyalı arkadaşı da kontrol etti. O yazıları çevirirken, arkadaşların ve ablaların edebine ve yaşantısına hayran olan bu Brezilyalılar arkadaşlarda gördükleri güzel hasletlerin dinlerinden kaynaklandığını anladılar. O Brezilyalı bacılardan birisi, dokuz senedir bir arkadaşımızla evli ve bir çocukları var.
Arkadaşlarımız 29 Nisan 2007 tarihinde, yani Brezilya’ya geldikten 3 yıl sonra, daha okul açılalı 3 ay olmuşken, organize edilen Kutlu Doğum programına 900’den fazla Brezilyalının katılmasını Efendimiz’in (sas) bereketine bağlamışlardı.
Ondan sonraki Kutlu Doğum haftalarında, bir gül, küçük bir lokum kutusu ve bir bilgilendirme kartıyla hazırladıkları hediye paketlerini dağıttıkları Brezilyalı komşuları, belki de ilk defa müsbet mânada İslam kelimesini, Muhammed ismini duydular. Geri dönüş olarak arkadaşlara verdikleri hediyeler, yaptıkları yorumlar, çocuklarına yazdırıp kapıya bıraktıkları nazik teşekkür mektupları, bu küçük gayretin nasıl netice verdiğinin göstergesidir… Müslüman kelimesini duyunca ilk olarak terörist kelimesini hatırlayan bu insanlar, en azından arkadaşların bir şekilde irtibat kurabildiği bazıları, İslam’ın “gülen” yüzünü tanıma imkanı buldu/bulmakta.
Bu arada, Efendimiz’in (sas) onlarca arkadaşın rüyasını teşrif etmesi, sırtlarını sıvazlaması, tavsiyelerde bulunması, yollarının doğru olduğunun işaretleriydi.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment