Ali babanın çiftliği

Eğer bir şehir kızı olarak büyüdüyseniz benim gibi, o zaman Florida’da vay halinize. Şehirde insanlar yaşar, caddeler vardır, ışıklı sokaklar sonra simitçiler, işportacılar, insanlar bu ışıklı şehrin ortasından geçer gider iş yerine, konu komşuya yahut alışverişe. Arada bir ayağınıza kedi dolaşır ya da köpek havlar sahil boyu gezintide. Anne-babanızın memleketine gittiyseniz orada görmüşsünüzdür inek, koyun kuzu, sonra sivri sinek taaruzu ama tatil bittiğinde evinize dönersiniz ve hayvanlarla ilişkiniz orada biter. Şimdi olduğu gibi hayatın içine müdahil olan bir karınca ordunusu takip etmek zorunda kalmazssınız. Ha bir de yemek sirasinda bir peçete size, bir peçete de karinca ailesine, zira sizden önce onlar tabaklarin içindeler.

Küçükken hatırladığım iki küçük ev hayvanım oldu biri civciv onu da karşı komşunun kedisi yedi, diğeri de tavşan o da çok büyüyüp kütüphaneyi kemirmeye başlayınca evden gitti. İkisine de dokunamamıştım damarları elime geliyor gibi hissettiğim için huylanıyordum işte. Düşünün ki, ben kediye dokunamamışım ama beş yaşındaki kızım kocaman bir iguana kucakladı ve yılanı okşadı geçen gün üstelik onun resmini de ben çektim, şu hayat nelere kadir.

Sakınılan göze çöp batar misali, hayvanları uzaktan seven ben hayvan cennetine düştüm şimdi de. ‘Televizyonda bakmaya cesaret edemediğim şeyler bahçemde’ diye heycan yapıyordum ilk Miami’ye geldiğimde ama onlar artık teklifsiz eve de girmeye başladılar. Az önce pür dikkat bilgisayarın başında yazımı yazıyordum ki, bir de ne göreyim; beyaz salon taşları üzerinde koyu yeşil bir şey zıp zıp zıplamasın mı? Eve kurbağa girmiş şaka gibi! ‘Bir sen eksiktin hoşgeldin’ diyemeden tezgahın tepesinde buldum kendimi.

Hatta geçen gün arabamın kapısında jet hızıyla giden kertenkele yüzünden arabaya binemedim uzun süre, geç kalıyorum kızımı okuldan almaya ama yok hayvancık oradan oraya bir yerleşemedi gitti, kapıyı açsam içeri girecek. Hayvancık diyorum çünkü bir gün önce onun dedesini gördüm bizim duvarda. Bir de millet ona “çok şirin” demiyor mu hayret ediyorum sevgili okur, ya kertenkele şirin ise tavşan ne? Yok tavşan şirin ise önceki hayvan ne? Bak adını yazınca bile gözümün önüne geliyor. Elbetteki, her canlının bir var oluş sebebi var ve ben bunu kızıma gayet bilimsel bir şekilde açıklıyorum, yalnız kendime bir türlü anlatamıyorum.

Neyse efendim uzatmayayım yılan hikayesine dönmesin bu iş, hep hayvanlar mı bize gelecek biraz da biz onlara gidelim dedik ve bugün bataklıkta timsah avına çıktık. Bindik bir bota üzerimizde hiç bir koruma yok, öyle oturduk koltuklara gidiyoruz. Sazlıkların arasında onlarca gözün elinde kamerayla timsah aradığını ve benim de onların içinde olduğumu rüyamda görsem inanmazdım. Ama oldu, dakikalarca etrafa baktıktan sonra bir timsah görmüş olmanın sevinciyle neredeyse alkış yapacaktık. Botu süren amca çok şanslı olduğumuzu söyledi, öyle her gelene çıkmıyorlarmış. Hayvanat bahçesindeki irili ufaklı timsahları görmek yetmedi bir de onları evlerinde ziyaret ettik, aman ne büyük saadetti sevgili okur. Fakat bugün timsah ile tavus kuşunu yan yana kafeslerde gördüm ya işte dedim bir güzel ve bir çirkin ancak bu kadar güzel olur!

Hasılı Ali babamın çiftliğinde sürüngenler, timsahlar yaşıyor artık ve ne ses çıkarıyorlar hiçbir fikrim yok. Canını sevdiğim miyav, hav hav, ü ürü üüü, neredesiniz?

See you later alligator…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.