Nurların Nuru ( Sallalahû Aleyhi ve Sellem) 4

İnsanı aciz bırakan fiildir mucize. Hayrette bırakıp, hayranlığa ulaştıran pencere. Aklı gözüne inmişlerin isyan vesilesi, kin ve öfkelerinin sebebi. İş ve amellerde Allah’ın (cc) perdesiz icraatı. İcraat-ı sübhaniyenin önemli bir rüknü. Pozitivizmin kıskacında ki dünyada asırlardır ihmal edilen öteki boyuttur mucize. Öyle bir ihmal ki bilerek terkedilen, terkedilmeklede ilmi nice gelişmeden mahrum kalınan ihmal.
Bu alemde herşeyi esbaba bağlı yaratan yüce yaratıcının sebepler üstü icraatının adıdır mucize. Ondandır ki; hikmetle izahdan ziyade meşiet ve irade ile anlatılıp anlaşılmaya çalışılmalı. Her şeyi kanunlar çerçevesinde halk eden Hâlık-ı Kerim, kanunların fevkinde icraatıyla mutlak yaratıcılık mührünü vurur varlığın yüzüne. Ateş yakar, kanundur bu. Ama kendisi dilemezse yakmaz ateş İbrahim’i (as). Taş, kütük konuşmaz lakin konuş derse sahipleri, bülbül kesilir dilleri.
Şartları vardır hem mucizenin der büyükler. Peygamber eliyle etmeli sudur. Hem peygamberin peygamberliğine olmalı delil. Allah yaratmalı, hem harikulade olmalı hem de aciz bırakmalı insanı.
En ciddi müessesedir Peygamberlik. İnsan için en hayati müessese. Dünyanın sırları, ahiretin kilidi onlarda. Huzurun anahtarı, hayatın manası, yaşamın ilkeleri yine onlarda. Kulluğun dili onlar, şükrün meyvesi de. Ahlak-ı Hamide sahipleri. Ondandır ki ısbat ister. Kendisine muhatap seçtiği has kullarını destekler yaradan. İstinad olur onlara. Mucize hususi destek, lûtuf ve ihsandır rehber-i ekmellere.

Harikulade olmanın yanında, hikmete de uygundur  mucizeler.  Amelin iyi ve faydalı olanıdır. Gaye ve maksada uygun davranıştır Hikmet. Allah peygamberlerine, kavimlerinin anlayabileceği icazlar lutfetmiş. Tıbbın ileri düzeyde olduğu kavme, tıpla alakalı mucizeler göstermiş Hz Mesih. Sihrin çok yaygın olduğu İsrailoğullarının bütün sihirlerini yutturdu ASA’ya. Taştan şaheserler kuran kavme karşı dile getirmiştir taşları Hz Allah (cc). İnsanların rağbet olduğu bir konuyla alakalı olunca mucize dikkat çekmiştir hem. Hemde o zaman kabul etmişlerdir acizliklerini.
Her peygamberin belli alanda olmuştur mucizeleri ve sınırlıdır. Peygamberler sultanının mucizeleri de sultanlığı gibidir; sonsuzdur hem de sınırsız. Her şeyle, her varlıkla alakalı göstermiştir mucizelerini, vede mucizeleri ötesindedir aklın. Hz İbrahim (as) yalnız  yemek yemeyi istemezdi. On kişilik yemeği yüz kişi yerdi. Bereketlenirdi yemek mucizevi ama sonunda biterdi. Fakat Efendimiz (sav)’in on kişilik yemeğini, üç yüz kişi yer ama bitmezdi. Hz Musa (as) taştan çıkarmış suyu, Efendimiz (sav) parmaklarında akıtmış ab-ı hayatı. Her varlıkla alakalı sadır olmuştur mucizeleri. Allah’ın her ismini azâm mertebede temsil ettiğinden her ismin âyinesi olan varlıklarla alakalı dır mucizeleri.
En büyük mucize Kur’andır. Zaman geçtikçe gençleşmesiyle, ihtiva ettiği hükümlerin evrenselliğiyle, câmiliğiyle, belağati, nazmının cezaleti, gariğliğiyle mucizedir Kur’an. Üstad Bediüzzaman Hazretleri Kur’an yedi yönüyle harika, kırk yönüylede mucizedir diyor.
Allah’ın (cc), Efendimiz’in (sav) büyüklüğünü gök ehline gösterdiği mucizesi olan miraç ikinci büyük mucizesidir. Ayın ikiye ayrılması ve sonra tekrar birleşmesi de en büyük mucizelerindendir Efendimiz’in (sav). İrhasat denilen mucizeleri, gaybdan verdiği haberler, varlıklarla alakalı mucizeleri ve daha niceleri…
Doğumundan önce başlayan ve peygamberliğine kadar geçen zaman diliminde Allah’ın (cc) kendisine lütfettiği mucizelerine ihrasat nev’inden mucizeler diyoruz. Dünyaya teşriflerinden daha elli gün vardı. Güneyden bir sam yeli esiyordu. Ebrehe isimli bu tufan fillerden oluşturduğu ölüm ordusunu Mekke’nin üzerine sürmüştü. Kararlıydı; yerle bir edecekti Kabe’yi. Harem’e yaklaşınca Ebabil kuşlarını saldı fil ashabının üzerine. Her bir kuş fil ordusuna saldırdı ağızlarında taşlaşmış çamurlar olduğu halde. Her bir kuş aldıkları emir gereğince saldılar taşları ordunun üzerine. Sonra yenilmiş ekin tarlasına döndü koca ordu. Koruyordu Allah(cc) nebisin gelecek olduğu beldeyi.
Bekleniyor du, her şey hazırdı. Allah o beldeyi emin kılmıştı. Doğumundan elli gün önce tekrar korumuştu mukaddes beldeyi. Artık kolay kolay kimse kötü emellerle yaklaşmaya cesaret edemezdi ve teşrif buyurdular insanlığın ufkuna Sonsuz Nur olarak. Dünya bayram yerine dönmüştü. Yıldızlar raks ediyor, Kisra’nın sarayının burçları sallanıyor, Kabedeki putlar, yüz yere koyup secdeye kapanıyordu. İstahbarat’ın bin yıldır yanan ateşi O  Nur’un yandığı alemden yokluğa sığınıyor, Savanın çekilmişti suları.
Kabenin yanında, kabenin hizmetini gören dedesinin kulağına bir fısıltı geldi; “şu an Allah sana bir torun verdi. Alemlere rahmettir O. Onun adını Muhammed koy” diye. Hemen eve koştu Abdulmuttalib. Kucağına aldı yetimini ve sonra seslendi kulağına “MUHAMMED” diye. Gözlerini açmış etrafa bakıyordu alemlerin rahmeti. Dudakları kıpır kıpırdı. Kulak kabarttı Fatıma ne diyor diye. Ümmeti,  ümmeti diye inliyordu masum nebi. Son nefesine kadar da ümmeti diyecek ve emin emanetçilere teslim edince huzurla yürüyecekti ruhunun ufkuna.
Peygamberlik makamı ihsan edilince mucizeler daha da çoğaldı. Rabbi hiç yalnız bırakmadı O’nu (sav). “Dur” dedi güneşe; güneş yerinde kalakaldı. Hz Zeynep annemizle evlendikleri vakit yanındaki Enes’e, “git falanı falanı davet et sonrada kime rastlarsan yemeğe davet et” dedi. Hz Enes diyorki tam üçyüz kişi davet ettim on kişilik yemek ya vardı yada daha azdı. Onar onar içeri aldı herkes yedi, yemeğe baktım koyduğumda mı fazla idi şimdimi fark edemedim. Çağırdığında ağaçlar koşuyordu yanına yeri yara yara. Kurumuş kuyular suyla doluyordu mübarek tükürüğüyle buluşunca. Doğuştan amalar, hiç konuşamıyanlar şifa buluyordu bereketli elleriyle.

O (sav) geldi, kokusunu bıraktı ve yürüdü mahbubuna bir gün. Hocaefendinin ifadesiyle ” gönül mağriplerimizden vakitsiz gurûbu” ile bu defa biz yetim kaldık, mucizeler yetim kaldı, kurtlar kuşlar kaldı yetim. Her yer hicran gecesine döndü. Gün akşama dönmüş, kurudu bulutlar,  Şimdilerde; aşk yetim şevk yetim, ibadetler şükürler yetim ve hala yasta alem. Rabbim içimizde kendisine, sevdiğine sevgi istidadı lutfetsin, sönmüş gönüllerimizde yeşertsin Efendimiz’in (sav) sevgisini.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.