Abdullah Aymaz
Eski Yazıları
Eşik gardiyanları
Cenab-ı Hak, bir uyarı, hatta bir alarm mâhiyetinde bizlere şöyle buyuruyor: “De ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesâda uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz, hoşunuza giden konaklarınız, size, Allah’tan ve Resûlünden ve O’nun yolunda mücâhede etmekten daha sevimli ve önemli ise, o halde, Allah, emrini gönderinceye kadar bekleyin! Allah, öyle fâsıklar güruhuna hidayet etmez, umduklarına eriştirmez.” (Tevbe Suresi, 24. Âyet)
“Gerçek Müslüman, servet, ticaret, mal, mülk sahibi olabilir. Güzel konaklarda, (hakkını vererek yani misafirsiz bırakmayarak, sohbet-i cananlar düzenleyerek) oturabilir. Fakat bunları hiçbir zaman kalbinde yerleştirmez. Hele hele Allah’tan, Allah yolundan ve O’nun yolunda mücahede etmekten daha önemli hâle getirmez. Bununla beraber Ebu’s-Suûd Efendinin dediği gibi “Bu âyette öyle bir tehdit var ki, Allah’ın lütfuna mazhar olmayan hiç kimse bundan kurtulamaz.”
Tirmizi ve Ebu Davud’da geçen bir Hadis-i Şerifte, “Arz benim için, gözümün önünde dürüldü de, doğuları ve batıları bana gösterildi.” Buyurularak İslamiyetin, güneşin doğup battığı her yere ulaşacağı müjdeleniyor. Elbette ki, bu çeşit müjdeler, sadece bir haber vermekten ibaret değildir. Oralara gidilip İslâmiyetin güzelliklerinin temsil edilerek, yaşanarak gösterilmesi gerekir. Yani bir hedef göstermektir. Müslümanlar bu hizmeti yapmazlarsa mesul olurlar. Allah bunun hesabını hepimizden sorar.
Başka bir Hadis-i Şerif ‘te de Efendimiz (S.A.S.) kendi isminin dünyanın her tarafında her eve gireceğini, hatta kıldan yapılmış çadırlara da gireceğini müjdeliyor. Peki bu Hizmeti kim yapacak? Siz bütün ülkelere gitmezseniz Kur’an ve İman Hizmeti yapmazsanız, bu hedefe ulaşmış olur musunuz? İşte âyette geçen “mücahede” bu… Yani önce nefsinle cihat edip onu kötülüklerden, hırstan, garazdan, kinden, düşmanlıktan arındıracak ve İslamiyetin güzellikleriyle, insanî evrensel değerler ile, yani şefkatle ve sevgiyle donatacaksınız… Sonra bu ışıltılı halinizle ihlasla Hizmet edeceksiniz.
Bunun için de insanların hayat cevherleri evlatlarını ilimle, iyi ahlâkla ve evrensel değerlerle donatmak için cihana açılan öğretmenlerimiz gibi, esnafımız da dünyaya açılacak, açılmak mecburiyetindedir.
Ama “eşik gardiyanları” denilen; rahat yaşama meyli, hayat tutkusu, evden barktan ayrılamama, kesadından korktuğumuz ticaretleri bırakıp gidememe gibi bizleri bu hayırlı Hizmetlerden alıkoyan gardiyanlar var. Nasıl ilkokuldan sonra köyünden ayrılıp ilk okul eşiğinden orta-lise-üniversite eşiğine atlayıp yükselme, düşünceleri, bu engeller birer gardiyan gibi o çocuğu köyüne hapsediyorsa, yüce idealler uğruna dünyaya açılma yüce eşiğine yükselmeye de mâni olan saydığımız engeller ve eşik gardiyanları var. Baştaki âyet işte bunlara işaret ediyor… Sıyrılın bu zincirlerden diyor…
Bir Âyet-i Kerimede de şöyle buyuruluyor: “Allah yolunda malınızı harcayın da, KENDİ ELLERİNİZLE KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN ve hep güzel davranın. Allah, yaptığı işi güzel yapan ve güzel davrananları sever.” (Bakara Suresi, 2/195)
Bu âyetin iniş sebebi için, Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri şöyle demişti:
“Ey Müslümanlar! Bu âyet biz Ensar topluluğu hakkında nazil oldu. O vakit ki, Allah, Peygamberine yardım etti ve dini olan İslâmiyeti gâlibiyete mazhar kıldı. O zaman biz ‘Artık mallarımızın başında durup onların ıslahı ile meşgul olalım mı?’ Demiştik Allahü Teâlâ ‘Allah yolunda sarfediniz. Kendi kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayınız.’ (2/195) âyetini indirdi. Bundan dolayı, kendini tehlikeye atmak, mallarımızın başında durup, onları ıslah ile uğraşmamız ve mücahedeyi terk etmemizdir.” demiştir.
Âyetlerin ifadesi çok açık!. Bu âyetler ışığında bize tavsiye edilenler de aynen öyle: “Hamallığa râzı olun ve dünyaya dağılın!..” Yoksa bu tavsiyeyi dinlemezsek, kendi kendimizi kendi ellerimizle tehlikeye atmış ve eşik gardiyanlarının hapisanesine kendimizi hapsetmiş oluruz. Allah böyle bir durumdan bizleri merhametiyle muhafaza eylesin…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment