Bugün günlerden yarın

Bugün günlerden yarın

Bilim-kurgu türüne yeni bir soluk getirme iddiasıyla yola çıkan ‘Yarının Sınırında’, söylem ve felsefî derinlik noktasında sınıfta kaldığı için hedefe varamıyor. Baştan sona bir CGI şöleni olan film, şekil olarak esinlendiği Aliens, The Matrix ve Groundhog Day gibi yapımların felsefî yönünden de nasiplenebilse bilim-kurgu türünde bir atlama taşı olabilirmiş.

Sinemada bilim-kurgu türünün en önemli ‘kaynak yazarı’ Philip Kindred Dick (PKD), ‘Çığrından Çıkmış Zaman’ kitabında bir gazete yarışmasının birincisi Ragle Gumm’un günün birinde yarışmadan çıkmak istemesiyle gelişen olayları anlatır. 2007’de Türkçeye kazandırılan eserde Ragle’nin çıkmak istediği ‘tahmin ve öngörü’ yarışmasının adı, ‘Küçük Yeşil Adam Bir Sonraki Adımda Nerede Olacak?’tır. PKD, Amerika’nın müzikte ve sosyal hayatta ‘devrim’ niteliğindeki kırılmaları henüz yaşamadığı, alabildiğine muhafazakâr seyreden 1950’li yıllara dair söylemlerini de romana serpiştirir. Ancak esas mesele, yazarın hiç vazgeçemediği gerçeklik ve zaman algısıdır.

Cuma günü gösterime giren ‘Yarının Sınırında / Edge of Tomorrow’ filmini bir nevi ‘Ragle Gumm alegorisi’ kabul edip öyle izleyebilirsiniz; zira öbür türlü fazlasıyla kasıntı ve neyi ıskaladığının farkında değil. Bourne serisinin ilk filmi ‘Geçmişi Olmayan Adam’ (2002) ile çıkış yapan yönetmen Doug Liman, uzaylı istilasına karşı girişilen mücadeleyi konu alan bildik bilim-kurgu hikâyelerinden birini anlatıyor. Ayrıldığı nokta ise ‘Bugün Aslında Dündü / Groundhog Day’ (1993) etkisiyle işletmeye çalıştığı zaman döngüsü.

Amerikan ordusunda halkla ilişkiler uzmanı olan Binbaşı William Cage (Tom Cruise), uzaylılara karşı savaşan uluslararası askeri birliğin reklam filmini çekmek için İngiltere’ye gelir. Ancak işler umduğu gibi gitmez ve kendini cephede bulur. Katıldığı askerî operasyonda birkaç dakika içinde öldürülür ve hemen ardından kendini bir zaman döngüsünün içinde bulur. Döngü, onu aynı savaşı tekrar tekrar yaşamaya ve ölmeye zorlar. Yeniden başladığı her savaşta Cage, Özel Kuvvetler savaşçısı Rita Vrataski’nin (Emily Blunt) desteği ile becerilerini geliştirir. Cage ve Rita’nın tekrarladıkları her savaş onları, uzaylıları yenme hedeflerine bir adım daha yaklaştırır.

AŞK İLE BİR DAHA!

‘Yarının Sınırında’, hikâyesi, görsel atmosferi ve uzaylı yaratık tasvirleriyle Aliens (1986), The Matrix (1999) ve Groundhog Day (1993) filmleriyle akraba. Bu üç filmle sıkı bir alışveriş içinde olan yapımın operasyon sahneleri ise Er Ryan’ı Kurtarmak’ın (1998) Normandiya Çıkarması’nı resmeden ünlü açılış sekansının etkileyici bir bilim-kurgu versiyonu. Hiç şüphesiz, set-yapım tasarımı ile görsel ve estetik yönden filmin en iyi sahneleri bu bölümde yer alıyor. Ne var ki film, ‘Groundhog Day’den aldığı, aynı günde sıkışma temasını sadece bir ‘numara’ (trick) olarak kullanıyor. Gerçeklik sorgulaması ve zaman algısı ile ilgili hiçbir derdi yok. Haliyle, Cage’in uzaylılara karşı ‘omuz omuza’ çarpıştığı Rita’ya duyduğu sevgi de Proust’un, ‘karşıdakine çarpıp geri dönen, kendinden kendine’ diye tanımladığı türden bir sevgi. Proust’un ‘Kayıp Zamanın İzinde’ romanının ikinci kitabındaki ilgili bölümü hatırlayalım: “Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.” Kim bilir, belki de gerçek sevgi budur!

Philip K. Dick’in ‘Çığrından Çıkan Zaman’ına dönersek; Ragle Gumm’dan hareketle, Binbaşı Cage’in içinde sıkışıp kaldığı ‘video oyunu’ tadındaki filme ‘Binbaşı Cage Bir Sonraki Adımda Nerede Olacak?’ adını verebiliriz! Bilim-kurgu türüne yeni bir soluk getirme iddiasıyla yola çıkan ‘Yarının Sınırında’, söylem ve felsefi derinlik noktasında sınıfta kaldığı için hedefe varamıyor. Tam göbeğine oturduğu zaman ve gerçeklik gibi esaslı meseleleri, senaryoyu çalıştırmak için bir numara olarak kullanan film, bir video oyununun aynı ‘level’ında takılıp kalan bir ‘looser’ gibi hissettiriyor. Ve nihayet, level atlamak için bir arkadaşından işin hilesini öğrenen oyuncunun, o bölümü atlamasının rahatlığı kadar bir tatmin duygusu bırakıp sona eriyor. Baştan sona bir CGI şöleni olan film, şekil olarak esinlendiği Aliens, The Matrix ve Groundhog Day’in felsefi derinliğinden de nasiplenebilse bilim-kurgu türünde bir atlama taşı olabilirmiş.

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.